EŞİKTEKİ DÖNÜŞÜM
Hastalık ve ölümlerin kabusundan ne zaman kurtulacağız ne zaman daha hayatın normal akışına ulaşacağız bilmiyorum. En iyimserleri bile sarsan bir zaman yaşadığımız. Ben her koşulda hayatı güzelleştirmeye çalışanlardanım. Vazoya bir çiçek koyarım, arkadaşıma küçük bir hediye alır, yemekle ilgili özel bir sunum yaparım. Çok basit şeylerdir bunlar ama iyi gelirler insana. Hayat bazı tatlı anların toplamı olsun isterim. Öylesine basittir ki aslında birini mutlu etmek. Mutluluk için sonsuz olanaklarla dolu hayat. Bazen sadece eline tutuşturulan bir çiçek, bir balon yeterlidir bunun için.
Birine tatlı bir söz söylersin ve iyi gelir ona. Oysa başkalarının hayatını karartmaya programlı pek çok insan. Düşmanı mat etmenin hazza dönüştüğü bir sosyal iklim içindeyiz. Kimilerinin ise başkalarına ihtiyacı yok. Kendi hayatlarını kötüleştirmenin ustası onlar. Kendinden vazgeçmek çevredekilerin hayatını da bozmak aslında. Yavaş bir intiharı deniyor kimi insanlar. Kendilerini sonlandırdıkları zaman çevrelerindekilere bırakıyorlar acıyı. Kendini üzmek seni sevenleri de üzmek aslında. Rol yapmak değil önerdiğim. Gerçekleri yadsımak hiç değil. Tam tersine en zor durumda gizli yaşama sevincini bulup çıkarmakta marifet.
Bazen bir acıyı tanımlamak, nedenlerini saptamak yarı yarıya aşmak demektir onu. Her şey daha da kötüye gidiyor gibi gelebilir ama belki güneş doğmadan az önceki zifiri karanlıktır yaşanan.
Zorlu bir sınav içindeyiz. Direncimiz test ediliyor bir anlamda. Ölüm gündemin birinci maddesi olmuş. Bir yanda ise bu yaralı dünyaya inat kendi bekası için başkalarını hiçe sayan zalimler, işlemediği apaçık ortada olan ama kendileri için refah ve şatafat demek olan bu sistemi her gün yeniden üretmeye çalışanlar var.
Pes etmek öyle kolay ki. Her şey berbat. Gerçek olan bu. Yenilgiyi kabul etmek bir rahatlık getirebilir. Ama kabul etmemek zafere doğru dönmektir yüzünü. Ayrıca sürprizlerle doludur hayat. En olmaz sanılan oluverir birden. Hiç beklenmeyen geliverir. Açılmaz sanılan kapı açılır, tekerlek döner her şey yerli yerine oturur.
Hayatın bana en önemli öğretisi bu: Ne olursa olsun vaz geçmeyeceksin güzeli aramaktan. Belki bulamayacaksın ama aramış olmanın hazzını, ulaşamadığın İthake’ye doğru giden yoldaki serüveni yaşayacaksın ve zenginleşeceksin onunla. Yenilmek kaçınılmazsa da güzel yenileceksin.
Kendi yıkımına giden pek çok insan tanıdım. Koşulları kötüydü elbet. Bazı açılardan başkaları kadar şanslı değillerdi belki. Ağır yaralamıştı onları hayat. Yine de direnebilirlerdi sanki. Bir biçimde geriye dönebilirlerdi saptıkları çıkmaz sokaklardan.
Arka arkaya gelen arkadaş ölüm haberlerinin ağır dalgınlığı içinde Ara Bölge’de yürürken Dayanışma Evi karşısında bir çember oluşturmuş, neşeli bir oyun oynayan gençler çıktı karşıma. Belki zor zamanlardayız ama çocuklar var, gençler var. Oynanacak oyunlar, söylenecek şarkılar, yapılacak danslar var. Hayatın bunca armağanı dururken pes etmek niye?
Acılar içindeki bir dünyada mutlu olmak, mutluluğu aramak ayıp mı? Bence değil. Tam tersine bir direniş acılara. Bizi bırakıp gidenler bizi gerçekten sevmişlerse artlarından mutlu kalmamızı isterlerdi. Bizi felç eden bir acı bazen yaşadığımız ama hayat büyük bir dayanma gücü de taşıyor içinde.
Bu kötü günlerin nekahet dönemi çok güzel olacak göreceksiniz. Büyük ders alınmış, yeni bakış açıları geliştirilmiş olacak. Şu an bunu göremiyorsak gemimiz kıyıya uzak olduğu içindir belki. Bu geminin kaptanı umutsa eğer mutlaka bir kıyıya çıkaracaktır bizi.
Geçmişteki böylesi kriz dönemlerini sanat ve edebiyatta büyük patlamalar, yeni bir dünya tahayyülü ve projesi izlemiş. İnatçı ve direngen bazı yapılar çağın gerisinde kalma pahasına devam etmiş olsa da. Hayatın temel kuralıdır değişim. Karamsarlıktan kurtulup eşikteki büyük dönüşümlere hazır olalım derim ben.