POLİTİK PARADİGMALAR
Politik paradigmalar zamanla yeniden sağlam bir temele oturması için yorumlanmaya açık ve muhtaçtır...
Çünkü sürekli bilgi edinme,
Maddeyi amaca göre biçimlendirme,
Bir fikri fiziksel biçime çevirme, dünyanın sizi kendi değerlerine göre yeniden yapılandırması demektir.
Sosyalizm gereği ise,
Bu yeni paradigmanın sorgulanması, ve sorgulanmanın neticesinde üretilecek politikaların bilimsel bir akılcılıkla açıklanabilir olmasıdır...

KİMİN MANTIĞI?
Tabi ki başkaları sizin verdiğiniz “hükümden” ayrılabilir...
Ama sizin için mantık ve bilgi araçlarınız :
rasyonellik,
bağımsızlık,
tutarlılık,
dürüstlük,
adalet,
ve verimliliktir… 
Aklınız ise sizin doğrularla ilgili tek yargıcınızdır...
Kısacası yeni bir paradigma üretirken kendimize sormamız gereken en önemli soru:
"Kimin mantığı,
Kimin aklı ?" sorusudur...
Bu soruya verilecek cevap ise:
"Bizim mantığımız,
Bizim aklımız" olmak zorundadır!
Çünkü ancak kendi bilgilerinizin sahibi olabilirsiniz...
Ancak kendi bilgilerinizle bir şeyler yapabilirsiniz...
Bunu da ancak kendi aklınız elde edebilir...
Neticede, toplumlar da insanlar gibi kendi kendini yaratan seçimler yaparak oluşturulan bir servettir...

KENDİ BİLİNCİMİZİN ÜRETİMİ
Kısacası özgür ve insanca bir yaşamın tek yolu, kendi bilincimizin üretimidir...
Ve bu üretilen bilinçten kaynaklanan "varoluşu" kontrol etme sürecidir...
Dolayısıyla kendi karakter değerlerimizi kendimiz edinmek zorundayız...
Toplumsal yaşam ise, bizi bu değerlerimize ulaştıracak tek süreçtir...
Bakın ! Bu toplum bir yaranma, bir yanaşma kültürünün etkisinde 42 yıldır pasifçe sürükleniyor...
Bizim sorunlarımızı çözecek "paketler" bizden çıkmıyor ...
Sanki 42 yıldır, bu toplum, diline, beynine tutuşturulan kavramlar, öyküler içerisinde hayatı başkalarını desteklemek için yaşadı...
Başka insanların, iktidardan yararlananların, gayrı meşru gücü elinde tutanların hikâyelerindeki bir karakter oldu.!
Yöntemleri “fetih ve yağma” olanların, imtiyazlarının bedelini ödedi...

RAKİP DEĞERLER ÜRETMELİYİZ
Fakat; bilmeliyiz ki, alternatifin olmadığı yerde, hiçbir rakip "değer" söz konusu olamaz...
Bugün bu hakim paradigmaya eleştirel bir gözle bakarken,
Duygusal tercihlerimizden çok "alternatifler" ortaya koyup "değer" kavramını mümkün kılmamız gerekir...
Artık yaşamla başa çıkma gücünün asıl temsilcisini, üretimi ortaya koymalı ve akıllı bir şekilde meydan okunmalıdır...
Yoksa !
Bu yağma kuşaklar boyunca devam eder, hayatı başkaları için yaşama görevimiz de hiç bitmez...
Kısacası, eşya ile ayni şey haline geliriz !