1. YAZARLAR

  2. Eralp Adanır

  3. “Eski” Girne’de insan-zaman-mekan...
Eralp Adanır

Eralp Adanır

“Eski” Girne’de insan-zaman-mekan...

A+A-

Her geçen gün zamana kapılıp çevrenin ve mekanların değişimine yetişmek hiç de kolay olmuyor. Bununla birlikte insan-mekan ilişkilerinin sürekli değişimi de aynı şekilde sosyo-kültürel değişimi beraberinde getirmektedir.

Geçtiğimiz günlerde; ilkokul-ortaokul-lise ve lise sonrası “gençlik” dönemlerini birlikte geçirdiğimiz bir grup arkadaşla biraraya gelmiş, hem yiyip içmiş hem de Girne’nin bizim dönem yaşamına fokus yapmıştık.

Örneğin 1975 yılından itibaren yaşam sürmeye başladığımız Girne’deki kapalı Barış Sineması, açık hava sineması aklımıza geldi. Barış Sineması’nın şimdiki hali market/alışveriş mekanı olmuş.

Bilmeyenlere söyleyelim; elektrik faturalarının ödendiği Kıbtek ofisinin yan tarafı. Tam karşısında ise daha üstü kapatılmamış geniş bir dere geçmekteydi, dağdan denize doğru.

Dükkanlar için üstü kapatılmadan o caddeye çok daha farklı bir güzellik katmaktaydı özellikle kış ayları. Bu derenin üzerine kurulu olan köprü,çarşının dört yolu üzerindeydi.

Bugün Reşat Kuyumculuğun kuzey yönünde tam karşısında. Köprünün korkuluklarına oturur, alttan sular akarken biz de arada sırada geçen arabalara, insanlara bakardık.

Barış Sineması’nın tam karşısında Hasan dayının kahvehanesi vardı. Oranın yüce ağacı (çınar mıydı) o kahvehaneye ayrı bir güzellik verir, yaz ayları da kaba gölge yapmaktaydı. Kışın okul çıkışı ya da yaz aylarında bazan gittiğimiz yerlerden biriydi. Şimdilerde yerinde beton yığınları ve dükkanlar var.

Yine aynı bölgedeki Belediye Parkı eskiden Bayram Yeri olarak kullanılıyordu. Hani eski bayram yerleri diyoruz ya, yakın geçmiş olmasına rağmen bu yer de artık tarihe karıştı Girne için.

Çarpışan arabalar, lokmacılar, şans oyunları... bu yere dere tarafından inmek için betondan bir merdiven yapılmıştı. Sonrasında bu yerin Belediye’nin düğün salonu olarak hizmet verdiği bir açık/kapalı alana dönüşmüştü. Şimdilerde salt park yeri.

Aynı bölgede diskotek çıkışı gittiğimiz bir çorbacı vardı. Arkadaşlar ismini de söylemişti ama unuttum. Zaten o akşam tüm bu konuşulanları not almadığım için kendime çok kızıyorum. Çünkü birinin eksik bıraktığını bir diğer arkadaşımız tamamlıyordu.

Bir baktık, Girne’dek, diskotekleri, buranın sahiplerini, DJ’lerini saymaya başladık. Diskotek olarak kullanılan bir mekanın bile zaman içerisinde birden fazla isim, yönetici ve DJ değişkiliğine uğradığını da gördük.

Tam da “insan-zaman-mekan” üçlemesine uyan şekilde, her işletmeci o kültüre bir damga vurarak ayrılmış oralardan. Bu yerlerin sadece işletmecileri, diskotek isimleri ya da DJ’lerin hatta kapıcıların kimler olduğu değildi hatırlananlar. O günlerin müzikleri de apayrı bir belge niteliği taşımaktaydı.

Sonra Belediye binasından aşağıya doğru, o yılların tek önemli caddesinde dolaşmaya başladı hafızalarımız. Trafiğin bir gidiş-bir geliş olduğu meşhur cadde, belediye binasının çevresinden dolaşarak Lefkoşa-Karakum yolunu tutmaktaydı.

Bugün Deniz Plaza’nın olduğu yerde TAT-BAK restoranı vardı. Sahibi Karadenizliydi. Sulu yemek alışkanlığının ya da geleneğinin başlangıcını yapıyordu Girne’de.

Ardından burası sandüviç yapan Kuşo’nun yeri olmuştu. Ardından da bir butik olarak hizmet vermişti sanırım. Sulu yemek/restoran demişken aklmıza Girne’nin ve bizim de ilk kez tanıştığımız “Lahmacun” kültürü geldi.

İlk kez lahmacunu; bugün Ordu Pazarı’nın tam karşısında bulunan yanılmıyorsam Anadolu İşmerkezi olarak anılan bu yerde, o dönemler bomboş olan arazide bir baraka şekildeki restoranda! yemiştik.

İsmi de “Kebap 49” idi. Türkiyeli kardeşlerden oluşan bir aile işletmesiydi ve sanırım 1974 gazisi olarak burada yer almışlardı. “Kebap-49” isminin nerden geldiğini bilmiyorum ama daha sonraları Türkiye’de/Ankara’da böylesi bir isme rastlamıştım.

Belki o yılların Türkiye’sinde meşhur bir isimdi. Ardından kardeşler burayı satmışlar o koskocaman beton yığını iş merkezi yapılmıştı. “Beycan Maazaları” denilen arka sokakta da lahmacun yapanları hatırlıyorum o yıllarda. Sonuçta kanımca “Kebap-49”un Girne’de “Lâhmacun Harekâtını” başlattığını sanıyorum.

Nice şeyler daha konuştuk; Girne’nin ilk gece kulüplerinden “Şennu Bar”, cadde üzerindeki işletmelerin öncelerinde ne oldukları, insanla bütünleşen sandüviççiler...

Böylesine kültür ve yaşam erezyonunda, hızlı değişim-gelişim-yok oluş çemberinde hatırlananların, bilgilerin bir tarafta kayıt altına alınması gerekiyor. Bu şekildeki bilgiler bir şehrin, kasabanın, köyün aslında monografik çalışmasında, geçmişi kayıt altına alma açısından büyük önem taşımaktadır.

 

 

Bu yazı toplam 2504 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar