Evet Dedik Da Ne Oldu
24 Nisan 2004 bu ülkenin yaşamında en önemli tarihlerden biridir. O gün çözümsüzlük şampiyonlarının bütün engellemelerine, bütün provokasyonlarına ve bütün saldırılarına rağmen Kıbrıs Türk halkı referandumda önüne konulan BM çözüm planına % 65 çoğunlukla “Evet” dedi.
Referandumda Türk tarafından hayır oyu veren % 35 azınlığın büyük çoğunluğu “çözümsüzlük çözümdür” diyenlerdi.
Rum tarafından hayır oyu çıkması sonucu rahat bir nefes alan çözümsüzlük yanlıları ilerleyen yıllarda “Evet dedik da ne oldu” diye sorguladılar.
Zamanla daha da ileri giderek “biz evet dedik, ama BM ve AB Rumları ödüllendirdi” demeye başladılar.
Çözümsüzlük yanlıları bu söylemleriyle aslında kendi yanlışlarını unutturmak ve kendi yanlışlarının üstüne Rum tarafının bina ettiği AB üyeliğini sanki BM ve AB Rumlara ödül olarak vermiş gibi göstermeye çalışmaktadır.
Bunu da tarihi çarpıtarak yapıyorlar. Aralık 2002’de Kopenhag’da toplanan ve Kıbrıs’ın da içinde olduğu 10 yeni üyenin katılımının oylanacağı AB zirvesine Denktaş’ı temsilen katılan Tahsin Ertuğruloğlu’nun BM çözüm planını müzakere zemini olarak kabul etmemesi, bunun üzerine Kleridis’in kabul etmesi ile Rum tarafının bütün Kıbrıs adına AB üyeliğinin bu zirvede onaylandığı unutturulmaya çalışılıyor.
AB ülkeleri bu zirvede üyeliğini onayladığı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin adını Kıbrıs olarak yazdığını ve imzaların atılacağı Nisan 2003’e kadar bir çözüm bulunması halinde, Kıbrıs yerine bulunacak çözümdeki devletin adının yazılacağı kararını da bu zirvede üretmişti.
Dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın 10 Mart 2003’de liderleri Lahey’e davet ettiğini ve burada iki liderden kendi adını taşıyan BM çözüm planını referanduma götürmelerini ve imzaların atılacağı Nisan 2003’den önce bu referandumun yapılması gerektiğini anlattı.
Denktaş her zamanki gibi hayır demeye devam etti. Yeni seçilen Rum lider Papadopulos ise hiçbir şey söylemeden Denktaş’ın hayır’ının arkasına saklandı.
Bütün uğraşlarına rağmen referanduma Türk tarafından onay alamayan Kofi Annan 24 saatlik maraton toplantıyı bitirdi. Ardından da Nisan 2003’de Kıbrıs’ı AB üyesi yapan imzayı Papadopulos tek başına attı.
Denktaş referanduma evet deseydi, muhtemelen Papadopulos da evet demek zorunda kalacaktı. Bu durumda taraflara sorulacak soru “Kurulacak yeni devletin kuruluş anlaşmalarını ve Anayasa’sını ve bu devletin AB üyesi olmasını kabul ediyorum” sorusuydu.
Taraflardan bu soruya tek “Evet ya da Hayır” cevabı vermeleri istenecekti. Böylece Rumlar çözüm planına hayır oyu verirlerse AB üyeliğine de hayır demiş olacaklardı.
Bu durumda Denktaş’ın engellemesi olmasa ve referandum AB üyeliği imzasından önce, Nisan 2003’den önce yapılabilseydi Rum tarafı bu plana kolay kolay hayır oyu veremeyecekti.
Olmadı, o günlerde Kıbrıs’ın kuzeyinde iktidarda olan “çözümsüzlük en iyi çözümdür” diyenler bu referanduma engel oldu ve Rum tarafını böyle bir karar vermekten kurtardı.
Aralık 2003’te yapılan seçimleri kazanan çözüm yanlısı CTP, DP ile koalisyon hükümeti kurdu. İlk iş olarak da müzakerelerin yeniden başlaması için BM’ye çağrı yaptı.
BM bu çağrıya olumlu yanıt verdi ve müzakereler hemen başladı. Amaç AB üyeliğinin fiilen gerçekleşeceği 1 Mayıs 2004 öncesi referandumu yaparak çözümü sağlamak ve bölünmüş bir Kıbrıs yerine, bütün bir Kıbrıs’ın AB üyesi olmasını sağlamaktı.
Ancak bir sorun vardı. Papadopulos Nisan 2003’de Kıbrıs adına üyelik imzasını atmış ve Kıbrıs’ın AB üyeliği resmen onaylanmıştı.
Bu durumda BM, Kıbrıslılara sorulacak soruyu değiştirmek zorunda kaldı. Yukarıdaki sorunun ikinci kısmı, yani “yeni devletin AB üyeliğini” kısmı çıkarıldı. Çünkü AB üyeliği resmen onaylanmış ve bitmişti.
Bu durumda Rumların büyük çoğunluğu hayır oyu verdi. Kıbrıslı Türklerin ağırlıklı çoğunluğunun evet oyu vermesi tek başına yeterli olmadı.
Aradan tam 20 yıl geçti.
Evet dedik da ne oldu diye soranlara tarihi gerçekleri hatırlatmak ve zamanında evet deseydiniz çok şey olurdu.
Sizin ve sizin gibi statükocuların engellemeleriyle Kıbrıs Türk halkı çok şey kaybetti.
Rum tarafı sizin sayenizde rahatlıkla yol yürümeye, AB’de ve dünyada tanınmış bir devlet sahibi olmaya ve bütün dünyayla sportif, kültürel, ekonomik ve ticari ilişkilerini geliştirmeye devam ediyor.
Kıbrıs Türk halkı ise sizin sayenizde hala dünyadan kopuk yaşamayı sürdürüyor. Dahası yok olamaya doğru hızla ilerliyor.
“Evet dedik da ne oldu” diye soranlara benim vereceğim yanıt tektir.
“Eserinizle Övünebilirsiniz”…