Erhürman’ın ana mesajı: “Cepheleşmeyelim”
KURULTAY İZLENİMLERİM
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP)’nin Kurultayı’na gittim dün sabah…
Genel başkanlık seçimi için “yarış” yoktu.
Buna rağmen katılımı beklentimin üzerinde buldum.
Peki heyecan?
Divan Başkanı Ferdi Soyer bir ara “mevlit lokumu da dağıtalım” dedi, salondaki sessizliğe isyan ederek…
* * *
Geleneksel siyasete olan ilgi her yıl biraz daha azalıyor.
Çok da doğal…
Çünkü siyasi partiler kendini yiyip bitiriyor, senelerdir.
Bir de…
Hükümetlerin birkaç senelik ömrü oluyor…
Tam bir “istikrarsızlık” var, çoğu zaman tam bir “hayal kırıklığı.”
Hele son dönemde yaşandığı gibi açık seçik “talimatla” devriliyorsa irade, siyaset yerine kibirler köpürüyorsa, “uzaktan kumanda” bir aygıta dönüşüyorsa yürütme erki…
İlgi de güven de inanç da azalıyor.
* * *
CTP Kurultayı’nın ana omurgasını Genel Başkan Tufan Erhürman’ın konuşması oluşturdu.
Kıbrıs barışından ekonomiye, Türkiye’yle ilişkilerden nüfus planlamasına, kimlik ve kültür kaygılarından işsizliğe kadar hemen her başlıkta önemli mesajlar verildi.
* * *
Elbette asıl mesele bu mesajları hayatın pratiğine yansıtmaktan geçiyor.
Bunun için de kendi kabuğuna kapanmak ve didişmek değil sokağa çıkmak, çoğalmak, yalpalamadan yürümek ve yaratıcılığa, bilgiye, yurtseverliğe, değerlere sarılarak üretmek gerekiyor.
* * *
Gördük ki “federal çözüm” konusunda hem Genel Başkan Erhürman hem parti tabanı çok net.
“Federasyon gerçekçi değil” diyenlere açıklıkla yanıt verildi.
Eğer “federal çözüm” gerçekçi değilse…
“İki ayrı devlet”i tanıtmak ya da kabul ettirmek mi gerçekçi acaba?
Birleşmiş Milletler “KKTC”yi tanıyacak.
Fransa da Rusya da ABD de tanıyacak.
28 Avrupa ülkesinin tümü tanıyacak.
Bir de Anastasiadis tanıyacak, üstelik...
Buna “gerçekçi siyaset” diyorlar.
“Bıktık usandık, bir nesli daha harcayamayız” diye isyan etti bu duruma, Erhürman…
* * *
Kıbrıs barışına dair “eğer” seçeneğini de araya koydu.
“Eğer kapsamlı çözüm erken gelmeyecekse...”
“Tüm çabamıza rağmen erken olmayacaksa…”
“Çok çalışmamıza ve dünyaya kendimizi anlatmamıza rağmen kapsamlı çözüm gecikecekse…”
O zaman…
“Adım adım çözümü” anlattı.
“Taşınmaz Mal Komisyonu” örneğinden anlattı…
Talat’ın Cumhurbaşkanlığı, CTP’nin hükümet döneminde, uluslararası hukukla uyumlu atılan bu adımı yenilerinin izleyebileceği mesajını verdi.
“Maraş, uluslararası toplumla müzakere edilerek, planlı olarak açılır” dedi, örneğin…
Ama öyle “dünyayı tanımayız, Birleşmiş Milletler’i umursamayız” tavrıyla değil.
* * *
Türkiye’yle ilişkileri “Doğru zeminde, iyi ilişkiler” sözüyle özetledi.
“Eğer zemin yanlışsa, iyi ilişkinin faydası olmaz” uyarısını yaparak.
“Doğru zemin”in altını doldurdu…
“Kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi, kendi ayakları üzerinde duran bir demokrasi... Kendi kendini yöneten bir yapı... Siyasi eşitlik, özgürlük...”
* * *
Toplumdaki “Kimliğimizi kültürümüzü yitirdik” endişesi kurultaya yansıdı.
Nüfustaki plansız gelişme…
Var oluşsal sorunlar hep konuşuldu…
“Her insanı kardeşimiz kabul ederiz; nerede doğarsa doğsun, kim olursa olsun… Ama biliriz ki… Birlikte yaşamak planlı yönetirseniz bir zenginliktir… Eğer plansız yönetirseniz ortaya bir kaos çıkar…”
* * *
En fazla merak edilen elbette Cumhurbaşkanlığı seçimi…
Öyle görülüyor ki, CTP’de “kafaların karışık” olduğu bir grup var.
Akıncı’nın adaylığı yönünde nabız yokluyorlar.
Ama daha kalabalık bir grubun da Erhürman’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığını desteklediği görülüyor.
Erhürman’ın “seçim”e dair mesajını şu sözlerden okudum…
“İnsanların çoğunluğu farklı siyasi görüşlerde olsa dahi çözüm istiyorlar. Öngörülebilirliğe ihtiyaç var. Aslında, ülkedeki insanların çoğunluğu ne istiyorsa, biz de onu istiyoruz. Cepheleşmeye, kavgaya, bölüşmeye, ayrılmaya gerek yok. O nedenle herkesle iletişim kurmak zorundayız. Bizde öfke yoktur, o nedenle, birbirimize ve herkese gülümseyelim diyoruz, çünkü ancak birlikte yürüyebiliriz.”
* * *
“Cepheleşmeyelim” sözlerini, partisini ve kendini diğer adaylardan farklılaştıran bir mesaj olarak okudum, Erhürman’ın…
O meşhur şiiri, Edip Cansever’in dizelerini de böyle bir vurguyla yineledi zaten…
“Bilinsin ki gülümsemektir sözünü ettiğimiz, gülmek, kahkaha atmak değil. Çünkü biz biliyoruz ki, gülmek, bir halk gülüyorsa gülmektir.”
Parti Meclisi’nde gençlere ilgi
Siyasi kurultaylarda, parti tabanlarının, yine parti içerisine verdiği mesajlar olur.
Elbette bunun pek çok etkeni vardır.
Dünkü CTP Kurultayı’nda da gördük.
Gençler, yeni parti meclisinde önemli bir çoğunluk elde etti.
Kurultay üyesi, yeni isimlere ve gençlere fırsat tanıdı.
Parti içinde ismi haklı ya da haksız “hiziplerle” anılan, yıllanmış kimi figürlerin dışarıda kalması da elbette kayda değer.
Tabii, kadın ve özellikle bölge kotaları nedeniyle, daha fazla oy almasına rağmen Parti Meclisi dışında kalan isimler de var.
Hem de siyasete değer katacak, önemli isimler…
Kotalar bir yanda pozitif bir katkı sunarken, bazen, yarışmanın adaletini de sorgulatıyor.
Bir dikkat çekici unsur da Dr. Sıla Usar İncirli aldığı olağanüstü oy…
Hem Naci Talat’ın adına saygı bu; hem de mutlaka, Sıla Usar’ın siyasi geleceğine…
Ölüm ağrısı var yollarda
Gece yarısı yazıyorum bu satırları ve ‘daha ne kadar öleceğiz’ diye yüreğim parçalanıyor.
Parti kurultayını yorumladığım bir yerde, eğer bu acıyı görmezsem, siyasetin de yasama ya da yürütmenin de anlamı yoktur.
Üç kişi ölmüş, bir aileden iki can gitmiş, hem anne hem baba…
Evlatlar yaralı, birinin durumu ağır…
Artık ölenle ölmüyoruz, neredeyse ölümler çoğaltıyoruz içimizde…
“Yine o yol” diyeceğim, “yine o kavşak..”
Ama yetmez…
“Yine sürat, yine karşı şeride geçmek…”
“Yine masum canlar..”
Öyle dört bir yana kameralar ve radarlar koymakla da olmuyor.
Çok daha fazla devriye diyoruz… Gerekirse “sürat sınırı” uygulamalıyız araçlara...
İçim eziliyor içim…