1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. ‘Esnaf’ küçüldükçe, dünyamız küçüldü
‘Esnaf’ küçüldükçe, dünyamız küçüldü

‘Esnaf’ küçüldükçe, dünyamız küçüldü

‘Esnaf’ küçüldükçe, dünyamız küçüldü

A+A-

Cenk Mutluyakalı

‘Esnaf’ çoğunlukla ekonomik yaşam içerisinde gündeme gelir, konuşulur.
Oysa sadece bu değildir.
Toplumsal belleğin, dokunun, kimliğin, hayatın vazgeçilmez bir oyuncusudur ‘esnaf’…
Yaşadığımız evin sınırlarının ötesinde, ‘yurttaş’ kimliğimizin tamamlayıcı bir unsurudur.
İlk çocukluğunuzdan itibaren bir düşününüz; mahalle bakkalınızı, berberinizi, terzinizi, bisikletinizin tekerleği patladığında yanına koştuğunuz tamircinizi; sıcacık ekmeği küreğiyle önünüze çeken fırıncınızı, beyaz önlüğü elinde satırıyla kasabınızı…
Tümü ‘fotoğraf’ karelerinden çıkarak ve canlanarak kocaman bir dönemin canlı tanıkları olur.

Kimliğiniz onların ellerinde şekillenir, alın terine karışır, deneyimleri sizi büyütür…
‘Esnaf’ ve ‘zanaatkar’ı dışarıda bırakacağınız bir toplumsal kimlik, o kadar büyük bir boşluk yaratır ki geride, düşünülemez.
Yani ekonomik yaşamdan çok daha fazlasıdır, esnaf.
Bu nedenle korunmalı, desteklenmeli, gözetilmelidir…

‘Sonra ödersin’
 

“Eğer yanında yoksa, daha sonra ödersin” diyen bir bakışı özlediğimiz çağlardayız…
‘Modernleşme’ dedikleri süreç, belki hayatımıza çok daha büyük alış veriş merkezlerini, devasa marketleri, internet üzerinden alış-verişi soktu ancak nice değeri de aldı götürdü.
‘Esnaf’ küçüldükçe, dünyamız küçüldü işin gerçeği…
Ve bu gidişata ‘dur’ diyebilmeliydik birlikte, diyemedik, seyrettik.
Kimi meslekler geçerliliğini yitirdi; evet artık yorgancı yok çok fazla, terziler sadece paça daraltır, boy ayarlar oldu; iskemleciler ‘nostalji’ye karıştı...
‘Yabancı’ iş gücü, mahalleden tanıdığımız garsonun, çocukluk arkadaşımız aşçının, okul sıralarından yoldaşımız elektrikçinin yerini aldı.
Öyle de haksız rekabet koşullarının, sömürünün, emeğin ucuzlatılmasının, pespayeliğin, ‘organize olamamış’ sanayi bölgelerinin karşısında ‘dimdik’ duran bir toplumsal isyan da göremedik doğrusu.

Dertlerinin farkında mıyız?
 

Çocukluğumuzun, ergenliğimizin, gençliğimizin ve hayatımızın tüm baharlarının vazgeçilmezi yol arkadaşı ‘esnaf’ın sorunlarına ne kadar duyarlıyız sahi?
‘Tekelcilik’ sorunu var, farkında mıyız?
Üretim ve hizmetler tam anlamıyla bir ‘tekelleşme’ye doğru sürükleniyor yarı(m) coğrafyamda…
‘Gelir dağılımı eşitsizliği’ büyüdükçe büyüyor…
Ortak gelirlerimizin toplandığı Maliye’de, iş bu gelirlerin geri dönüşüne yöneldiği zaman ‘ortak’ bir paylaşım olamıyor!
“Eşitlik”ten söz etse de herkes, pratiğe gelince “ben payımı aldım, hakkımdan ver, sen de kendi payını bul, kurtul” diyor.
Niteliğine ve ehliyetine bakılmadan, hemen herkesin her işi yaptığı bir hoyratlık var.
Kimi ‘şiştikçe şişmiş’ patronlar, bir anda, onbeş yirmi sektörün ve yüzlerce esnafın hayatını karartacak ölçüde piyasası işgal ediyor, bu ‘arsızlığa’ kimseler de ‘dur’ demiyor.
İzliyoruz…
Öylece….
Kıbrıs’ın kuzeyinde ‘işine’ ve ‘gelirine’ en fazla göz dikilen, yaşam alanına en fazla tecavüz edilen kesim ‘esnaf’tır…
Üstelik de ne gelecek garantisi vardır, ne mesaisi.
Evet, maalesef fazlaca ‘yalnızdır’ esnaf.
Çünkü belki ‘örgütlüdür’ ancak bu örgütlülük ona gelecek garantisi sağlayacak, sesini çoğaltacak, mücadelesini yükseltecek bir toplumsal destekten mahrumdur.

‘Yeni bir düzen’ isteği
 

Bir bildiride, çok net, yalın anlatılmıştı ‘esnaf’ın beklentisi:
“Üretim; imalat ve hizmet sektörlerinin  planlandığı, yabancı sermayenin denetlendiği, tekelciliğin durdurulduğu, işimizin, işyerimizin, toplumsal varlıklarımızın korunduğu, devletin sosyal niteliklerinin güçlendirildiği ve geliştirildiği, kayıt dışılığın sonlandırıldığı, söz sahibi, yetki sahibi olduğumuz yeni bir düzen istiyoruz.”
Böylesi bir ‘düzen’ için ne kadar hevesliyiz ve ‘ne yaptık’…

Kamunun haksız rekabeti
 

Esnafın önündeki en önemli engellerden biri, belki en ciddisi, ‘kamuda ikinci iş” aymazlığıdır.
Bu konuda, hem ‘hükümetler’ hem de ‘memur’ sendikaları popülisttir.
Hem de öyle böyle bir ‘popülizm’ değil bu!..
Senelerdir, tam bir dirsek teması içerisinde topu birbirlerine atarak, ‘statüko’yu koruma becerisinde ustalaşmışlardır artık!
Bu ‘ustalık’ üzerinden bir de ‘güçlü’ çıkılan ‘suçluluk’ halidir.
Hükümetler “seçmenini”, sendikalar “üyesini” ürkütmemek üzerine bir yol izlerken, açık seçik çiğnenen yasaların ötesinde, binlerce insanın ekmeğine el atılmış, haksız rekabetle boğazı sıkılmıştır.
Bir telefon tamircisinin ‘Telefon Dairesi’ndeki, bir elektrikçinin ‘Elektrik Dairesi’ndeki “rakibi” ile rekabet şartı yoktur!..
Mesele ‘özel ders-özel klinik’ sembolüyle öne çıksa da, meyhaneden giyime, taksicilikten gıdaya, tarımdan narenciyeye kadar her alanda “maaş, emeklilik, ikramiye, ödenek, devlet” garantili rakipler vardır!..
Hatta o kadar ileri gidilmiştir ki, kamu, pek çokları için ‘ikinci iş’tir.
İlginçtir ‘yasa’ ya da ‘toplu sözleşme’den kaynaklanan ‘haklar’ konusunda doğru bir savunuculuk yapan sendika temsilcileri, mesele ‘ödevlere’ geldiği zaman, yani aynı ‘yasa’ ve aynı ‘toplu sözleşme’de yer alan sorumluluklar için suskunlaşmakta, eylemsizleşmekte, uyumaktadır.
“Yasa”da bir “ödenek” varsa peşine düşülür, “hükümet çözsün” denmez!..
Ama aynı yasada, “ikinci iş yapamazsın” dendiği zaman kimse gidip üyesine bunu hatırlatmaz…
Avrupa’daki gelişmiş ve gerçek sendikacılığın en önemli farkı budur.
Sendika temsilcisi üyesini çağırır ve der ki, “Yasayı çiğniyorsun ve eğer yasal konumuna geri dönmezsen, seni savunamam...”
Eğer bu üye “yasa” ya da “toplu sözleşme”nin hilafına davranmaya devam ederse de, ‘sendikal’ korumacılığın dışına itilir.
Çünkü aynı ‘yasa’dan bir hak alınırken, bir başka ‘hak’ çiğnenemez, buna göz yumulamaz, böylesi bir ‘göz yumma’ ve ‘eyyamcılık’ en önemli zararı sendikacılığa yani örgütlü mücadeleye verir.
Eğer sadece ‘kamu’daki ikinci işin önüne geçilse, bugün, hiç abartmıyorum yüzlerce genç,  ana-baba ya mesleğini sürdürecek, iş sahibi olacaktır; ya da çok sayıda esnaf, çok daha cesaretle yarınlara rekabet edebilecektir.

‘Görünmez’ olan esnaf
 

‘Kayıt dışılık’ genel bir sorundur, bunu sadece ‘kamuda ikinci iş’le sınırlı tutmak elbette haksızlık olur.
Özellikle ‘yurt dışından’ gelen kaçak iş gücü ve işveren göz göre göre esnafın altını oyarken; toplumsal belleğin, dokunun, kimliğin, hayatın vazgeçilmez bir oyuncusu olan esnaf da giderek daha fazla ‘görünmez’ olmuştur.
Silikleşen sadece ‘esnaf’ değildir.
Hayatımızdır.

 

[ * Bu yazı, Esnaf ve Zanaatkarlar Odası gazetesi için hazırlanmıştır ]

Bu haber toplam 1457 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 205. Sayısı

Adres Kıbrıs 205. Sayısı