ESKİŞEHİR’İ MİMARLAR GEZDİ
"Düşünsenize tramvaya biniyorsunuz, heykelli köprülerden geçerek operaya gidiyorsunuz. Ve Viyana'da değilsiniz, Eskişehir'desiniz..."
İşte bu cümle Eskişehir’in geçirdiği dönüşüm sürecini ve efsanevi belediye başkanı Yılmaz Büyükerşen’in başarısını en güzel anlatan söylemlerden biri.
KTMMOB Mimarlar Odası olarak geçtiğimiz hafta bu güzel şehire üyelerimizle teknik bir gezi düzenledik. Daha önce ben şahsen 3 kez Eskişehir’e gitme ve Yılmaz Büyükerşen ile tanışma fırsatını elde etmiştim. Bu gezilerde elde ettiğimiz bağlantıları da değerlendirerek Eskişehir’in müzelerini, sokaklarını ve başarısını teknik gezimizde irdeledik.
Tüm gezi boyunca, 2016 yılında Eskişehir’in bende yarattığı ilk imaj aklımın bir köşesinde yankılandı durdu.
Eskişehir 2016 yılında beni kendine aşık etmişti. 2024 yılında yaptığımız ziyaret de bu aşkın sönmediğini, aksine alevlenerek güçlendiğini bir kez daha bana gösterdi.
Tramvayından öğrenci kenti olmadaki başarısına, Porsuk Çayından sokaklarındaki heykellerine kadar anlatmakla bitmeyen bir başarı hikâyesi aslında Eskişehir. Ve bu hikâyenin her noktası bizlere kendi şehirlerimizde görmek istediğimiz vizyonlar hakkında ipuçları veriyor.
Eskişehir’in tramvayı bu ipuçlarından biri mesela: Bizlerin de şehrimiz için yıllardır hayalini kurduğumuz bir vizyon. Bizim ülkemizdeki üniversiteleri olan Eskişehir, 2002 yılında tramvay hattını döşemeye başlıyor. Bu ilk adım yıllar içerisinde üniversiteler ile kenti birleştiren, birçok hattı ile Eskişehirlilere çağdaş bir ulaşım hizmeti sunan toplu taşıma ağına dönüşüyor.
Özellikle bugünlerde yaşadığımız trafik konusundaki isyanlarımızı düşündükçe, hiçbir zaman gündeme almadığımız tramvay ve toplu taşıma konusu bizlere göz kırpıyor.
Bizim için bir diğer ipucu ise Porsuk Çayı. Büyükerşen döneminden önce bu nehrin kentteki rolü aynen pek çok derenin şehirlerimizdeki durumu gibi. Şehrin içerisinde olan, fakat şehre kazandırılamamış küçük bir nehir. “Sanayi atıkları, evsel atıklar, şehir kanalizasyonu ve yağmur suyu hatlarının kaçak bağlantıları sonucu açık bir kanalizasyon ve çöplük halini almış bir su birikintisi.”
Potansiyelden daha çok bir talihsizlik olarak algılanan bu nehri Eskişehir’in en ilgi çekici özelliklerinden biri haline getirmeyi başarmış Büyükerşen. Ve bunun önemli bir kısmını 3.5 yılda başarmış. Bilimsel olarak çalışılan projesi ise 2014 yılında Brüksel’deki Anderlecht kanalında yapılan çalışmalarda kullanılmış.
Ziyaret ettiğimiz yerlerden bir diğeri ise Sazova Kültür ve Sanat Parkı idi.
Parkın içerisinde bulunan Sabancı Uzay Evi’ndeki kürede yapılan sunum ile Eskişehir’de yaşayan ve Anadolu’nun değişik bölgelerinden ziyarete gelen çocuklara kara delik, uzay ve zamanın göreceliliği gibi önemli bilim konuları öğretiliyor. Her izlediğimizde inanılmaz bir öğrenim süreci sunan bu merkez sadece Eskişehir’in değil, Anadolu’nun çocuklarını bilim ile tanıştırıyor.
Dünyaca ünlü mimar Kengo Kuma tarafından tasarlanan Odunpazarı Modern Müzesi hem binanın mimari kalitesiyle, hem de bölgeye sağladığı değerli bir sanat müzesi olmanın artısı ile Eskişehir’in ve Anadolu’nun tüm çocuklarına sanatı aşılıyor.
Sonuç olarak sanat ve bilim aşılanarak Anadolu’da büyüyen her bir nesil ülkenin geleceğini daha çağdaş ve ileri noktalara doğru taşımaya hazırlanıyor.
Porsuk üzerindeki her bir köprünün birbirinden farklı tasarlandığı, heykellerle toplumsal bilincin arttırılmaya çalışıldığı ve düz beton parapetler yerine Paris’i anımsatan ferforje korkulukların yoğun olduğu bu kent tasarımın sihirli değneğinin her noktaya ulaştığını bize teyit ediyor.
Bu ilham verici dönüşüm hikayesi ise Eskişehir’i ziyaret eden herkese kendi şehirlerindeki potansiyeline dair ipuçları veriyor.
Eskişehir başarı hikayesini yazdı ve bu hikâye tüm Anadolu tarafından kucaklandı. Belki bizler de bir gün şehirlerimizde benzer başarı ve dönüşüm hikayelerini yazarız.
Sizce de güzel olmaz mı?