Erhürman’dan, ‘şartlı istifa’ değerlendirmesi: “Bu maskaralıktan kahramanlık çıkmaz”
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, Başbakan Faiz Sucuoğlu’nun Cumhurbaşkanı Tatar’a sunduğu ‘şartlı istifa’ mektubunu değerlendirdi, “Dünden beri yaşatılanlar tam bir maskaralık. Bu maskaralıktan kahramanlık çıkmaz” dedi.
Erhürman, Cumhurbaşkanı Tatar’ın halen bu konuda adım atmaması nedeniyle kamuoyunda “Cumhurbaşkanı, Türkiye ile görüşüyor da bu işlemi yapmak için Türkiye’den işaret bekliyor” algısı oluştuğuna vurgu yaptı.
Ayşe GÜLER
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, Başbakan Faiz Sucuoğlu’nun Cumhurbaşkanı Tatar’a sunduğu ‘şartlı istifa’ mektubunu değerlendirdi, “Dünden beri yaşatılanlar tam bir maskaralık. Bu maskaralıktan kahramanlık çıkmaz” dedi.
Erhürman, Cumhurbaşkanı Tatar’ın halen bu konuda adım atmaması nedeniyle kamuoyunda “Cumhurbaşkanı, Türkiye ile görüşüyor da bu işlemi yapmak için Türkiye’den işaret bekliyor” algısı oluştuğuna vurgu yaptı.
Yaşananların ardından UBP adına yapılan açıklamalarda ‘dik durma’ kavramının kullanıldığına dikkat çeken Erhürman, “Kime karşı dik duruyorsunuz? Dik durduğunuz Cumhurbaşkanı Tatar ise çıkın söyleyin. Sizin genel başkanınızdı, siz seçtiniz. Bu memleketi, bu hale siz getirdiniz” yorumunda bulundu.
Halkın krizle boğuştuğu bir ortamda yaşananları eleştiren Erhürman, Cumhurbaşkanı’nın ‘diyalog kurma’ yetkisi olmadığını söyledi, “Diyalog kurma istiyorsa Başbakanlık makamındaki kişi kendi diyalogunu kendi kabinesi içerisinde kurar” dedi.
YENİDÜZEN’e konuşan Erhürman, “Bir Başbakan kendi istediği kişiyi bakan olarak atayamıyor, atamaya kalkarsa 15 gün sonra atadığı kişiyi görevden almak zorunda kalıyor. Bu kez de görevden almak istediği kişiyi rahat şekilde görevden alamıyor” diye konuşarak, “Bu şekilde görev yapan bir makama Başbakanlık makamı demek mümkün değil” dedi.
“Maskaralık…”
Erhürman’ın açıklamaları şöyle: Dünden beri yaşatılanlar tam bir maskaralık. Tüm taraflar için söylüyorum, bu maskaralıktan kahramanlık çıkmaz. Başbakan, bir bakanı görevden almak istiyor, görevden alınması 24 saat Cumhurbaşkanı önünde duruyor. Neden görevden alma işleminin yapılmadığı da memleketteki kimse bilmiyor. Algı ne yönde oluşuyor? Cumhurbaşkanı, Türkiye ile görüşüyor da bu işlemi yapmak için Türkiye’den işaret bekliyor. Bu algı da kendi içerisinde kötü ancak beslenmeye devam ediliyor. Cumhurbaşkanının böyle bir yetkisi yok. Yeni bir bakan atanacaksa, o bakanla ilgili hukuka aykırılık çerçevesinde bir şey görüyorsa, bu noktada elbette bir irade sergileyebilir. Geçmişte de bunun örnekleri var. Ama Başbakanın ‘ben bu kişiyle çalışmak istemiyorum’ dediği noktada ‘Yok, ille sen o kişiyle çalışacaksın’ demek gibi bir yetkisi olduğunu iddia etmek kimse için mümkün değil.
“24 saat oldu, halen sonuç çıkmış değil”
“Diğer taraftan Başbakan nezdinde bakarsanız, şu anda Başbakanın Cumhurbaşkanın masasına iki ayrı kağıt koyması, şartlı istifa diye kavramı literatüre armağan etmiş olması da kendi içerisinde ayrı bir tuhaflık olarak ortada duruyor. Şu anda Cumhurbaşkanlığı masasında bir Sunat Atun’un görevden alınması, bir de hükümetin istifası kağıdı var. Böyle bir şey dünyanın bir yerinde görüldü mü? Gerçekten bilmiyorum… Bütün bunlar, 24 saat yaşanıyor. Halen an itibariyle bu konuda sonuç çıkmış değil. Tüm bunlar, halkın krizle boğuştuğu, krizin altında ezildiği ortamda yaşanıyor. Hala Mart ayı elektrik faturalarının kaç para olarak geleceğini bilmiyor. Mart’tan sonra elektriğin pahalı olacağını biliyor. Ama bunu da daha geçen gün öğrendi. İlk açıklamalarda sadece Mart ayında olacağını söylemiyordu. Alkollü içki zammı, hayvan yeminde zam orada duruyor. Çiğ sütte zam orada duruyor. Tüm bunlar insanlarımızı soluk alamaz hale getirdi. Ama şu anda dünden beri memleket bütün bunlarla boğuşuyor.”
“İnsanlar krizin içerisinde boğuşurken son derece sorumsuz, ciddiyetsiz bir yaklaşım”
“Hala protokol metni ortada yok. Dolayısıyla memleket hangi taahhütlerin altına girdi, dış kaynak olarak kaç para gelecek? Bu şartlarda gelecek mi gelmeyecek mi bilmiyoruz. Tüm bunlarla ilgili konuşma şansı yok. Böyle bir durumun içerisinde memleket yuvarlandı, insanlar bu krizin içerisinde boğuşurken son derece sorumsuz, ciddiyetsiz bir yaklaşımdır. Bu tüm taraflar için geçerlidir.”
“Bu şekilde görev yapan bir makama Başbakanlık makamı demek mümkün değil”
“Cumhurbaşkanının böyle bir ortamda diyalog kurma gibi yetkisi yok. Diyalog kurma istiyorsa Başbakanlık makamındaki kişi kendi diyalogunu kendi kabinesi içerisinde kurar. Bir Başbakan kendi istediği kişiyi bakan olarak atayamıyor, atamaya kalkarsa 15 gün sonra atadığı kişiyi görevden almak zorunda kalıyor, kendi Parti Meclisi’nde çıkardığı kararın hilafına şu anda milletvekili olmayan bir kişiyi bakan olarak atamak zorunda kalıyor. Bu kez de görevden almak istediği kişiyi rahat şekilde görevden alamıyor. Bu şekilde görev yapan bir makama Başbakanlık makamı demek mümkün değil.”
“Kime karşı dik duruyorsunuz? Tatar’a mı?”
“Hükümet istifa ederse Cumhurbaşkanının sırayla tekrardan en çok milletvekili olan partiden bir vekile görevi vermesi lazım. O kuramazsa görevi ana muhalefet olarak bize gelmesi lazım. Bu süreç belli…Sunat Atun’un görevden alınma yazısı gittiği anda Cumhurbaşkanının imzayı atması, bu işi bekletmemesi gerekiyordu. Cumhurbaşkanının bekletme yetkisi yok. İlk hata orada... İkinci hata, hükümet bu defa şartlı istifasını sunuyor. Üçüncü hata, Cumhurbaşkanı bu saatte kadar bekletmeye devam ediyor. Kamuoyu algısı da ‘Türkiye ile görüşmeler devam ediyor’ üzerinden şekilleniyor. Gelinen noktada UBP adına yapılan açıklamalarda ‘dik durma’ kavramı kullanılıyor. Kime karşı dik duruyorsunuz? Tatar’ın da UBP ile yakınlığını ayrıca konuşmaya gerek yok. Birbirinize karşı mı dik duruyorsunuz? Bu da kendi içerisinde tuhaflık… Dik durduğunuz Cumhurbaşkanı Tatar ise çıkın söyleyin. Sizin genel başkanınızdı, siz seçtiniz. Bu memleketi, bu hale siz getirdiniz. Olmaması gereken şeyler yaşanıyor. İnsanlar kendi canı ile uğraşırken, ‘keçi can derdinde, kasap et derdinde’. Tüm yaşanan şey bu.”
Sucuoğlu: Ya görevden alma, ya istifa. Ortası yok
Tatar konuştu: İstifa da görevden alma da değerlendirilecek. Diyalogdan yanayım