Eroğlu’na karşı, nasıl bir aday?
Eroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçiminde yeniden aday olup olmayacağı tartışması var şu ara gündemde.
Kararını Kasım ayında açıklayacağını söylemişti.
Eroğlu neyi bekliyor bu kararını netleştirmek için?
Ya da eğer bu karar zaten verilmişse, neden Kasım’ı bekliyor?
Bu soruların yanıtları önemli.
Ancak görünen o ki bu mesele, sağın içerisinde farklı beklentiler ışığında takip edilmekte.
Eroğlu’nu destekleyenler...
Ve desteklemeyenler!
UBP ve DP yönetimleri aday olması durumunda seçimde Derviş Eroğlu’nu destekleyeceklerini söylüyorlar.
Ancak UBP ve DP, ‘yönetimlerden’ ibaret değil.
Özellikle son birkaç yıldır her iki parti içerisinde de şahit olduğumuz çekişmeler ve ayrışmalar nedeniyle ve bu çekişmeler ve ayrışmaların ana nedenlerinden birinin de bizzat Eroğlu olması sebebiyle, muhalif kesimin Eroğlu’na karşı bir aday ‘örgütleme’ çabası içerisinde olma potansiyelini küçümsememek lazım.
***
İrsen Küçük, aday olabileceğinin sinyalini vermişti bir süre önce.
Çok kuvvetli bir sinyal değildi belki ama kapıyı aralık bırakan her açıklama, değerlendirilmeye değerdir.
Ama ister gerçekten de adaylığı düşünüyor olsun, ister ‘müzmin düşman’ Eroğlu’na ‘aba altından sopa gösterme’ niyeti taşısın, İrsen Küçük’ün bu tavrı,
Eroğlu’na muhalif kesimin, en azından bir bölümünün desteğini almışa benziyor.
Burada sanırım mesele şu:
Eroğlu’na karşı bir aday, nasıl bir aday olmalıdır?
Eroğlu’nu Cumhurbaşkanlığı makamından indirmek adına desteklenecek olan isim, hangi özellikleri taşımalıdır?
İster sağdan olsun ister soldan, böylesi bir makam için yarışa katılacak isimlerin, öncelikle geleceğe dair umut vadeder nitelikleri taşıması gerektiğine inanıyorum.
Oysa İrsen Küçük, Eroğlu eliyle meclis dışına itilmek yoluyla sırtına giydiği ‘mağduriyet’ gömleğini çıkardığı anda, geriye toplumun önemli kesimi tarafından çok ciddi biçimde eleştirilen bir politik duruş kalıyor geriye.
Çok çabuk unutuyoruz bazı yaşanmışlıkları.
Eroğlu’na alternatif olarak sağ seçmenin önüne bir isim konacaksa, bu isim hem sağın yeni lideri olabilecek ‘ağırlığı’ taşımalı ve hem de kendini desteklemese de solun asgari ‘saygısını’ kazanabilmiş olmalıdır.
‘Biz şimdi Eroğlu’ndan kurtulalım da gerisini sonra düşünürüz’ mantığıyla atılacak adımlar, her fırsatta şikayet ettiğimiz Kıbrıs Türk siyasetine fayda değil, bilakis daha da zarar getirir.
Hem sağın hem solun, siyaset sahnesinde ‘doğru’ isimlerle yürümek yükümlülüğü vardır.
Çünkü siyaset, özünde toplum içindir.