Evine Dönemeyen Adam
Evine Dönemeyen Adam dokuz öykü içeren, hacim açısından küçük ama düşünsel açılardan okuru yer yer hayallere daldıran, yer yer düşündüren, yer yer ise “metnin hazzı”na bıraktıran öykülerden oluşan bir kitap.
Hakan Karahasan
[email protected]
Kıbrıs(lı) (Türk) Edebiyatında öykü alanında özellikle son dönemlerde gözle görülür bir üretim olduğunu söylemek mümkün. Kıbrıs(lı) (Türk) Edebiyatı deyince genelde akla önce şiir gelse de yavaş ama emin adımlarla öykünün ayak seslerini işitmeye başladığımıza dair alametler var. Yazarlar üretmeye, ürettiklerini bizlerle paylaşmaya devam ediyor.
Okumakta olduğunuz yazı Kıbrıs(lı) (Türk) Edebiyatı’nda öykü üzerine genel bir yazı değil. Bu alanda emin adımlarla ilerleyen bir yazar, akademisyenin son kitabı, Evine Dönemeyen Adam üzerine. Kısaca bahsetmek gerekirse, ilk öykü kitabı Limon Yağmuru 2014 yılında Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı. Bunu, yine Yapı Kredi Yayınları tarafından 2017 yılında yayımlanan ikinci öykü kitabı Anlatamıyorum takip etti. Yakın zamanda ise yine Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan üçüncü öykü kitabı ile okurlarla yeniden buluşan Öztürk, bu kitaptaki hikâyelerde görüleceği üzere, Limon Yağmuru ile başladığı çizgiyi bir yandan korurken, diğer yandan ise bu çizgiyi sürekli genişletip, geliştiriyor. Üslup olarak bakıldığında, ilk kitabından bu yana bazı benzerlikler olduğu gibi, farklılıklar da mevcut. Bu bağlamda ne kadar doğru bir ifade olur, emin değilim, ama Gilles Deleuze’ün kitabının başlığı, Fark ve Tekrar, bazı açılardan Öztürk’ün eserlerinde görülebilir diye düşünmekteyim.
Evine Dönemeyen Adam dokuz öykü içeren, hacim açısından küçük ama düşünsel açılardan okuru yer yer hayallere daldıran, yer yer düşündüren, yer yer ise “metnin hazzı”na bıraktıran öykülerden oluşan bir kitap. Kitaba adını veren öykü “Evine Dönemeyen Adam,” birçok açıdan bir tamamlan(ama)mışlık hikâyesi. “Evine Dönemeyen Adam” alter ego’sundan dolayı mı, yoksa başka sebeplerden dolayı mı bir türlü tamamlanamayan bir durumda buluyor kendisini? Yazar-anlatıcı aynı kişi(ler) midir? Dil nedir? Dilin sınır(lar)ı nerede başlar nerede biter? Bireyin yaşamış olduğu hayâl kırıklıkları, hüzünleri, sevinçleri, arzuları, düşünceleri… Öztürk’ün öyküleri okura birçok şeyi aynı anda düşündürtüyor. Güncel konular, travmalar, rüya alemi… Akira Kurosawa’nın Düşler filmindeki gibi, düş ve gerçeklik arasındaki ince çizgiyi yer yer zorlayan öyküler var Evine Dönemeyene Adam’da.
Öykülerde bir yandan bireyin iç dünyasının dehlizlerine inerken, diğer yandan ise anlatımda dil sorununu düşünmeden edemiyor okur. Okurla bazen doğrudan iletişim kuran bir anlatıcı varken, bazen ise okurla mesafesini koruyan, daha klasik anlamda bir anlatım tercih edilmiş. Öztürk’ün öykülerinde mutlak bir son yok (gibi). Genellikle okuru yönlendiren bir anlatıcı olmasına rağmen son kertede okuru özgür bırakan, ona düşünme fırsatı veren, okumayı yaratıcı bir edim olarak gören bir anlayış hâkim hikâyelerde.
Yazın hızının azalmaya başladığı lakin gündüz sıcaklıklarının büyük oranda devam ettiği bu günlerde, akşam serinliğinde kahve eşliğinde okunası öyküler var Evine Dönemeyen Adam’da. Limon Yağmuru ve Anlatamıyorum kitaplarını okuyanlar için hem benzer hem yeni/farklı tatlar içeren kitap, Roland Barthes’ın tabiriyle “metnin hazzı”nın olduğunu hatırlatan metinlerden.
Met(n)in dışı(ında) içerik var mıdır?