1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Eskiden yeniye geçerken…
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Eskiden yeniye geçerken…

A+A-


Yeni yıla girerken eski yıla baktığımızda çok da iyi geçmediğini rahatlıkla söylemek mümkün. Ortadoğu neredeyse Avrupa’ya taşınırken bu taşınma sırasında giden canlar her akşam televizyon ekranlarında, ertesi gün gazetelerde bütün yürekleri dağladı.

Ortadoğu’yu paylaşamama, yer altı kaynaklarına sahip olabilmenin her ne pahasına rekabeti oraların insanlarının hayatlarının son bulmasına neden oldu ve olmaya devam ediyor… Ege Denizi’nde, Akdeniz’de karaya vurdu bedenler… Küçük Aylan’ın küçücük bedeninin karaya vurmuş hali dünyayı ayağa kaldırdı. O güne kadar kapılarına kilit vurmuş, sınırlarına duvar çekmiş Avrupa, o günden sonra sınırlı geçişlere izin verirken Türkiye’ye de göçmenleri Türkiye’de tutması için para musluklarını açtı, AB’ye giriş için o ana kadar açmadığı müzakere başlıklarını açmaya başladı.

Suriye’den kaçışlar devam ediyor… Soğuk denizlerde giden canlar bitmiyor… Özgürlüğe, huzura kavuşmak uğruna topraklarını terk edenler soğuk sularda can verme riskini göze alıyorlar. Türkiye-Suriye sınırında çarpışmalar devam ediyor. Besleme IŞİD dünyaya korku saldı. Öte yandan Türkiye’de adı konulmamış bir iç savaş yaşanıyor… Sokağa çıkma yasakları, çarpışmalar, yitip giden insanlar haberlere sansür uygulansa bile yine de yansıyabiliyor...

Türkiye’de gazeteciler cezaevine girdiler… Yeni yıla girerken Can Dündar, Erdem Gül ve daha başkaları hapishanenin küçücük, daracık, karanlık odalarında kaldılar. Neden? Haber yaptıkları için… IŞİD’e mi, Türkmenlere mi yoksa başka yerlere mi gittiği belli olmayan! silahların haberini yaptıkları için… Nereye gittiklerinin önemi varmış gibi… Sonuçta bir ülke başka bir ülkedeki çarpışmalara silah gönderiyordu. Kime isterse göndersin… Bunun önemi yoktu. “TIR’da ilaç var” diye iktidarın yalanı ortaya çıkmış, ilaç yerine silah olduğunun açıklanması zorunlu hale gelmiş ama ‘potin kutuları’nda bulunan paralar hikâyesinde olduğu gibi bu olayın sorumluları yine mazlum! olmuştu.

Türkiye’de bunlar yaşanırken ülkemizde eski yılın son günlerine damgasını vuran su konusu oldu. Su’yu kim yönetecekti! Türkiye özelleştirmek istiyor, biz “kendimiz yöneteceğiz” diyorduk. Bu tartışma mali protokol ve 13. maaşlar konusunda sorun yarattı. Mali protokol henüz imzalanmadı, 13. maaşlar ödenemedi.

Yeni yıla böyle girerken ilk gün güzel bir haber geldi. Güven artırıcı önlemler bağlamında iki tarafın elektrik şebekeleri birbirine bağlandı. Buhar türbinlerimizden birinin arızalanması, diğerinin devre dışı olması bu bağlantıyı acil hale getirdi ve bağlantı sağlandı. Cep telefonları konusunda güneyden kaynaklanan yasal sorunun aşılması için acil bir gayret bekleniyor şimdi… Kıbrıs’ın her tarafından rahat bir şekilde cep telefonlarından her yerle, herkesle konuşabilmek için… Ve müzakereler tabii… Sorunsuz bir şekilde tamamlanması ve yakın bir zamanda referanduma gidilmesi herkesin beklentisi… Önemli olan, ortaya çıkacak planın iki tarafta da rahatça anlatılması, bolca tartışılması için zaman verilmesi… Annan Planı’nda özellikle güneyden “tartışma için zaman olmadı ki” gerekçesine de imkân vermemek için…

Yeni yıl hepimize, Kıbrıs’a, Ortadoğu’ya ve dünyaya huzuru ve barışı getirsin. Sanatla, kültürle, eğlenceyle, üretimle dolu bir gelecek herkesin olsun.

----------------------------------------------------------

Karlar yağar…

Yeni yılın ilk sürpriziydi kar… Gerçi sürpriz demek belki çok doğru olmayabilir çünkü kar yağabileceği söyleniyordu. Yine de 1 Ocak sabahı uyandığımızda Beşparmaklar’ın hatta bazı yerlerde evlerin kar altında olduğunu görmek sürpriz ve güzel görüntülerdi… 31 Aralık gecesinde yeni yılı karşılamak için evlerinde veya dışarılarda program yapan, yemekle içmekle, karşılıklı hediyelerle eğlenmeye çalışanlar o gecenin yorgunluğunda ve de çakırkeyfliğinde yastığa başlarını koydular. Yarın havalar nasıl olacak sorusunu kaç kişi sordu bilemem, o geceden sonra kaç kişi yarını düşünecek kadar ayık kaldı onu da bilemem ama sabahın kar görüntüleri ve ayazı gecenin mahmurluğunu hemen aldı götürdü sanki…

Bayram yeri gibiydi o gün… Kar bayramı vardı sanki… 1 Ocak günü erken kalkmayacak, belki de evden hiç çıkmayacak olanlar bile karlar erimeden görebilmek, oynamak ve arabalarının üzerine kardan adam yapıp mahallelerinde hava atmak! için erkenden yola döküldüler. Girne yolları, batıya doğru kar yağışının daha da yoğun olduğu bölgeler hep kardan adamlı arabalarla doldu gün boyu... Sadece o bölgeler değil, Girne ve Lefkoşa şehir içleri de bu görüntülerden nasibini aldı çünkü kar o kadar erken erimedi. Tek tek kardan adamlı arabaların yerini bazen konvoy halindeki kardan adamlı arabalar aldı. Vatandaş yeni yıla neşeli girdi. Umarım ve dilerim ki yılın ilk günü yaşanan neşe 365 güne de yayılabilsin.      

-----------------------------------------------------------------------

O şimdi polis

Teknik işlerde ülkemizde yaşanan eleman eksikliğini bir süre önce yine şofbenimle ilgili yazmış, şofben konusunda teknisyen aradığımı ilan etmiştim! Daha sonra internette birine ulaşmış ve şofben sorunumu öyle çözmüştüm. Yeni yılın ilk günü yine şofben arızası yaşadım. Nasıl olsa teknik elemanım var rahatlığıyla aradım. “Yardımcı olamam artık, ben polis oldum” dedi. DAÜ’de iki bölüm bitirmişti oysa... Okul yıllarında bir şofbenci yanında çalışıp harçlığını kazanırken ondan sonra memleketimizin kuralı! gereği bitirdiği bölümlerle ilgili iş bulamayınca şofben işini yapmaya başladı. 8 sene kadar bu işi sürdürdü. O şimdi polis. Devlet garantili bir iş sahibi! olduğu için sevinmeli mi yoksa üzülmeli mi? Karar veremedim. Ülkenin gençlerinin geleceği hep polis olmaktan geçiyor ne yazık ki…

--------------------------------------------------------------------

Vitaminden mahrum kaldım

Vücudumda D vitamini oranı düşük çıktı. Hem de çok düşük… Oranı yükseltmek için ekstra ilaç kullanmaya başladım şimdi… Ama güneş mutlaka ki gerekli… Çoğumuzun derdi olan tansiyondan dolayı güneşten çok kaçtık galiba… Bu kez kaçtığımız şeye ihtiyacımız oldu. Güneş çıktığında bol bol yararlanmak lâzım. Lâzım da sabahleyin kalktım, güneşin ilk ışıklarını vücuduma alabilirim diye… Ama yeni kalkan yüksek binalar güneş ışınlarını bana göstermedi. Artık öğleden sonraki güneşin ışıklarını alabilecektim evin kuzeye bakan pozisyonu gereği… Öğleden sonra güneşi gördüm, biraz vücuduma almaya başlamışken o taraftan kalkan yüksek binalar bu kez de güneşin ışıklarını benden esirgedi. Yüksek binalar benden vitaminimi aldılar…

---------------------------------------------------------------------------------------

Basın Hürriyeti, öteki hürriyetlerin emniyet sübabıdır; Diktatör hükümetlerden başka hiçbir kuvvet onu kısamaz. GEORGE MASON

Bu yazı toplam 1889 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar