Eroğlu ‘çözüm’ ister, amma…
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu bu aralara hep ‘savunma’ oynuyor.
Sürekli eleştirildiği için kendisini anlatma ihtiyacı var.
UBP’nin yemeğinde “Bulunacak çözüm UBP ilkelerine uyacak” diyor, sonra ‘yanlış anlaşılmak’tan şikayet ediyor. “Öyle demek istemedim” diye savunmaya geçiyor.
Bir açılışta soyut göndermeler yapıyor, “Dıştan birileri aferin diyecek diye nasıl olursa olsun bir çözüme imza koyacak değilim” diyor.
‘Dıştan birileri’ derken kimi kastettiği sorulunca yine müdafaaya çekiliyor. Ama verdiği cevapta yine ‘kim’ sorusuna yanıt vermiyor. ‘Dışa mesaj’ verdiğini söylemekle yetiniyor.
Müzakere masasında işlerin yolunda gitmediği ve işler yoluna girsin, süreç hızlansın diye Kıbrıs Türk tarafının kılını kıpırdatmadığı görüldüğü için çözüm yanlılarının tepkileri arttıkça Eroğlu geriliyor.
Gerildikçe savunmaya dönük açıklamalar yapma ihtiyacı doğuyor.
Bir yandan çözüm isteyenleri ‘ne kadar çözüm istediği’ konusunda ikna etmeye çalışırken, bir yandan da temsil ettiği ‘çözümsüzlük çözümdür cephesi’ne “Merak etmeyin” anlamında mesajlar vermeyi de ihmal etmiyor.
UBP’nin yemeğinde, Emekliler Derneği’nin toplantısında yaptığı konuşmaların içeriğinde her iki kesime de mesajlar var.
**
Cuma günü Başbakan Özkan Yorgancıoğlu ile United Medya ekibinin yemekli buluşmasında bir kez daha gördük ki Cumhurbaşkanı ile hükümetin büyük ortağı CTP-BG arasında soğuk rüzgarlar esiyor.
Başbakan bunu gizlemeye çalışmıyor. Eroğlu’nun New York seyahatiyle ilgili soruya verdiği yanıt manzarayı gözler önüne seriyor.
“Hiçbir bilgimiz yok” diyor Yorgancıoğlu… Ne Başbakan’a, ne Dışişleri Bakanı’na bilgi vermiş Eroğlu…
Müzakerelerle ilgili bilgi aktarımını da yeterli görmüyor Başbakan ve ekliyor: “Sorumluluk Eroğlu’ndadır!”
**
Kıbrıs müzakere süreciyle ilgili saray-hükümet gerginliği ‘ortak metin’ konusuna kadar gidiyor.
Aylarca bir türlü bitirilemeyen metin, Dışişleri Bakanı Özdil Nami’nin aktif ‘arabulucu’ rolü oynamasıyla çıkabilmişti. Bu ‘sır’ artık herkes tarafından biliniyor.
Ankara’nın da destek verdiği bu girişim sonucu müzakereler başladı, ancak o günden bu yana Eroğlu Dışişleri Bakanı Nami’yi ‘istenmeyen adam’ ilan etti!
Her tür toplantıdan ve bilgilendirmeden uzak tutmaya başladı.
Kudret Özersay’ı ‘müzakereci’ olarak atayan Eroğlu, giderek hükümeti Kıbrıs sorunundan uzaklaştırma siyaseti izledi. “Bu konuda boss benim” mesajı vermeyi tercih etti.
Başbakan’ın “Sorumluluk Eroğlu’ndadır” sözlerini bu tavra verilmiş bir tepki olarak okumak yanlış olmaz.
“Madem ki boss sensin, sürecin hesabını da sen vereceksin” anlamındadır Yorgancıoğlu’nun sözleri…
**
ABD’de BM Genel Sekreteri Ban-ki Moon ile görüşmeye giden Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun dönüşte daha da gerilmesi sürpriz olmaz.
Zira kafasındaki en önemli konu Kıbrıs sorunu değil, UBP-DP ittifakının dağılmış olması…
Bu işi kotaramayan ekibine çok kızgın olduğunu anlamak için kahin olmak gerekmiyor.
Şimdi ‘yeni operasyonlar’ lazım.
Belki de ‘Kıbrıs sorunu’ bunun manivelası olabilir.
Hükümetin büyük ortağıyla gerginliği Kıbrıs sorunu üzerinden yükseltmek, UBP ile DP’yi yeniden yakınlaştırabilir.
Bu büyük bir ‘kumar’ olur, ama belki de oynanmasını isteyenler vardır Eroğlu’nun etrafında…
Hatta ‘görüşmecilikten çekilme’ restini bile gündeme getirenler olabilir, ‘sağda yeniden toparlanma’ aşkına…
Çözüme inanmayıp, sırf konjonktür gereği çözümden söz etmek yeni bir huy değil Kıbrıs Türk sağı için…
Terminolojide “Ben de çözüm isterim, amma” diye geçiyor.
Diğer bir deyişle takiyye!..