Ermu’dan Arasta’ya…
Geçtiğimiz hafta başı bir davetiye ulaştı elime... ‘’100.yıl daveti’’ diyordu davetiyede ve ekliyordu Özerlat ailesi ‘’4. nesile ulaşan asırlık geçmişimizi kutlayacağımız bu davette sizleri de aramızda görmekten mutluluk duyarız.’’ Ne doğum ne düğün; en anlamlı kutlamalardır benim için yıllanmış, emek verilmiş, nesilden nesile taşınmış kurumlar, işletmeler... Tarihin ayak izleri, bir toplumun belleği... Ve işte böyle bir davet alınca ille ki paylaşmak lazımdı yeniden aşağıdaki yazıyı... Hepsi bize dair... 100. yıl kutlaması ne zaman mı? 19 Haziran Bedesten saat 19.30.
Çok büyük bir kültür zenginliği elimizin altından hızla kayıp giderken, kıyısından da olsa yakalama telaşı bizimkisi. Öylesine bir bölünmüşlük ve o kadar derin bir ayrışma yaşandı ki yakın tarihimizde, yüzyıllar boyu süren adalı, o çok kültürlü yaşam tarih olmanın yanı sıra artık belleklerden de hızla silinmek üzere… İşte öyle bir hüzünle dolanırken tarihin bu adadaki kalbi Arasta’da; kahvenin kokusu taşıdı bu kez beni o tarih kakan mekana ve Kıbrıs’ta kahve ticaretinin zaman yolculuğuna…
Arasta’da Özerlat Kuru kahvecisi’nde İmren hanımla derin bir sohbetteyiz yudum yudum kahveyle. ‘Eşimin dedesi Derviş Tahmis’le Ermu sokakta 1900’lerin başında başladı ailemizin kahve serüveni’ diye anlatıyor yürekten bir heyecanla İmren Hanım. Yan masadaki Lübnan’lı öğrenci yorumluyor Derviş Dede’nin soyadını. ‘Tahmis, Arapça’da kavurma demek’ diyor. Derviş Tahmis, soyadını ya da lakabını kahve kavurmadan alıyor anlayacağınız.
Bir zamanlar Kanlı Dere’nin dere yatağı olan Ermu sokağı 1500’lerde Venedikliler tarafından doldurulmuş. Yabancı saldırılardan koruma amaçlı şehri küçülten, surlarla çeviren Venedikliler, Kanlı derenin de yönünü değiştirmiş ve dere yatağını doldurarak Osmanlı döneminde çok kültürlü bir alışveriş merkezi haline gelen Ermu sokağını oluşturmuşlar. Şimdilerde derin bir yalnızlık ve hüzünle eski günlerine ağlayan ara bölgenin Ermu sokağı, 300 kusur yıl Türk, Rum ve Ermeni’lerin ticaret yaptığı adanın önemli bir alışveriş merkeziydi.
Derviş Tahmis’i kahve ticaretine, o günlerde bir Osmanlı geleneği olan kahveye olan tutkusu taşımış. Önce kendisi ve evi için kavurmuş ve öğütmüş dibeğinde kahvesini. Sonra komşuları için hazırlar olmuş. Derviş Tahmis’in kahvesinin gittikçe ünü yayılmış ve Lefkoşa çarşısında 1900’lerin başında bir tutku halini almış.
Evi ve dükkanı Ermu sokakta olan Derviş dedenin dört çocuğu olmuş. Şeker hastası olan Derviş Tahmis, 1932’de ölünce çocuklardan Hasan Özerlat kahve işini üstlenir. Dervis Tahmis, döneminde sadece çarşı içine satılan Özerlat kahve, Hasan Özerlat döneminde tüm adaya yayılır ve bakkalların satışına da sunulur. O günlerde kahve jelatin paketlerde 25, 50 ve 100 dirhemlik ambalajlarda satılmaya başlanır. Ermu sokağındaki Özerlat kahve, özellikle Hasan Özerlat’ın Rumlarla olan iyi ilişkileri ve Rumca’ya çok hakim olması nedeniyle 1958’lere kadar ününü hep artırarak gelir.
1958 yazında Kıbrıslıtürkler ve Rumlar arasında çıkan çatışmalardan sonra bu sokağın esnafı ya güneyde yakın başka bir alışveriş merkezine ya da kuzeyde Arasta çarşısı bölgesine göç ederler. Hasan Özerlat da Hürriyet (Tingiridis sok.) sokağına taşınır. Yer değiştirmenin ve özellikle Rum müşterileri kaybetmenin de etkisiyle işlerinde gerileme olsa da, özellikle Hasan Özerlat’ın eşi İsmet Özerlat’ın da büyük katkılarıyla Özerlat Kuru Kahve aile işletmesi tarih yolculuğuna devam eder.
1972’de baba Hasan Özerlat’ın ölümü ile de iş yine babadan oğla geçerek, Kıbrıs’ın bu ilk kahve ticareti yapan kurumu Derviş Özerlat’ın yönetiminde devam eder. 1980’lerde Arasta’ya taşınan bir zamanların Ermu sokağı doğuşlu kahvesi yine tarihi bir ortamda kahve tutkunlarını büyülemeye devam ediyor.
İmren Hanımla başlayan sohbetimize daha sonra eşi Derviş Özerlat da katılıyor. Ailesinin kahve serüvenini ve iyi bir kahvenin hazırlanmasını tutkuyla anlatarak. ‘Kalite, dürüstlük ve insan memnuniyetine önem vermek’ diye anlatıyor ailenin kahve konusundaki önceliklerini Derviş Özerlat. İşletmenin bir başka önemli özelliği de çalışanlarla bir aile muhabbeti içinde uzun yıllar birlikte çalışmak. Kızları İlke, de adadaki tüm olumsuzluklara rağmen böylesine tarihi bir işletmeye sahip çıkmanın önemini vurgulayarak katılıyor sohbetimize. Dükkanın iç mekanının duvarlarını Derviş Tahmis, Hasan Özerlat ve Özerlat kahveye dair birçok tarihi resim süslüyor. Tarihten günümüze gelen kahve makinelerinin fotoğrafları çok ilginç. Türkiye’de Türk kahvesi, Arap ülkelerinde Arap kahvesi, Kıbrıs’ta Kıbrıs kahvesi , Yunanistan’da Yunan kahvesi başka ülkelerde de değişik pişirilme şekillerine göre farklı isimler alsa da, dünyanın en tutkulu içeceği bence kahve…
Özerlat Kuru Kahveci’sinde yaptığımız bu Kıbrıs tarihi yolculuğunda söz etmezsem eksik kalacak bir tat daha vardı ki beni büyüledi. İmren hanımın kahvenin yanında müşterilerine sunduğu kendi keki. Viyana’ya gidip de Melenge kahvesi içmeyen ve yanında Sacher pasta yemeyen yoktur herhalde. Ben Viyana’lıların Melenge kahvesini sevmem, onun yerine Avrupa’da bulabildiğim bizim damak tadımıza uygun expresso içmeyi tercih ederim. Elbette Türk kahvesi yoksa ama Sacher pasta muhteşem bir tat. Özerlat Kahve’deki pasta da öyle… Yoğun çıkmaz sokaklarla dolu gündemlerden sıkılıp biraz kahveli, tarihli Kıbrıs koklamak isteyenlere duyurulur.