1. YAZARLAR

  2. Ünal Fındık

  3. Erken seçim neyi değiştirecek?
Ünal Fındık

Ünal Fındık

Erken seçim neyi değiştirecek?

A+A-

Sokakta hemen herkes aslında erken seçimin hiçbirşeyi değiştirmeyeceğini düşünüyor. Buna rağmen adaylar ortaya çıkmaya başladığı günden bu yana harıl harıl adayların kimlikleri üzerinden tartışmalar yapılıyor.

“Şu aday ön seçimde sandıkta kaldı”, “bu aday arka sıralarda çıktı, işi zordur”, “falanca aday becerdi ön sıralara oturdu ama seçimde ne olur bilemem” gibi tartışmalar her köşede yapılıyor.

Peki niye hiçbir sorunu çözeceğine inanmadığımız bir erken seçimde adaylar üzerinden tartışmaları bu kadar yoğun biçimde yapıyoruz?

Bence bunun tek nedeni toplum olarak dedikoduyu çok sevmemizdir. Halbuki asıl ilgilenmemiz gereken “hangi partinin neyi, nasıl değiştireceği” ve “bu konuda ne kadar ikna edici olduğu” olmalıdır.

Siyasi partiler önümüzdeki günlerde seçim bildirgelerini açıklayacak.

Acaba kaçımız bu bildirgeleri okuyacak, inceleyecek, varsa eksik ya da yanlışlarını eleştirecek?

Kaçımız bu bildirgeleri iyice özümseyerek oyunu kullanırken bunu dikkate alacak?

Geçmiş seçimlerden elde ettiğimiz tecrübelerden açıkçası adaylar üzerinden yapılan tartışmaların % 10’u kadar bu konunun irdelenmeyeceğini şimdiden söyleyebilirim.

Öyleyse erken seçimin hiçbirşeyi değiştirmeyeceği inancı nasıl yerleşti. Bu insanımızın geleceğe dönük beklentilerinin yıkılması ile açıklanabilir. Bir de mevcut düzenin, yani statükonun yıkılamayacağı inancı ile paralel bir durumdur.

2002-2004 sürecinde yaşadığımız Kıbrıs sorununun çözümü yönündeki mücadele insanımızı en çok motive eden gelişme idi. Sonuç 24 Nisan referandumunda Kıbrıslı Türkler % 65 evet, Kıbrıslı Rumlar da % 76 hayır verdi. Bu sonuç Kıbrıslı Türkler için büyük bir hayal kırıklığı oldu. İnsanımız, barış ve çözümü en çok isteyenler bile bu hayal kırıklığını derinden yaşadı.

Sonraki günlerde bunun etkilerini üzerinden atamadı. Hele iç konularda da beklendiği oranda gelişme ve değişim yaşanmayınca hepten içini kararttı. Bu ülkede hiçbirşeyin değişmeyeceği yargısı bu sayede oluştu.

Bunda elbette geçmişte ülke yönetiminde görev alan bütün siyasi partilerin katkısı vardır. Bunda elbette seçmen olarak bizim de sorumluluğumuz vardır. Bu ülkede yaşayan birçok insan mevcut düzenden az ya da çok nemalandı. Buna karşılık da oyunu kendisine az da olsa maddi kazanç sağlayan, ya da vaat eden siyasiye verir. 

Bu düzeni değiştirmek istersek değişime kendimizden başlamalıyız. Önce biz değişeceğiz. Kapımıza gelerek çocuğumuza devlette iş vaadeden siyasiye kapıyı göstererek. Seçimde oyumuzu parayla satın almak isteyen siyasinin uzattığı 3-5 kuruşu yüzüne atarak başlamalıyız.

Biz bunları yapmazsak önceki seçimlerde olduğu gibi bir siyasi parti başkanı seçimin hemen ertesinde  “biz de parayla oy satın aldık, ama ne yapalım paramız bu kadardı bu kadar alabildik ” diye itirafta bulunur ve hiçbirşey olmamış gibi yoluna devam eder.

Statüko böyle yıkılmaz. Statükoyu yıkmak için önce kendi statükomuzu yıkacağız. “Yalnız benim çocuğum mu bu devlete fazla geldi. Benim çocuğum işe alınınca mı bu devlet batacak” dersek bilelim ki bu işin sonu yoktur. Dün işe alınan 1017 kişi kadrolanırsa, yarın 2017 kişi daha geçici olarak işe alınacak ve bir süre sonra onlar da kadrolanacak.

Peki ihtiyaç varsa neden münhal açılarak sınavla işe alınmıyor. Neden aranan evsafa uygun gençlere fırsat eşitliği yaratılmıyor da siyasilerin yakınları ve siyasilere yakın olanların yakınları arka kapıdan her dönemde işe alınır?

Bu karşılıklı rüşvet olayını nasıl kıracağız. Rüşvet dedim çünkü bana göre en büyük rüşvet bir kişiye hak etmediği halde ömür boyu garanti maaş gözüyle bakılan devlette iş vermektir. Bunun karşılığında da o kişinin ailesinin oylarını almaktır.

Bu zinciri bir biçimde kırmadan bu düzeni değiştiremeyeceğimizi artık görmemiz gerekir.

Değişim ve yenilenme hepimizin ortak arzusudur. Bunu slogan olmaktan çıkaracak olan da işe kendimizden başlamamızdır. Kendimizi değiştircek ve kendimiz yenileyeceğiz. Bunu başarabilirsek ülkemizi de değiştirebilir ve yenileyebiliriz.

 

  

Bu yazı toplam 2695 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar