Evet mi, Hayır mı?
Nihayet sona geldik. Türkiye Pazar günü yapılacak referandumla yeni bir döneme geçecek. Yanlış anlaşılmasın bu referandumda evet de çıksa, hayır da çıksa hiçbirşey artık eskisi gibi olmayacak.
Kestirmeden söyleyim ilk kez sonuçla ilgili bir tahmin yapamıyorum. Bütün anketlere baktım, anket şirketlerinin yorumlarını okumaya çalıştım ama sonuçla ilgili net bir görüş oluşturamadım.
Elbette bunda hem dünyada, hem Türkiye’de, hem de bizim ülkemizde yapılan önceki seçimlerde anket şirketlerinin yanılgıları etkili oldu.
Brexit referandumunda İngiltere’deki, ABD başkanlık seçimlerinde Amerika’daki, Hollanda’daki milletvekilliği seçiminde Hollanda’daki, son milletvekilliği seçimlerinde Türkiye’deki, KKTC’deki son yerel seç,imlerde ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde KKTC’deki anket şirketleri hep yanıldı.
Bu durum seçim tahminlerinde, ya da anket çalışmalarında yeni bir değerlendirme yapma gereğini dayatıyor. Ama bugüne kadar bu anlamda köklü bir değerlendirme ben henüz görmedim. Sanırım önümüzdeki kısa sürede de olmayacak.
Gördüğüm anket şirketleri eski yöntemlerle anket çalışması yapmaya devam ediyorlar. Bunun çok da sağlıklı sonuçlar doğuracağına kendileri de inanmıyor ama buna rağmen henüz yeni yöntemler geliştiremedikleri için eski yöntemlerle çalışmalarını sürdürüyorlar.
Peki sandıktan evet çıkar mı?
Bence evet çıkma ihtimali de, hayır çıkma ihtimali kadar olasıdır. Gördüğüm kadarıyla Erdoğan bile hala evet çıkacağından emin değil. Gerçi son günlerde algı operasyonları arttı. Bilinen bazı anket şirketi patronları açık açık bu algı operasyonlarına katılarak “kampanya başlamadan önce hayır’ın önde olduğunu ama Erdoğan’ın meydanlara inmesinin sonucu değiştirdiğini ve özellikle Nisan ayı başından itibaren evetlerin öne geçtiğini ve her geçen gün aranın açıldığını” iddia ediyorlar.
Buna rağmen Erdoğan sonuçtan hala emin değil. Bu nedenle hükümet son bir ayda her zaman başvurulan yönteme başvurarak çeşitli kesimlere avantaj sağlamaya başladı. Son bir ayda açıklanan avantajlara bakarsanız hükümetin en geniş kesimleri hedeflediğini görürsünüz.
İlk olarak evde torun bakan yaşlılara maaş bağlanması, yine yaşlıları hedef alan emeklilere geriye dönük maaş artışı ve bunun önemli kısmının referendum öncesi ödenmesi, geçen hafta açıklanan bir kararla esnafın borcunun yeniden yapılandırılması ve son olarak İstanbul seçmenini hedef alan Boğaziçi elektrik şirketinin abonelerinin elektrik borçlarının %80’e yakınını silmesini sayabiliriz.
İstanbul seçmeninin hedef alınmasının ana nedeni İstanbul’da hala evetlerin öne geçememesidir.
Uzmanlar bu referandumda iki önemli belirsizlik olduğunu söylüyorlar. İlki Kürt seçmenin durumu, ikincisi de İstanbul’un kararsızlığı.
HDP’nin eşbaşkanları hapiste, milletvekillerinin, belediye başkanlarının çoğu hapiste, önde gelen kadroları hapiste olmasına karşın Kürt halkı evete sıcak bakmıyor. Ama ağır baskı altında olduğu için anketçilere gerçek düşüncesini söylemiyor.
Kimi köşe yazarları bunu “utangaç seçmen” diye niteliyor. Belki bu yakıştırma İngiltere, ABD seçmeni için doğru olabilir, ama bu denli baskı altında olan Türk ve Kürt seçmeni için doğru bir yakıştırma olmaz diye düşünüyorum.
Türk ve Kürt seçmeni içinse “gerçek düşüncesini gizleyen seçmen” tanımlaması daha doğru olur diye düşünüyorum.
Çok kalmadı. Önümdeki Pazar akşamı ak koyun, kara koyun belli olacak. Ama tekrar ediyorum evet de çıksa, hayır da çıksa Türkiye’de artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacak.
Öncelikle bugüne kadar girdiği bütün seçimleri kazanan Erdoğan’ın olası hayır sonucunu hazmedeceğini ben düşünemiyorum. Hatırlarsınız 7 Haziran seçimlerinde AKP ilk kez tek başına iktidarı kıl payı kaçırmıştı. Bu gelişme Türkiye’nin kaderini değiştirdi. Hükümet kurulamadı. Yeniden seçime gidildi. Ama içte ve dışta kan, gözyaşı ve acı o günden bu yana hiç eksik olmadı.
Kürt sorununa barışçı çözüm bulunması amacıyla yürütülen çözüm süreci askıya alındı. Silahlar yeniden konuşmaya başladı. Türkiye’nin güneydoğusu kan gölüne döndü. Hala sürüyor. Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye’ye girdi. Hala ordadır.
Türkiye bütün komşularıyla sorunlu oldu. AB ile ilişkiler neredeyse askıya alındı. Demokrasiden uzaklaşıldı. AB uyum süreci nedeniyle demokratikleşme yönünde atılan adımlar teker teker geri alınmaya başlandı. Erdoğan referandum mitinglerinde “evet çıkması halinde idam kararı için yeni bir referendum daha yapılacağı ‘müjdesini’ veriyor” .
O nedenle referandumda evet de çıksa, hayır da çıksa Türkiye’nin geleceği aydınlık görünmüyor.