EVET, Başka Bir Alternatif Var!
EVET, Başka Bir Alternatif Var!
Mertkan Hamit
[email protected]
6 Aralık 2008 yılında, 15 yaşındaki Alexis Grigoropoulos’un polis kurşunu ile katledilmesinin üzerinden altı yıl geçti. Atina’da başlayan ayaklanma önce tüm Yunanistan’a yayıldı, ardından da Avrupa genelinde dayanışma gösterilerini tetikledi. 2008’de bir çocuğun katledilmesi Yunanistan halkı için bardağı taşıran son damlayken, Avrupa için ise bir miladı temsil ediyor.
Grigoropoulos’un ölümü Yunanistan’da önce ayaklanmaları başlattı. Ardından ekonomik kriz derinleşti ve ciddi bir yıkıma neden oldu. Önceleri Yunan halkı meydanlarda tepkilerini haykırdı ancak bu tepkiler hükümet edenleri ekonomik paketleri katı bir biçimde uygulamaktan alıkoyamadı. Halk eylem yapmaktan yoruldu, iktidar hataları tekrar etmekten yorulmadı.
Altı yıl süresince Avrupa’daki mali krizin çevre ekonomilerine verdiği tahribatın önlenememiş olması 25 Ocak 2015 tarihinde (yani bu yazının yayınlanmasının ertesi gününde) yapılacak olan genel seçimlerde ortaya çıkacak. Kıbrıs’ın kuzeyindeki gibi, seçim rüşveti üzerinden iktidarını sürdürebilen Yunan siyasal eliti hızla meşruluğunu kaybederken, altı yıl önce yanan yangınla meşruluğunu kuran SYRIZA, yapılan son anketlere göre iktidara yürüyor. SYRIZA’nın iktidari kendi kendini sömürgeleştiren Avrupa Birliği için bir kabus olarak adlandırılıyor.
Sinik solcular ve liberaller SYRIZA’yı küçümseyici bir dil kullanarak eleştiriyor. Peşin hükümlü liberaller onları PASOK kitlesine yer verdiği için, ulusçuları da barındıran PASOK’un bir iş yapamayacak olan yeni hali olarak görüyor. Ortodoks Marksist Yunan Komünist Partisi (KKE) ise, SYRIZA’nın reformist politikalarına burun kıvırıp, Avrupa Birliğini bir an evvel terk ederek devrimci bir yola girmesini telkin ediyor.
SYRIZA hem sağ hem soldan büyük eleştirilere maruz kalıyor. Ancak, Yunanistan’a en büyük tahribatı yapan eski PASOK başkanı ve dönemin başbakanı Papandreou’nun geçen hafta kurduğu partinin seçim kazanma şansının olmadığı son yapılan araştırmalarla ortaya kondu. Bu bir nevi eleştirenlere de cevap niteliğindeydi. Çünkü PASOK ile Papandreou ailesi arasındaki ilişkiye rağmen, kitlelerin kararlılıkla SYRIZA’yı desteklemesi PASOK üzerinden yapılan hükümlerin geçersizliğini ortaya koydu. Çıkan anket sonuçları bir taraftan Papandreou’nun siyaset dışında kaldığını gösteriyor. Diğer taraftan troykayı getiren PASOK lideri ile troykaya karşı direnen SYRIZA arasındaki ideolojik farkın kitleler için de anlamlı olduğu bu vesileyle kanıtlanmış oldu.
Kısa bir süre önce %3 civarında bir siyasi partiyken şimdi Yunanistan’ın en büyük partisi olan SYRIZA’da farklı politik geçmişe sahip kitlelerin bir araya geldiğini görüyoruz. Tümünün ortak derdi, hayatlarına ciddi darbe indiren ‘kesinti’ politikalarına karşı olmaları. Bu noktada SYRIZA bugün Avrupa’daki en örgütlü ‘anti-troyka’ ittifakı. Şimdi Avrupa solu için sınav zamanı. SYRIZA’nın ‘anti-troyka’ ittifakının başarılı olup olamayacağı sadece Yunanistan için değil, tüm Avrupa için önemli bir örnek olacak.
SYRIZA’nın kesintilere karşı net duruşu kitleler için önemli bir tercih olmasına neden oluyor. Kitleler kötü koşullar altında geleneksel siyasetin ötesinde istekler belirtiyor. Kalabalıklar için siyaset ve seçimler artık seçim rüşveti üzerinden değil, politik irade ile kaybedilen saygının iadesi olarak anlamlı hale geliyor. Ana akım medya Tsipras’ın akademik kariyerini, zafiyetlerini, büyük birader Avrupa Birliği’nin vereceği tepki üzerine tartışmak için çaba gösterse de, seçmenler önceki seçimlere göre bu iddialara karşı daha dirençli.
Geçtiğimiz günlerde, BBC’de, maliye bakanlığında temizlikçi olarak çalışan kadınların işten çıkarılması ile başlayan ‘Lastik Eldivenlilerin İsyanını’ ele alan bir makale yayınlandı. (1) İşten çıkarılmalarından dolayı tepkilerini koyan çoğunluğu oluşturan orta yaşlı kadınlar, eylemlerinde ellerine giydikleri kırmızı temizlik eldivenleri ile biliniyor. Tsipras seçim kampanyasının başlangıcında yaptığı konuşma sırasında: ‘Burada maliye bakanlığından atılan temizlikçileri görüyorum. Onları selamlıyorum. Kırmızı yumruklarımızı kaldıralım. Sizin kavganız onur kavgasıdır, Yunan halkının onuru için yapılan bir kavgadır. Sizi takip edeceğiz ve biz kazanacağız’ diyordu.
Tsipras, ekonomik krizi bütçe disiplini, ticaret açığı gibi teknokratik bir dile dayanarak ele almıyor. Çünkü teknokratik bir dil ve troyka uygulamalarını benimseyenlerin anlayışı Yunanistan’da altı yıldır süren bir daraltma yarattı, krizi derinleştirdi. Yunanistan’da SYRIZA’ya dönen oyların birinci sebebi daha önce de belirttiğim gibi Troyka. Troyka’nın nelere mal olduğunu bir kere daha hatırlatmakta yarar var.
Mesela, 2008 yılında Yunanistan’da yaşayan her on bin kişiden 2 Yunanistan vatandaşının göç ettiği kayıtlara geçerken, bu rakam 2013 yılında on binde 47 Yunanistan vatandaşına ulaşıyor. 2008 yılının üçüncü çeyreğinde %7.2 olan işsizlik, 2014 yılının üçüncü çeyreğinde %25.5’e yükseliyor. Kamu sektöründe 146 bin kişi işten çıkarıldı ve eş zamanlı olarak özel sektörde de istihdam olanakları azaldı. Troyka paketi uygulanmadan önce 3,74 milyon kişi özel sektörde çalışıyorken, 2014 yılında bu rakam 2.78 milyona geriledi. İşsizlik ve kesintilerden doğan daralma tüketime de yansıyor. Mesela 2008 yılında 296 bin yeni motorlu araç kaydı yapılırken, 2014 yılında 84 bin yeni motorlu araç kaydı yapıldı. (2)
Tüm bunlar, uzun zamandır politikadan arındırılarak anlaşılması beklenen ekonominin, yeniden siyasallaştırılmasını ve yeni bir dil ile inşa edilmesini tetikledi. SYRIZA, ekonominin bir uzman bilgisinden öteye, insanların anlayacağı ve insanlarla ilgili bir mesele olduğunu ortaya koymayı başardı. Rakamlara dayalı öngörülerin ve uzmanlaşmış bilginin ötesinde meseleyi insanların hayatı olarak ortaya koyan SYRIZA, tabandakilerin diliyle hegemonya karşıtı bir siyasal alan oluşturdu. Tüm bu sebeplerden ötürü, küresel medyanın baskısına rağmen Yunan halkının Tsipras’a oy verme eğilimi engellenemiyor. Hal böyleyken, bize seçim sonuçlarını bekleyip yapılacakları takip etmek kalıyor.
Tsipras’ın Yunanistan’ı Avrupa için yeni bir başlangıç olur mu göreceğiz ancak, 1980’lerden beridir süregiden neoliberal iktidarın Laissez Faire hegemonyası ‘TINA – There is No Alternative/ Başka Alternatif Yok’ diyerek sosyalist düşünceyi ikinci plana atmayı başarmıştı. (3) Şimdi, Yunanistan’da ortaya çıkacak bir başarı hikayesi sosyalistlerin ‘Evet, Başka bir Alternatif Var!’ diyebilmesinin miladı olacak.
----------------------------------
Notlar
(1) The Rubber Glove Rebellion, http://www.bbc.com/news/magazine-30811426
(2) Greece Election May Lead to Clash With EU Over Austerity http://www.businessweek.com/articles/2015-01-15/greece-election-may-lead-to-clash-with-eu-over-austerity?hootPostID=333d4d5cdada5af45d06ef5ec7f8cafc
(3) The End of TINA, https://www.jacobinmag.com/2015/01/syriza-greece-election-tina/