Eşcinsellik tartışması
“18 Ekim tarihli YENİDÜZEN Gazetesi’nde yer alan köşe yazınızı ilgiyle takip ettim. Zira üzerinde durduğunuz bazı noktaların konuya dair sürmekte olan tartışmaları daha sağlıklı bir zeminde düşünmemizin önünü açacağını düşünüyorum.
Birkaç gaz
“18 Ekim tarihli YENİDÜZEN Gazetesi’nde yer alan köşe yazınızı ilgiyle takip ettim. Zira üzerinde durduğunuz bazı noktaların konuya dair sürmekte olan tartışmaları daha sağlıklı bir zeminde düşünmemizin önünü açacağını düşünüyorum.
Birkaç gazete ve basın-yayın organı hariç, Kıbrıs Medya’sının genel olarak konu ile ilgili sergilemiş olduğu tutum dolayısı ile medya etiği sınavından geçtiğini söylemek pek de abartı olmayacaktır. Tutuklanan bireylerin, isimlerinin ve resimlerinin ifşa edilircesine gazetelerin manşetlerini homofobik nefret söylemi ve milliyetçi cinsellik fetişizmi ile “renklendirerek” bizlere sunulduğunu kolayca hafızalarımızdan silemeyeceğiz.
Yazım içerisinde, şu an bir iddia gerekçesi ile tutuklanan bireylere daha fazla zarar vermemek için isim kullanmayacağım. Lakin, tutuklanan bireylerin isim ve ünvanları üzerinden süren anlamsız magazin tüten haber başlıklarını ve homofobik söylemi kabullenmediğimi belirtmek ve medya çalışanlarının kelime seçimi yaparken ellerini vicdanlarına koymalarını talep ediyorum.
Homofobiye Karşı İnisiyatif ve Feminist Atölye aktivisti olarak, söylediğiniz bazı görüşlerinize katılmıyorum. Hali hazırda, örgütler olarak Fasıl 154 Ceza Yasası’nın 171. Maddesinin İnsan Hakları’na aykırı bir yapısı olduğunu, AİHM Davaları ile mahkum edilmiş bir yasa olduğunu savunurken, sebebi her ne olursa olsun bireylerin bu ceza yasası ile yargılanmasını adil yargılanma hakkının ihlali olarak görüyoruz. Bizler, çocuk istismarı konusunu görmezden gelmiyoruz. Aksine konunun destekçisiyiz. Sadece, tutuklanan bireylerin eğer iddia edildiği gibi çocuk istismarında bulundukları gibi bir durum varsa hukuki açıdan yargılanmalarının Fasıl 154 Ceza Yasası’nın 171. Maddesiyle olamayacağını savunuyor ve bunun hukuki gerekçelerini sıralıyoruz. Bunu yaparken, medyanın tekil bir bireyin cinsel pratiği üzerinden eşcinsel cinsel yönelimli bireyleri hedef alarak, eşcinselliği çocuk istismarı yapan bireylere indirgemesine karşı çıkıyoruz.
Gerek bizlerin yayınlamış olduğumuz basın bildirilerinde bu konunun açıkça dile getirilmemesi gerekse özellikle TAK’ın ve medya kuruluşlarının yayınlamış olduğumuz basın açıklamalarını genel anlamına bakmadan cümle cümle keserek anlamını kendi istekleri yönünde şekillendirdikleri bir ortamda anlaşılamadığımızı düşünüyoruz. Bu nedenle, özellikle Homofobiye Karşı İnisiyatif Derneği 2008 yılında Meclis Başkanlığı’na sunmuş olduğu Ceza Yasası Değişiklik Önerisi’ni hatırlatma gayreti içine girmiştir. Öneri kapsamında, yetişkin ve rızaya dayalı hemcins ilişkinin suç olmaktan çıkarılmasını, 13-16 yaş arası genç erkeklerin genç kadınlarda olduğu gibi cinsel istismara karşı korumaya alınmasını, her bakımdan güncelliğini yitirmiş olan taciz ve tecavüz kavramlarının çağdaş BM standartları ile güncellenerek hem erkek hem de kadına uygulanan, bireyin bedensel bütünlüğünü hedef alan saldırılar olarak düzenlenmesini talep etmiştik.
Bu noktada, konuya duyarlı olan örgütlerin yapmış oldukları açıklamaların içeriğine bakılmadan kesilmesi, milliyetçi cinsellik fetişizmi ile başlıklanması ve tekil bir bireyin destekçisi olarak gösterilmesi bizlerin bu konudaki medya temsili anlamındaki eksikliğimiz olmuştur. Eşcinselliğin suç olarak düzenlenmesinin engellenmesi, taciz ve tecavüzün özellikle 13-16 yaş arası ve yetişkin erkekleri de kapsayacak şekilde çağdaş hukuk anlayışına uygun olarak düzenlenmesini talep eden örgütler olarak, anlaşılmayan, suçlanan vicdansız bireyler olduk!”
Yukarıdaki yazı Homofobiye Karşı İnisiyatif ve Feminist Atölye Aktivisti Reşat Şaban tarafından gönderildi. Önceki yazıma cevaben ve bazı konulara da açıklık getirmek için… Köşeme aldım. Yazıyı buraya alırken Reşat’ın sözünü ettiği medyadaki kısıtlamalardan dolayı anlaşılmayan basın bildirilerini anlatabilmek ve arayışlarına yardımcı olmak düşüncesi hakim oldu. Bir önceki yazımda anlatmaya çalıştığım gibi eşcinsellik konusunda çağdışı kalmamak için adımlar atılırken Sarris özelinden hareketle genelde ülkemizde özellikle TC uyruklu genç ve yaşları küçük erkek çocukların içinde bulundukları durumu da göz önüne almak gerektiğini vurguluyorum. Devletin bir yatakta kimlerin ne yaptıklarıyla uğraşması gibi saçma bir durum olamaz. Ancak diğer taraftan devletin görevlerinden biri genelde ortada eşcinsel yönelim yokken cinsel hastalıkların da serbestçe yayılmasına olanak sağlayan erkek fuhuşunun temeline inmek ve buna zorlayan koşulları yok etmek veya en azından azaltmaktır.
Reşat Şaban’ın yazısıyla konuya biraz farklı yaklaşsak da aynı sonucu amaçlamış olduğumuzu anlıyorum. Umarım gelişen bu duyarlılık, sadece Sarris özelinde çalışan polisimiz! açısından ve yasaları değiştirmeleri gereken vekiller açısından bir ivme kazandırır.