
Evimizi mi kaybediyor muyuz yoksa yaşadığımız yerlere mi yabancılaşıyoruz?
75. Berlin film Festivali soğuk havaya rağmen yoğun bir şekilde devam ederken ana yarışmada da güçlü filmleri izlemeye başladık.
Murat Obenler / BERLİN
75. Berlin film Festivali soğuk havaya rağmen yoğun bir şekilde devam ederken ana yarışmada da güçlü filmleri izlemeye başladık. Festivalde son üç güne girilirken Ameer Fakher Eldin'in yazıp yönettiği ve uluslararası bir oyuncu ekibi ile hikayeyi anlattığı filmi "Yunan", Radu Jude’nin yazıp yönettiği küçük bütçeli,samimi ve hikayesi bol “Kontinental '25” ile az sözlü, bol mimikli ve bakışmalı, empatik iletişimli Latin Amerika filmi “Mesaj” gibi güzel, keyif veren filmleri izledik. Richard Linklater’in bol alkış alan ve basının yoğun ilgisiyle karşılaşan filmi “Mavi Ay” ı da unutmamak lazım.
Ev kavramına empatik, samimi ve sağlam bir sinematik bakış
Suriye’nin Golan tepelerinden Ukraynaya göçen bir ailenin çocuğu olarak Kievde doğan ve Almanya'da yaşayan Ameer Fakher Eldin'in yazıp yönettiği ve uluslararası bir oyuncu ekibi ile hikayeyi anlattığı filmi "Yunan" Berlinale’de dünya prömiyerini yaptı. Yönetmenin yanısıra yapımcılardan Dorothe Beinemeier ve oyuncu ekibinden Georges Khabbaz, Hanna Schygulla, Sibel Kekilli ve Tom Wlaschiha soruları yanıtladı. Ev, zaman, mekan, insan kavramları etrafında dolaşan film, hayatı sorgulama aşamasında kafası ölümle yaşam arasında gidip gelen(Alzheimer olan annesinin kendisini hatırlamamasının da etkisiyle) Münir adlı bir yazarın ölüm fikriyle gittiği küçük adadaki yaşadıklarını ( Münir'in atalarına ve onların arasına aniden gelip hiç konuşmayan lanetli(!!!) bir çoban arasında yaşananlara yapılan geridönüşler ile) anlatıyor. Özellikle Georges Khabbaz’ın canlandırdığı Münir’in adadaki pansiyon sahibi Hanna Schygulla’nın canlandırdığı Valeska ile oluşan insani yakınlaşması onun tekrardan hayata dönmesine neden oluyor. Avrupa’nın kuzeyindeki Hallig Adasının filmin hikayesini tamamlayan doğal atmosferi, müziklerin kullanımı ve özellikle havanın değişken hali Münir’in değişen ruh halini çok iyi yansıttı. Almanya, Kanada, İtalya, Filistin, Ürdün Katar ve Suudi Arabistan ortak yapımı film en iyi film,müzik, görüntü yönetimi ve senaryo dallarında güçlü bir aday.
Ameer Fakher Eldin: “Dünya insanlığın ortak paylaştığı ev olabilir.”
Basın toplantısında yönetmen Ameer Fakher Eldin hikayeyi anlatmak için medeniyetin uğramadığı,insansız bir yer aradığını ve Hallig adacığının bu iş için çok iyi bir seçim olduğunu sonuçtan gördüğünü belirtti. Ataları Suriye,doğumu Ukrayna ve şu anda yaşadığı yer Almanya olan birisi olarak insanın yaşadığı ve hissettiği yerin evi olabileceğini söyleyen Eldin, “Dünya insanlığın ortak paylaştığı ev olabilir.” dedi.
Schygulla: “Hem Almanyada hem de dünyada aşırı sağ milliyetçiliğin, artan ırkçılık ve şiddet düzeninden dolayı çok endişeliyim.”
Usta oyuncu Hanna Schygulla ise savaşların insanlığa acı ve gözyaşından başka bir şey getirmediğini, bugün gelinen kötü noktada tüm insanlığın sorumluluğu olduğunu, herkesin dünyadaki insani hareketliliğin bir karışımı olduğumuzu söyleyerek ev kavramının çok geniş ve esnek olabileceğini kaydetti. Schygulla: “Hem Almanyada hem de dünyada aşırı sağ milliyetçiliğin, artan ırkçılık ve şiddet düzeninden dolayı çok endişeliyim. Bu tür milliyetçi tanımlamalardan uzaklaşarak nerede yaşıyorsak ve nasıl kimliklere sahipsek yaşadığımız zamandan keyif almaya bakalım,tıpkı benim yaptığım gibi.”
Khabbaz: “İnsanın kendi ülkesinde yabancı hissetmesi çok düşündürücü”
Georges Khabbaz ise kendisi ile Münir karakterinde benzerlikler olduğunu, yönetmen ile de kesiştiği özellikleri olduğunu söyleyerek filmde olmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi. Khabbaz: “Ben memleketim Ürdün’de yaşıyorum. O kadar sosyo-ekonomik,politik,milliyetçi kriz var ki ben de kendimi ülkemde yabancı hissediyorum. İnsanın kendi ülkesinde yabancı hissetmesi çok düşündürücü”
Radu Jude’nin “Kontinental '25” filmi de hikayesi ile dikkat çekiyor
Radu Jude’nin senaryosunu yazıp yönettiği Romanya, Macaristan ve Almanya ortak yapımı Kontinental '25” Eszter Tompa’nın canlandırdığı tahliye memuru Orsolya adlı ana karakterin bir tahliye sırasında beklenmedik bir intihar olayı sonrasında yaşadığı vicdani suçluluk duygusu ile yüzleşmesini anlatıyor. Rossellini'nin Europa '51 filmine kısmen saygı duruşunda bulunan, özellikle de bağımsız, düşük bütçeli yapım araçlarını alçakgönüllükle ve keskin- absürt bir yaklaşımla seyirciyi yakalıyor. Dram ve komedinin bir karışımı kullanılarak, konut krizi, post-sosyalist ekonomi, milliyetçilik ve sosyal statüyü korumada dilin gücü gibi çok çeşitli konuları işleyen filmde Orsolya’nın derdini tam olarak dinleyecek ve kendini anlayacak birisini bulamaması, çaresizliği ve ahlaki göreceliği kendini bir papazın karşısında bulmasına kadar götürür.
Az sözlü, bol telepatik ve organik bir film: Mesaj
Iván Fund’un yazıp yönettiği Arjantin kırsalının tozlu yollarında geçen ve sesli iletişim yerine doğanın tüm varlıklarının katıldığı evrensel bir dile dönüşen anlatımıyla dikkat çeken “Mesaj” hem küçük oyuncu Anika Bootz hem de siyah beyaz renk seçimi, müthiş görüntü yönetimi ve verdiği mesajlarla Altın Ayı’nın en iddialı adayları arasında yerini aldı.
Genç kız Anik’nın hayvanlarla iletişim kurma yeteneği, koruyucuları Myriam ve ortağı Roger’e bir karavanda üçlü bir hayat sağlarken seyirci de Arjantin kırsalının tozlu yollarında geçen mistik,doğaüstü bir yolculuğu takip ediyor. Anika'nın evcil ve vahşi hayvanlarla yaptığı seansların etkileyiciliği yönetmenin de deyişiyle ortaya sadeliği olan, sessizliğin de insana çok iyi gelebileceğini anlatan organik bir film çıkarttı. Iván Fund: “Küçük Anika hem masumiyeti simgeliyor, hem bir gizem barındırıyor, basit yaşamın güzelliğine bir atıfta bulunuyor,doğallığın güzelliğini yaşıyor, hayvan sevgisinin canlı bir örneğini sunuyor.”