Evet evet... ‘Küfür’ istiyor kesin...
“Nasılsın, Cenk” diye açıldı bilgisayar yine sabah sabah...
Küfür istiyor resmen (!)
Etsen ne olacak, anlamaz ki!..
Üstelik “anlaması” gerekenler dahi anlamazken...
***
Son birkaç gündür iyice çileden çıktı, “hükümet koltuğuna nasıl kurulurum” adayları...
Birbirlerine laf yetiştirme yarışı bu...
Ama öyle bir anlatıyorlar ki, zannedersiniz dünyanın en çağdaş, en sistemli, en eşitlikçi, en ilkeli ülkesinin başrol oyuncusu bunlar...
Küçük olan diyor ki, “Kendi iradesiyle hareket edebilen bir genel başkana ihtiyaç var...”
Bak sen!..
“İrade”den ne anlıyor acaba?
Ve bu kelime, nasıl da “eğreti” duruyor, iki dudağının arasında...
***
Birbirilerine yetiştirilen lafların içinde, nedense, ‘bizim’ gündemimize rastlanmıyor pek...
Mesele, son birkaç ayda hepimizi geren cinayetler, kurşunlamalar, silahlı çatışmalar, çek-senet hesaplaşmaları girmiyor bu gündeme...
Ne “kan sıkıntısı” derdi var onların, ne de Lefkoşa’nın köhneliği...
Ercan’ın nasıl hesapsız satıldığı, yabancı işçiye yönelik ‘ırkçı’ öneriler, yok gündemlerinde...
“Kaşıkla verdikleri artışı, kepçeyle nasıl aldıklarını” anlatmıyorlar mesela; bir anda tavan yapan elektrik faturalarını, akaryakıt rakamlarının insanı fena bozan artışını, sofralarımıza gelen nice gıdanın denetimsizliğini...
“Gençleri işsiz mi bırakalım” diyerek, güya üzerinden ‘yağ’ gibi de çıkıyorlar ancak “partizanlık”tan söz etmiyorlar bir türlü...
“Evet, gençler işsiz kalmasın!.. Kalmasın da, gençlerin iş sahibi olması için illa sizin delegeniz, delege yakınınız, örgüt başkanı çocuğunuz olması da gerekmesin” diyemiyorsunuz mesela...
Deseniz de, aldırmıyorlar...
Bir başka telden çalmaya başlıyorlar...
***
Evet onların gündemi farklı...
Küçük olan diyor ki bu nedenle, “Kendi iradesiyle hareket edebilen bir genel başkana ihtiyaç var...”
Bir de BAŞBAKANA...
Ama söyleyene bakar mısınız lütfen!..
Bilgisayar da soruyor, “Nasılsın, Cenk” diye...
Evet evet, ‘küfür’ istiyor kesin...
Kendimi tutuyorum yine de (!)