“Erken teşhis ve pozitif düşünce çok önemli”
Meme Kanseri Farkındalık Ayı’nda, hastalığı atlatan Nalan Özyol hikayesini YENİDÜZEN’e anlattı: “Başta inanamadım ama erken teşhis olduğu için çok şanslıyım”
Derya ULUBATLI
Sağlık Bakanlığı verileri Meme Kanseri’nin ülkede yüzde 37 oranında görüldüğünü ve erken teşhisin yüzde 100 oranında iyileşme sağlayabileceğini söylüyor. Her yıl Ekim ayı boyunca çeşitli etkinliklerle dikkat çekilen bu hastalığı bire bir yaşayan biri olarak Nalan Özyol, erken teşhisin hayat kurtardığı yönündeki açıklamayı onaylıyor, “Olumlu düşünmek ve iyileşeceğine inanmak da çok önemli bir etken” diye ekliyor.
Sürecin kendisi için Mayıs 2016’da başladığını belirten Nalan Özyol, annesinin de meme kanseri yüzünden erken yaşlarda vefat ettiğini ve bu hastalığın kendisine genetik yollarla aktarıldığına inandığını söylüyor. Göğsündeki kitleyi kendi kendine evde yaptığı kontroller esnasında fark ettiğini dile getiren Özyol süreci şöyle anlatıyor: “Kitleyi evde göğsümü kontrol ederken fark ettim. O zaman 50 yaşındaydım ve ailemde böyle bir hastalık olmasına rağmen o yaşıma kadar hiç Mamografi çektirmemiş, bunun için doktor kontrolünden geçmemiştim. Aslında bu konuda çok pişmanım, daha dikkatli olmam ve önceden kontrollerimi yaptırmam gerekirdi. Kitleyi fark edince hemen hastaneye gidip doktora göründüm ve yapılan testler sonucu gerçekten orada bir kötü huylu bir kitle olduğunu anladık. Aslında daha önce de el ile kontrollerimi yapıyordum ama belki de küçük bir kitle olduğu için farkına varmıyordum, bu yüzden mutlaka testlerin yapılması gerektiğine inanıyorum”.
“Erken teşhis çok önemli, herkes kontrollerini aksatmadan yaptırmalı…”
Yaşananlar üzerine Türkiye’ye gidip orada ameliyatını yaptırdığını dile getiren Özyol, ameliyat sürecinin kolay geçtiğini, esas zor olanın sonrasında alması gereken 4 dozluk kemoterapi olduğunu söylüyor. Bu sürecin kendisi için ağır geçtiğini ifade eden Özyol, başlarda bu yaşadıklarına inanmak istemediğini ancak erken teşhis olduğu için de şanslı hissettiğini belirtiyor. Hastalığın ilk evrede tespit edilmesinin tedavi açısından çok önemli olduğuna da dikkat çeken Özyol şunları anlatıyor: “Ben sadece bir ameliyat, dört kemoterapi ve bir radyoterapi ile kurtuldum. Şimdi de senede 1 kez kontrollerimi yapıyorum, hiçbir sorunum yok. Şunu belirtmek istiyorum ki erken teşhis gerçekten hayat kurtarıyor. Özellikle 40 yaşını geçmiş ve ailesinde bu gibi hastalıkları barındıran kişilerin mutlaka rutin kontrollerini aksatmadan yapması gerekiyor. Benim bir ablam bir de kızım var. Ablam ve çevremdeki birçok arkadaşım da bu durum benim başıma geldikten sonra daha dikkatli davranmaya ve sıklıkla kontrollerini yaptırmaya başladılar. Kızım için henüz erken ama yaşı ilerlediği zaman onu da mutlaka bu yönde teşvik edeceğim ve dikkatli olmasını söyleyeceğim”.
“Hastalık sayesinde kendime önem vermeyi, stresi hayatımdan uzaklaştırmayı öğrendim”
Bu dönemde ailesinin ve arkadaşlarının sürekli yanında bulunarak kendisine destek olduğunun da altını çizen Özyol, hayata pozitif bakmanın ve yaşananları olduğu gibi kabul ederek devam etmenin çok önemli olduğunu da vurguluyor. “Bu kötü dönem beni kendime getirdi” yorumunu yapan Özyol, bu hastalık sayesinde kendine daha çok bakmayı ve hiçbir şeyi kafasına takmamayı, boş şeylerle kendini üzmemeyi öğrendiğini söylüyor. Stresini atmak için çeşitli hobiler edindiğini de anlatan Özyol şöyle devam ediyor: “Öğretmendim ancak özellikle korona sonrası risk grubunda olduğum için biraz endişelendim ve emekli oldum. Bundan sonra kendime çeşitli hobiler edinerek düşünmemeye, kafamı boşlatmaya çalıştım. Mesela tam bir tatlı tutkunuyum, stresimi atmak için sürekli tatlılar yapıyorum, mutfakta zaman geçiriyorum. Bunun dışında iki tane köpeğim var, onlar benim en büyük pozitif enerji kaynaklarım. Bu dönemde farklı zorluklar da yaşadım ama artık hayatımda bana iyi gelmeyen, bana negatif enerjiler veren hiçbir şeyi ve hiç kimseyi istemiyorum. Zaten pozitif bir insandım, hastalık sonrası her şeye daha olumlu bakmaya başladım”.
“En doğru bilgi ve desteği bu hastalığı atlatmış kişilerden aldım…”
“Ameliyata girerken kendimi ölüme yaklaşmış gibi hissettim” şeklinde konuşan Özyol, hem ameliyattan hem de kemoterapiden korktuğunu, kendisini en çok üzenin ise saçlarının dökülmesi olduğunu söylüyor. Başlarda hastalığını ve hastalık sürecinde yaşayacaklarını internetten araştırdığını ve korkutucu şeylerle karşılaştığını aktaran Özyol, en doğru bilgiyi bu hastalığı daha önce yaşamış ve atlatmış kişilerden alabildiğini belirtiyor. Özyol şöyle devam ediyor: “Kemoterapi süreci gerçekten çok kötü, bunu yaşamayan bilemez, ama bu hastalıktan kurtulmak için bunları da bir şekilde yaşamak gerekiyor. Önemli olan bunu bir şekilde aşmak, geçeceğine inanmak ve olumlu düşünmek. Ben önüme çıkan tüm zorluklara rağmen bunu yeneceğime inandım. Bu süreci atlatmamda, önceden bu hastalığı yaşayıp bana destek olmaya gelen insanların çok etkisi var. Beni tanımayan ama arkadaşlarımdan kanser olduğumu duyup, daha önce bu hastalığı yaşadığı için bana desteğe gelen çok fazla insan oldu. Bu sayede halen devam eden, çok güzel dostluklar kurdum. Onlar sayesinde süreci tüm gerçekliğiyle öğrendim, başıma geleceklerden haberdar oldum ve onlar sayesinde olumlu bakmayı öğrendim. Bu beni çok rahatlattı. Ben de daha sonra aynı şeyi başkalarına yaptım, onları dinledim, dertlerine ortak oldum. Bazılarıyla doktora bile gittim. Bence bu hastalığı yaşamış insanlarla tanışmak, benzer hikayeleri başkalarından da dinlemek insanlara güç veriyor. İyileşebileceklerine inandırıyor”.
“Pozitif olmayı hiç bırakmayın ve iyileşeceğinize inanın”
Şu an geçmişte yaşadıklarını sadece bir anı olarak hatırladığını da söyleyen Özyol, artık hastalık öncesi bıraktığı yerden hayatına devam ettiğini ve bu hastalığı aklına getirmemeye çalıştığını anlatıyor. Özyol son olarak bu hastalığı yaşayanlara “pozitif olmayı hiç bırakmayın ve iyileşeceğinize inanın” mesajı verdi.