Eroğlu Anayasa değişikliğini veto eder mi?
Cumartesi günkü meclis birleşimiyle ilgili televizyon yayın akışını planlarken, haber merkezindeki arkadaşlarla olasılıkları tartışıyorduk.
Meclis iç tüzüğüne göre toplantı aralıksız 12 gün bile sürebilirdi!
Anayasa’nın değişmesine UBP karşıydı. DP’nin de tavrı net değildi. İki parti bütün konuşma haklarını kullanabilir, böylece yasa önerisinin oylanmasını geciktirdikçe geciktirme taktiğini uygulayabilirdi.
Yasa önerisinin geneli üzerinde Genel Başkanların 45’er dakika, her milletvekilinin de yarım saat konuşma hakkı vardı. Sadece önerinin geneli için konuşma sürelerinin tümü kullanılsa bu 26-27 saati bulacaktı.
Sonra her madde için de vekillerin 15’er dakika konuşma şansı vardı. 23 madde için her milletvekili 15 dakika konuşmaya kalksa, meclis toplantısı 12-13 güne kadar uzayabilirdi.
Bu varsayımları da dikkate alarak Kanal SİM’deki yayın akışını ve ekiplerin çalışma saatlerini ayarladık.
Daha doğrusu ‘meclise endeksli, belirsiz’ bir cumartesiye yelken açtık.
**
Nitekim cumartesi öğleye doğru toplanan mecliste ilk etapta 14 milletvekilinin ‘konuşma sırası’na girmesi ‘bu toplantı kolay kolay bitmez’ algısını daha da pekiştirdi.
Önce Genel Başkanlar konuştu, sonra vekiller söz almaya başladı.
Gerçi sabah yapılan toplantıdan ‘uzlaşı’ çıktığı bilgisi etrafta duyulmuştu, ancak yine de Anayasa’nın değişmesi konusunda UBP’nin katı tutumundan asla taviz vermeyeceği, DP’nin de ‘oyalama taktiği’ne yatacağı tahminleri daha güçlüydü.
Daha iki gün önce hükümet ortağına “Acelen ne be gardaş?” diye soran Serdar Denktaş, 48 saat sonra “Hade gardaş, acele edelim” mi diyecekti?
Anayasa referandumunun seneye, Cumhurbaşkanlığı seçimine kalmasını talep eden UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün “Vazgeçtim, 29 Haziran’da halk oyuna gidelim” mi diyecekti?
Ne gariptir ki öyle dediler!
Serdar Denktaş da, Hüseyin Özgürgün de Anayasa değişiklik önerisine ‘olumlu’ oy vereceklerini açıklayıp sürpriz yaptılar.
**
Bugün ve bugünden sonra UBP ve DP mecliste nasıl bir tutum izler bilinmez. Ancak cumartesi günkü sürpriz tavırlarının nedeni çok net…
Anayasa değişikliği konusunda UBP kelimenin tam anlamıyla ‘sorumsuzluk’ örneği sergilemiş, komite toplantılarına katılmamış, tek kelimelik katkı koymamıştı.
En fenası, ana muhalefet UBP’nin bu sorumsuz tavrı kamuoyu önünde deşifre olmuş, Anayasa değişikliğine karşı çıktığı argümanlar ise ‘diş kovuğunu doldurmayacak’ seviyede kalmıştı.
DP ise ortağı CTP’nin Anayasa’yı değiştirme konusundaki ısrarının olası komplikasyonlarından çekinmiş, Anayasa Komitesi’ndeki üyelerinin oybirliği verdiği metne şerh koymanın parti içinde ve kamuoyu nezdinde sıkıntı sebebi olacağını görmüştü.
**
Ancak Anayasa değişikliğiyle ilgili UBP ve DP’nin ‘kırılma’ noktası bunlar değil.
Esas kırılma ‘Saray’da oldu.
29 yıl sonra Anayasa’nın değiştirilmesinin ve referandumdan çıkacak sonucun CTP’nin ve seneye Nisan’da CTP’nin göstereceği adayın arkasına ciddi bir rüzgar olacağını iyi bilen Eroğlu “Ayak üstü hazırlandı” dediği değişiklik önerilerinin karşısında daha fazla durulamayacağını fark etti ve taktik değiştirdi.
UBP ile DP meclisi kilitlese, önerilerin geçmesine engel olsa bunun faturasını iki parti de ödeyecekti, ama esas hesap Saray’a kesilecekti.
Hele referanduma sunulacak değişiklik önerilerine karşı çıkıp ‘HAYIR’ kampanyası yapmak tam bir kabus olabilirdi.
Ezici bir ‘EVET’in siyasal dengeleri nasıl alt üst ettiğini Eroğlu yakın geçmişteki örnekten çok iyi biliyordu.
Anayasa değişikliğinde yakalanan önemli ‘uzlaşı’ olasılığının perde gerisinde referandum korkusu var.
Yani halk korkusu!..
O korku bazen iyi sonuçlara yol açıyor, engellerin aşılmasını sağlıyor.
Dolayısıyla merak edilen o sorunun yanıtı da belli:
Cumhurbaşkanı Eroğlu, önüne konulursa Anayasa Değişiklik Yasası’nı İMZALAYACAK!..
Tabii ki istemeye istemeye…