‘Eski’yi cilalamak
EMEKLİLİK sonrasında herkes çok daha özgür konuşabiliyor.
“Sistemin dışı”na çıkıldığı zaman vicdanla yüzleşme başlıyor.
Çok daha sahici olunuyor.
Çok daha cesur...
* * *
Berber koltuğunda oturuyorum, hemen yanımda tıraş olan müşteri ismini söyleyerek “beni anımsadın mı” diye soruyor.
“İsminiz yabancı değil” diyorum.
“Adımı çok yazdın. Ama haklıydın.”
* * *
“Özel ders” listeleri yapıyorduk, kamu öğretmenleri için!
“Listede genelde en üst sıralarda adım vardı” diye anlatıyor.
Elbette soruyorum: “Şimdi ne yapıyorsunuz?”
“Emekliyim. Artık ne özel ders veriyorum ne de özel okullara gidiyorum. Bu işlerin bir anlamı kalmadı. Tam bir para düzenine dönüştü, başarı unutuldu.”
* * *
İçimden çığlık atmak geliyor.
Niye bazı gerçekler hiç değişmiyor?
* * *
“Artık yazmıyorsunuz” dedi.
“Yoruldum” dedim.
Hem yazsan ne olacak, öyle bir yürümüş ki kirlilik, bir başkasını işaret ediyor herkes...
“Önce ona bak.”
Yeni eğitim bakanı da “eski”yi cilalıyor anca!
* * *
Emekli başhekim Dizdarlı’yı okudum:
“Bazı doktorların özel klinik veya özele hasta çekmeleri olayı tamamen etki dışı, ahlaksızlık ve terbiyesizliktir.”
Öyledir de…
“Bazı”nın hükmü yoktur ne acı!
* * *
Siyasilerin çoğu “emekliliği” sonrasında hep doğruları söylerler.
İçişleri eski bakanları kendilerine gelen “yurttaşlık” baskılarını anlatırlar, eski bürokratlar emeklilik yıllarında en keskin “devrimci”ye dönüşürler.
Yine de “hayat” değişmez.
Çünkü, mesele, sorumluluk sahibiyken risk almak, sistemi deşifre etmek ve gerekirse en ağır bedeli ödemektir.
Olur mu? Olmaz!
Tıraş devam eder.