1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Euro’ ya geçmek için teknik anlamda sorun yok, esas sorun siyasi irade…”
“Euro’ ya geçmek için teknik anlamda sorun yok, esas sorun siyasi irade…”

“Euro’ ya geçmek için teknik anlamda sorun yok, esas sorun siyasi irade…”

YENİDÜZEN’e konuşan Ekonomist Prof. Dr. Hasan Güngör, “Euro’ ya geçmek için teknik anlamda çok fazla sorun yoktur. Ancak esas sorun siyasi iradeyle ilgilidir” dedi 

A+A-

Fayka Arseven Kişi

 “Euro’ ya geçmek için teknik anlamda çok fazla sorun yoktur. Ancak esas sorun siyasi iradeyle ilgilidir” diyen  Prof. Dr. Hasan Güngör, “Ancak Euro bir sihirli değnek değildir. Euro kullanıldığında bu para biriminin gerektirdiği disiplini nasıl sağlayacağımızla ilgili yapmamız gereken, değiştirmemiz gereken birçok politika vardır” vurgusunda bulundu.

Prof. Dr. Hasan Güngör, “KKTC ekonomisi 2018 yılından beridir sadece pansumanla meşkul olmakta ve çok kıt olan kaynaklarımızın tamamı yaşadığımız ekonomik bozulma ve olumsuz şartlara pansuman yapmakla geçmektedir” dedi.

Prof. Dr. Hasan Güngör, Tüm siyasi partiler seçime odaklanmış durumdadırlar ve krizin derinliği ve boyutu ile ilgilenen birileri yoktur. Dolayısıyla da seçimin geçmesini beklemekten başka çare de görünmemektedir” ifadesinde bulundu.

Bu hafta Ekonomist Prof. Dr. Hasan Güngör, ekonomide yaşananları YENiDÜZEN için yorumladı.

  • YENİDÜZEN: Dövizde yaşanan düşüşler yükselişler ile başımız döndü. Ne olacağını merak ediyoruz. Bir anda yükselen kurlar hızla yine düştü. Neler oluyor? Bizi ne bekliyor?
  • Prof. Dr. Hasan Güngör: Olan şey şu: Türkiye Ekonomisi 2013’ten bu yana sürekli küçülen bir trend izledi. Seçimlerin yaklaşmasıyla da AKP bu trendi büyümeye döndürmek ve seçime büyüyen bir ekonomiyle girmek için bir arayış içine girdi. Küresel ekonomik gelişimeler normal şartlarda büyümeyi desteklemekten uzak bir durumdaydı ve halen de ayni durumdadır. Bunun temel nedeni COVİD-19 sağlık krizi neticesinde Çin Ekonomisi hariç tüm dünya ekonomileri küçülen bir dönemden geçiyor olmalarıdır. COVİD-19 Krizi Türkiye’yi de pençesine almış ve eş zamanlı olarak hem talep hem de arz tarafından küçülmeye zorlamıştır. Bu durmdan çıkmak için AKP hali hazırda zora girmiş olan ekonomik koşulları dönüştürme çabasına girmiştir.

 “Euro’ ya geçmek için teknik anlamda çok fazla sorun yoktur. Ancak esas sorun siyasi iradeyle ilgilidir. Bu siyasi iradeyi sağladığınız zaman Euro kullanımına geçilebilir. Ancak Euro bir sihirli değnek değildir. Euro kullanıldığında bu para biriminin gerektirdiği disiplini nasıl sağlayacağımızla ilgili yapmamız gereken, değiştirmemiz gereken birçok politika vardır.”

 

  • YENİDÜZEN: TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni durumdaki planları nedir?  
  • Prof. Dr. Hasan Güngör: TC Cumhurbaşkanı Sn Erdoğan’ ın görebildiğimiz kadar temel planı Türk Lirası faizini düşürerek sermaye maliyetini düşürmek ve düşük faizli Türk Lirası ile önce özel tüketimi ve dolaısıyla talebi, ve eş zamanlı olarak yatırımı ve bu yolla da istihdamı ve arzı büyüterek ekonomiyi büyütmektir. Ancak bu yaklaşımın en önemli sorunu enflasyondur. Kanaatimce enflasyonu görmezden gelerek bunu öteleyip enflasyonla mücadeleyi de muhtemelen gelecekte yapmayı hedeflemektedir. Ancak para arzı artışları neticesinde enflasyon baskısı altına giren Türk Lirası döviz kurlarını da yukarıya itmektedir ve bu da düşük Türk Lirası faizi uygulamasını imkansız hale getirmektedir. Artan enflasyon alım gücünü kemirdiği için ciddi bir fakirleşmeye neden olmaktadır. Geçtiğimiz hafta Döviz Kuru destekli vadeli mevduat uygulaması aslında bu planın uygulanamayacağını göstermesi açısından önemli bir noktadır. Bu yöntemle döviz kurundaki artışı az da olsa yavaşlatmayı amaçlamışlardır ancak ben bunun da işe yarayıp yatramayacağından emin değilim. TC Merkez Bankası halen döviz satışını dolaylı yollardan (kamu bankaları üzerinden) sürdürerek kuru aşağıya çekmektedir. Yani kur destekli vadeli mevduat hamlesi de işe yaramış gibi görünmemektedir. Ancak bu konuda tam kanaatı ancak rakamları gördükten sonra ortaya koyabileceğiz. 

“Bu karmaşık ve duygusal bir konudur. 2002 -2012 döneminde Türk Lirası’nın sahip olduğu istikrarı hepimiz kullandık. O dönemde hiç kimse Euro kullanımını gündeme taşımadı. Şu bir gerçektir ki KKTC ekonomisi çok küçük bir ekonomidir ve büyüyüp gelişebilmek için düşük enflasyon, düşük reel faiz ile istikrarlı kura her dönemde ihtiyaç duymaktadır.”

 

  • YENİDÜZEN: İstikrarlı para birimi ‘Euro’ya geçiş konusunda görüşler ortaya konuluyor. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir? Ne zaman geçebiliriz, acileyeti nedir?
  • Prof. Dr. Hasan Güngör: Bu karmaşık ve duygusal bir konudur. 2002 -2012 döneminde Türk Lirası’nın sahip olduğu istikrarı hepimiz kullandık. O dönemde hiç kimse Euro kullanımını gündeme taşımadı. Şu bir gerçektir ki KKTC ekonomisi çok küçük bir ekonomidir ve büyüyüp gelişebilmek için düşük enflasyon, düşük reel faiz ile istikrarlı kura her dönemde ihtiyaç duymaktadır. Dolayısıyla da Türk Lirası’ndaki istikrar bozulduğunda bizim ekonomimiz bundan son derece derin ve olumsuz etkilenmektedir. 2018 yılında ve bugün yaşanan enflasyon, faiz ve kur şoklarından kötü etkileniyor olmamız alternatif çözümleri düşünmeye ve tartışmaya neden olmaktadır. Euro’ ya geçmek için teknik anlamda çok fazla sorun yoktur. Ancak esas sorun siyasi iradeyle ilgilidir. Bu siyasi iradeyi sağladığınız zaman Euro kullanımına geçilebilir. Ancak Euro bir sihirli değnek değildir. Euro kulllanıldığında bu para biriminin gerektirdiği disiplini nasıl sağlayacağımızla ilgili yapmamız gereken, değiştirmemiz gereken bir çok politika vardır. Sadece Euro kullanmak ekonomik yaşamımızı düzeltmek ve geliştirmek için yeterli değildir. Ancak bunlarla ilgili maalesef akademisyenlerden başka kimse konuşmamaktadır. Euro’ya geçelim demek yeterli değildir. Bu dönüşümü sağladıktan sonra ekonomiyi nasıl büyüteceğinizi, hangi enstrümanları kullanacağınızı bu dönüşümün hangi sektörler üzerinde ne gibi etkiler yaratacağını öngörebiliyor olmanız lazım. Bu dönüşümün doğru zamanı iradeyle birlikte vücut bulacaktır. Bu kriz döneminde bu çok acil olarak karşımızda durmaktadır ancak öyle görünüyor ki Türkiye krizden çıktığında biz bu konuyu yine rafa kaldıracağız.

“Sürdürülebilir bir yaklaşım değildir”

“KKTC ekonomisi 2018 yılından beridir sadece pansumanla meşgul olmakta ve çok kıt olan kaynaklarımızın tamamı yaşadığımız ekonomik bozulma ve olumsuz şartlara pansuman yapmakla geçmektedir.”

 

  • YENİDÜZEN: Hükümetin açıkladığı ‘krediler yapılandırılacak’ açıklaması çok umut vadetmedi. Sizce döviz borçları noktasında halkı koruyucu önlemler nasıl alınmalıdır? Devletin kaynak bulması halinde borçları düşük faizle TL’ye çevirmesi mümkün mü?
  • Prof. Dr. Hasan Güngör: KKTC ekonomisi 2018 yılından beridir sadece pansumanla meskul olmakta ve çok kıt olan kaynaklarımızın tamamı yaşadığımız ekonomik bozulma ve olumsuz şartlara pansuman yapmakla geçmektedir. Son üç yılda her kriz çıktığında (2018 kur şoku, 2020 COVİD-19 şoku, 2021 Kur şoku) hükümetlerin ilk adresi bankacılık sektörü olmakdadır. 2018’den beridir kesintisiz olarak kredi yapılandırması opsiyonu yürürlüktedir. Bu hem kaynak hem da zaman gerektirmektedir. Son üç yılda kimse ekonomik büyümeden konuşmamaktadır. Bunun için neler yapılabileceğini tartışmamaktadır. Tabii bunun tek sorumlusu ekonomik şoklar değildir. Son dört-beş yıldır ülke sürekli siyasi bir krizin de içinde de debelenip durmaktadır. Siyasi istikrarın olmadığı bir ortamda akılcı ekonomik karar alınmasını beklemek saflık olur. Kamu sektörünün elindeki kaynaklar oldukça kısıtlıdır ve bu kısıtlı kaynakların da akılcı bir biçimde kullanılabildiğini söylemek mümkün değildir. Bahsettiğiniz döviz boırçluları kur riski alarak borçlanmışlardır ancak bizim kur üzerinde hiçbir belirleyiciliğimiz yoktur. Yapabildiğimiz tek şey bu konuda bir takım zayıf öngörülerde bulunmaktan öteye gitmemektedir. Dolayısıyla da yabancı para cinsinden borçlananlar sürekli bir kur riski ile karşı karşıyadır. 3-5 bin Türk Lirası’ nın üzerinde fiyatı olan her ürün bu ülkede çok uzun zamandır yabancı para cinsinden fiyatlanmaktadır. Bu da bizi çok ciddi bir kur riskine açık hale getirmektedir. Bu kur riskini sigortalayabileceğimiz kaynağımız mevcut değildir, olsa bile bu çok büyük bir reel kaynak transferi ve maliyettir. Bugün Türkiye’ de uygulamaya konulan kur destekli vadeli mevduat uygulaması tam da bu tür bir enstürmandır. Kaynak bulunsa bile kur riskinden kurtulmak için bu dönemde yabancı para cinsinden olan kredileri düşük faizli Türk Lirası’ na döndürmek bugün için çözüm gibi görünmektedir, ama Türk Lirası üzerindeki düşük faiz politikası terk edildiğinde bu kredilerin hiç birisi geri ödenemeyecektir. Dolayısıyla faizi sübvansiye ederek aslında biz özel tüketim yapan gerçek ve/veya tüzel kişilere yaptıkları özel tüketimi ödemiş olacağız. Bu sürdürülebilir bir yaklaşım değildir. Bu tür yaklaşımlar genellikle gelir ve istihdam üreten yatırım kredileri için düşünlümekte ve uygulanmaktadır.

 “Son dört-beş yıldır ülke sürekli siyasi bir krizin de içinde de debelenip durmaktadır. Siyasi istikrarın olmadığı bir ortamda akılcı ekonomik karar alınmasını beklemek saflık olur.”

 

  • YENİDÜZEN: TC dışında kaynağa ulaşma noktasında başka şansımız var mı? Varsa bunlar için mesai harcanıyor mu?
  • Prof. Dr. Hasan Güngör: Bu ilginç bir noktadır. Aslında okuyucuların şunu bilmeleri gerekmektedir. Bu tür krizler için ( örneğin bugün yaşadığımız kur şoku gibi ) size para verecek hiç kimse yoktur bu dünyada. Yani kur arttığı için kredilerimizi geri ödeyemiyoruz dolayısıyla da bize hibe veya kredi verin da biz da borçlarımızı ödeyip daha müreffeh bir hayat yaşayalım dediğinizde kimse sizinle konuşmaz bile. IMF, Dünya Bankası, Avrupa Birliği’ nin ilgili kurumları ve benzer diğer kurumlar size ancak yapısal sorunlarınızı çözmeniz için kredi veya nadieren de hibe vermektedir. Bunun için de elinizde bir plan olması lazımdır, eğer bir planınız yoksa onlar sizin için bir plan hazırlarlar. Bizim böyle bir planımız yoktur. Dolayısıyla da talep edeceğimiz kaynağı ne için talep edeceğiz ? Hiç bir kurum kendi kaynaklarını biz rahat edelim diye bize kullandırmaz. Kullandırsa bile bu bir borç olur ki bilahare de bunu ödememiz gerekmektedir. Nasıl ödeyeceğiz bu borcu ? Dolayısıyla da kaynak talebimizde Türkiye Cumhuriyeti’ nden başka bir kapı varmış gibi görünmemektedir.

 “Krizin derinliği ile ilgilenen siyasi parti yok”

 Tüm siyasi partiler seçime odaklanmış durumdadırlar ve krizin derinliği ve boyutu ile ilgilenen birileri yoktur. Dolayısıyla da seçimin geçmesini beklemekten başka çare de görünmemektedir.”

 

  • YENİDÜZEN: Ülkemiz seçime kilitlendi ama ekonomide çok zor bir dönem yaşanıyor. Bu çıkmazdan nasıl çıkabiliriz? Özellikle özel sektörde noktasında yeterli adım atıldı mı?
  • Prof. Dr. Hasan Güngör: 2022 yılının Ocak ayında yapılacak seçimler maalesef bu krizin yönetimi konusunda çok ciddi bir zaafiyet oluşmasına neden olmuştur. Tüm siyasi partiler seçime odaklanmış durumdadırlar ve krizin derinliği ve boyutu ile ilgilenen birileri yoktur. Dolayısıyla da seçimin geçmesini beklemekten başka çare de görünmemektedir. Özel sektör için henüz hatırı sayılır bir adım da atılmamıştır. Göreve yeni gelecek olan hükümeti çok zorlu bir dönem beklemektedir. Bunun için de kapsamlı bir çalışma ve uygulama programına ihtiyaç vardır. Bir programın oluşturulması ilk nazarda önemli olmakla birlikte bu programın uygulanması için gerekli finansmanın da sağlanmasına ihtiyaç duyulacaktır. 
     
  • YENİDÜZEN: Yeni asgari ücret belirlendi. İşveren tarafı itiraz etti, hükümet ‘itirazları değerlendireceğiz’ açıklamasında bulundu. Ülke gerçeklerine bakıldığında asgari ücretin bu rakamlara devlet desteksiz bu ortamda yükselmesi mümkün mü? Yoksa seçime yönelik yapılan bir strateji mi?
  • Prof. Dr. Hasan Güngör: Asgari ücretin belirlenmiş olması olumlu gibi görünmekle birlikte işveren tarafı bu konuda rahatsızdır ve bu konuyu mahkemeye taşıacaklarını söylemektedir. Dolayısıyla da yeni asgari ücretin uygulanıp uygulanamayacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Bu tavrın popülist olup olmaması konusunda bir yorum yapmak istemiyorum ancak zamanlama açısından sıkıntılı olduğu aşikardır. Oynaklığın bu kadar yüksek olduğu bir ortamda % 40’ ı aşan bir miktarda asgari ücretin yükseltilmesi özellikle özel sektör çalışanları için çok önemlidir, ancak bunun iki aşamalı yapılması ve işverenin de onayının alınması daha iyi olabilirdi. Acilen % 40 üzerinde uzlaşılıp, ilk yarısını (% 20) uygulayıp seçim sonrası da gerek görüldüğü halde geriye kalan kısmı uygulamaya alınabilirdi (% 20). Böylelikle daha büyük bir destekle bir sonuca varılabilirdi.   

 “2022 yılına dair umutluyum”

  • YENİDÜZEN: Pandeminin ekonomideki etkisini 2021’de fazlasıyla hissettik. 2022 yılından umudunuz nedir?
  • Prof. Dr. Hasan Güngör: 2022 yılına dair umutlarım oldukça pozitifdir. COVİD-19’ un 2022 sonuna doğru etkisini yitirmesini ve artık hepimizin, diğer bir deyişle tüm dünyanın bu sağlık krizinden kurtulup ekonomik ve siyasi yaşamımızı düzenlemeye ve geliştirmeye odaklanmasını umut ediyorum. COVİD-19 ile ilgili hem aşı hem de ilaçla tedavi ile ilgili oldukça ümit veren gelişmeler vardır. Omicron varyantının da daha bulaşıcı olmakla birlikte daha hafifi seyretmesi bu umutlarımı beslemektedir. Ancak bu işten tamamen kurtulmadan bizlerin hiçbir şekilde aşı-maske-mesafe-hijyen denklemini küçümsemeyerek ve hep akılda tutarak davranmamız gerekmektedir.

 

 

yd-destek-gorseli-2-483.jpg

Bu haber toplam 3420 defa okunmuştur