“Evet mi”, “Hayır mı”?
Önümüzdeki Pazar günü hem yerel yöneticilerimizi seçmek, hem de Anayasa değişiklik önerilerini onaylamak için yine sandık başına gideceğiz.
Yerel seçimler her zaman genelde değil ama yerelde çekişmeli geçer. Bu kez de öyle geçiyor. Bırakınız belediye seçimlerini, muhtarlık seçimleri bile çok çekişmelidir.
Bana göre Anayasa referandumunun yerel seçimlerle birlikte yapılması şanssızlık olmuştur. Dahası değişikliklerin son dakikaya kalması ve halkın bu değişiklikleri tartışarak hazmetmesi için yeterli zaman ayrılamayışı da ayrıca talihsizliktir.
Üstelik KKTC Meclis’inden oybirliği ile geçen bu değişiklik önerilerine bu kısacık referandum sürecinde, Meclis’te oy veren Milletvekilleri ve bağlı oldukları siyasi partilerin de sahip çıkmaması ayrı bir talihsizliktir.
Bu nedenle önümüzdeki Pazar yapılacak referandumda “Hayır” çıkma ihtimali küçümsenmemelidir.
Ama sakın hayır kampanyası açan siyasi parti ve sivil toplum örgütleri çıkması muhtemel hayırı sahiplenmeye kalkmasınlar. Onların bu hayırda en küçük bir katkıları olmadı. Onlar bu çabalarıyla hiç kimseyi hayıra ikna etmedi. Sadece kafa bulandırmayı başardı. Gerisini sıradan insanlar halledecek.
Henüz hayır çıkmadı. Belki evet çıkacak. Ama bu çok büyük farkla olmayacak. İnsanlar bu hay huy içerisinde mevcuda sarılmayı marifet sayacak.
Sıradan insanları hayıra motive eden en önemli dürtü “Meclis’te oybirliği ile hayır diyen siyasilere ders verme” dürtüsüdür. Seçmen “madem siz oybirliği sağladınız, bizden birşeyler saklıyorsunuz. Acaba yine neyi gizlemeye çalışıyorsunuz?” diye düşünmektedir.
Kafa bulandırmaya çalışanlar da “Mal beyanı” konusunu öne çıkararak “bakın işte siyasiler oybirliği ile mal beyanından kaçıyorlar” imajı yaratıyorlar.
PEKİ YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER YETERLİ Mİ?
Geçen hafta da yazdım “Yetmez ama evet”.
Elbette 12 Eylül Faşizminin gölgesinde hazırlanan ve dayatma sonucu halka da onaylatılan yürürlükteki Anayasa’nın çöpe atılarak, yerine Avrupa Birliği normlarına uygun yeni ve demokratik bir Anayasa hazırlanması en doğrusudur.
Ama bugünkü Meclis yapısı ile bu mümkün değildir. Çünkü böyle bir Anayasa için en az 34 Milletvekilinin evet demesi gerekir. Bugün için böyle bir rakam ortada yoktur.
O nedenle yapabileceğinizi yapmak, hem de en iyisini yapmak yerine, hiç yapmamayı tercih ederek mevcut statükoyu muhafaza etmek bize yakışmaz.
Hayır kampanyası yürüten bir sendikamızın gazetelerdeki paralı ilanını okuduğumda hayretler içinde kaldım. Kıbrıs sorununun çözümü gerçekleşmeden elde edemeyeceğimiz maddeleri alt alta sıralayarak bunlar olmayacağına göre “Hayır” denmesini istiyor.
Mevcut Anayasa’da yapılan değişikliklerin hiçbir tanesine eleştiri getirmiyor. Aksine şu anda yürürlükte olan Anayasa’nın birçok maddesinin değişmeyeceğini söyleyerek, üyelerini hayır demeye davet ediyor. Ama bunun mevcut Anayasa’yı yürürlükten kaldırmayacağını, aksine değiştirilen ve önemli oranda demokratikleştirilerek, AB normlarına uyumlaştırılmaya çalışılan maddelerinin de geçmeyerek eski hallerinde kalacağı gerçeğini üyelerinden ve halktan gizliyor.
Evet günün sonunda bu değişiklik önerileri halktan onay almayabilir. Bu sonuca şimdiden kendimizi hazırlamakta yarar var.
Ancak yüce Meclis’ten oybirliği ile geçirilen bu değişikliklerin halk tarafından benimsenmeyerek, reddedilmesi sonucunda bu Meclis’te bulunan Milletvekilleri’nin, yani halkın kendisini temsil etmek üzre seçerek gönderdiği temsilcilerinin durumunun ne olacağı da Pazartesi gününden sonra gündemimizde olacak.
Umarım bir yanlışlık olmaz ve halkımız son anda bu kafa bulanıklığından kurtularak “Yetmez ama Evet” noktasına gelir.
Çünkü statükoyu bir vuruşta deviremezsenin, parça parça yıkmayı reddetmeyeceksiniz. Aksi, statükonun kalıcılaşmasına hizmet etmek demektir.