Euro’ya geçiş kaçınılmazdır
KKTC’nin dış temsilcilikleri var…
Ve orada görev yapan herkes sanırım Euro üzerinden maaş alıyor…
-*-*-
Torpilli atamalar, gereksiz tayinler, hayatında hiçbir iş yapmadan görev süresini dolduranlar yanında; eminim ciddi anlamda çalışan ve hatta aldığı parayı fazlasıyla hak edenler de yok değildir.
-*-*-
Hısımın, akrabanın, partilinin, torpillinin “ataşe” olarak atanması meselesini de geçtim…
Zaten Dışişleri’nin atamaları meslek memurlarıdır ki gerçekten bir şikayetim de yoktur.
-*-*-
Ama derdim nedir biliyor musunuz?
Derdim, “KKTC’de para birimi olarak Euro’ya geçemez miyiz?” sorusunu sormanın dahi, statüko tarafından “ihanet” olarak yorumlanıyor olmasıdır…
-*-*-
Bu konuda özellikle CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın çok net, çok kolay anlaşılır, muhasebe sisteminin Euro üzerinden belirlenmesi önerisi var…
-*-*-
“Değerlendirmek lazım” diyoruz…
“Yok hayır” diyorlar…
“Peki neden?” diye soruyoruz, “Bayraaaak, vataaaan, millleeeet, anavataaaan” nutukları eşliğinde bir yığın hamasi lafazanlık sıralıyorlar!
Oysa, “anavatan” dedikleri ülkenin KKTC’deki diplomatları da Euro üzerinden maaş alıyor…
Hem de şu andaki kurdan TL’ye çevirirseniz; bir de kendi ülkelerindeki maaşlarını aldıklarını hesaplarsanız; “zengin” sınıfına girdikleri muhakkaktır.
-*-*-
Haaaa, gözü olanın, gözü çıksın!
Çıksın da; bizi neden TL’nin zulmünden kurtarmaya çalışmıyorsunuz?
Veya neden Euro’ya geçişle ilgili görüş belirtenler hain oluyor?
-*-*-
İçinde bulunduğumuz dönem, ekonomik anlamda “mutlak iflas”tır…
Ve mutlak iflastan kurtuluşun yolları arasında, Kıbrıs sorununa tüm medeni Dünya’nın da kabul edebileceği siyasi çözüm bulunmasıyla birlikte; belki bunun öncesinde, Euro’ya geçiş, Maraş’ın iyi niyet jesti olarak iadesi, Ercan’ın bir şekilde uluslararası uçuşlara açılması yer almaktadır…
-*-*-
Bunların konuşulması şarttır…
Çünkü, (tekrar gibi olacak ama) içinde bulunduğumuz süreç daha fazla sürdürülebilir değildir.
Ayrıca, bir çok uzmana göre, önümüzdeki üç – dört ay içerisinde, TL’nin çok ciddi bir değer kaybı daha yaşanabilirdir…
Elektrikte kazık henüz küçültülmüş değildir
Elektrik borcumuzu ödeyelim mi ödemeyelim mi?
Bu soruyu neden mi sordum?
Şimdi, be arkadaşlar, tamam Başbakan ahaliye dedi ki, “… elektrik birim fiyatlarında indirime gidildi… Ödemeyin, yeni fatura gelecek… Ödemişseniz de mahsuplaşılacak”…
-*-*-
Buraya kadar bir sorun yok değil mi?
Yok!
Ödemeyin, yeni fatura göndereceğiz ve geçerli olan da yeni faturalar olacak!
Ve eğer ödemişseniz, hesabınızda paranız kalmış olacak!
İyi bir şey!
-*-*-
İyi güzel de; Bakanlar Kurulu’nun aldığı karar, Elektrik Kurumu Yönetim Kurulu tarafından onaylanıp, Resmi Gazete’de yayınlanmalıydı…
Aksi takdirde bu karar yaşama geçirilemez…
-*-*-
Peki durum ne?
Durum şu: Bakanlar Kurulu’nun aldığı “merak etmeyin, bir miktar indirdik” kararı; daha sonra Maliye Bakanı’na havale edildi…
Maliye kararı gözden geçirecek ve Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’na yeniden gönderilecek!
Bu süreç devam ediyor.
Henüz indirim falan yoktur!
-*-*-
Burada en büyük risk nedir?
Diyelim ki size “kazıklı fatura” 4 bin TL geldi…
İndirim olacak mı olmayacak mı; olacaksa ne kadar olacak belli değil…
Ödemediniz, bekliyorsunuz, ay sonuna doğru, “fatura 4 bin değil, 3 bin TL” olursa; bir sonraki da “3 bin TL” gelirse; toplam ödemeniz gereken miktar aynı anda 6 bin TL olmayacak mı?
-*-*-
Maliye Bakanlığı, Kurum ya da hükümet veya T.C.’den gelen efendiler kurulu; sonuçta her kim bu konuda karar verecekse; bir an önce vermeli; vatandaşın, arka arkaya, biraz küçültülmüş de olsa iki kazık birden yemesi engellenmeli!
Bilmem anlatabildim mi?
Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodymyr Zelensky, geçtiğimiz Perşembe günü Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi’ne, video konferans yöntemiyle bağlandı ve Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis’in de hazır bulunduğu oturumda, vekillere seslendi… Rusya’nın yakın tarihimizdeki en kadim dostu olan Kıbrıs Cumhuriyeti, artık bu özelliğini yitirmiş durumda… KKTC mi? KKTC’de bu konuda dibine kadar siyasetsizlik hakim… Cumhurbaşkanı, bu konuda hiçbir şey bilmiyor ve söylemiyor… Öğretildiği gibi “Egemen eşit, bağımsız devlet istiyoruz” dese, Türkiye dahil, neredeyse tüm Dünya potinle ağzına dalacak! Aslında yıllardır Kürt sorunuyla ilgili KKTC sessizliği de benzer sebeple bağlantılıdır değil mi? Ne acı bir siyasetsizlik? Düşünün, kendiniz için istediğinizi, annenizden korktuğunuz için, başkaları için isteyememe iki yüzlülüğünü yaşıyorsunuz… Ama daha da kötüsü, anneniz de sizin için dürtüştürdüğü meseleyi, Kürtler de talep ederse, vuruyor… Ahmet Kaya’yı saygıyla anarken, “Bu ne yaman çelişki…” diyelim ve konuyu şimdilik kapatalım…