1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Evliya Çelebi’nin İzinde…
Evliya Çelebi’nin İzinde…

Evliya Çelebi’nin İzinde…

KUZEY KIBRIS SEYAHATNAMESİ… İsmail Bozkurt’un yeni çıkan kitabını elimde tutuyorum diyecektim ama bu mümkün değil… (756) sayfalık, “Evliya Çelebinin İzinde – Kuzey Kıbrıs Seyahatnamesi” adlı kitap, inanılmayacak kadar

A+A-

 

 

KUZEY KIBRIS SEYAHATNAMESİ…

İsmail Bozkurt’un yeni çıkan kitabını elimde tutuyorum diyecektim ama bu mümkün değil… (756) sayfalık, “Evliya Çelebinin İzinde – Kuzey Kıbrıs Seyahatnamesi” adlı kitap, inanılmayacak kadar ayrıntılı bir kültür denemesi ülkemize (Kıbrıs’ın Kuzeyine) dair. İçinde yok yok. Kitabın öyküsünü gelin ondan dinleyelim:

“Bu yıl Evliya Çelebi’nin doğumunun 400. yılı. 25 Mart 1611’de İstanbul’da doğan Evliya Çelebi iyi bir eğitim alır. Ardından yeryüzünde yaşayan toplulukları şehirleri, kültürleri uygarlık eserlerini tanımak arzusuyla hayatını seyahate adar.

İsmail Beyin Türkiyeli dostları, ondan, “Kıbrıs Seyahatnamesini” yazmasını rica ederler; çünkü, Evliya Çelebi adına birçok ülkenin seyahatnamesi yazılıyordu; “bu özel 400. Doğum Yılı için.”

“Aslında yaşamım, böyle bir seyahatname için biçilmiş kaftandı. Ücra bir köyünde doğduğum Kıbrıs’ı, yaşamım süresince gezip durmuştum…”

***

Ama, “Kıbrıs Seyahatnamesi” diye başladığı araştırmalarını – ülkemizde yaşanan onca kısıtlamalar nedeniyle, sadece, “Kuzey Kıbrısla” sınırlı tutar…

Ülkemizde bile çok büyük zorluklarla karşılaşmış İsmail Bozkurt. Özellikle de kitabı kaleme alırken karşılaştığı “bilgi kirliliği”Bir de resmi makamlar ve bu arada bazı belediyeler o kadar duyarsız davranmışlar ki! Bir başka sıkıntı da, “Sayılar ve istatistiklerde” olmuş!

Bu konuda, özellikle, nüfus, konut, motorlu araç vb konularda öyle bir değişkenlik söz konusu ki!

 

BÖLÜMLER…

Yedi bölümden oluşan kitapta, gerçekten de yok yok, ülkemize dair!

Ele alınan her bölgenin, kültürü, tarihi, geçmişten – bugüne her anlamda geçirdiği evreler…

Ve, sanırım, yine de dayanamayarak, “Adanın Bütünü üzerine Değinmelerle” son noktayı koymuş… Şu konu başlıklarıyla…

1-   Şu Kıbrıs Adası

-          Kıbrıs Adası’nın coğrafi konumu

-          Kıbrıs Adası’nın stratejik konumu.

-          Kıbrıs adı.

 

2-   Osmanlılara kadar Kıbrıs

3-   Kıbrıs’ta Osmanlı – Türk Dönemi (1571-1878)

4-   Ve, 1878 Sonrası

5-   Kıbrıs Sorunu’nun Kökeni ve Tarihi Süreci. (Kıbrıs Sorunu 1571’den beri vardır.)

6-   Kıbrıs sorunu 2011

***

Son söz olarak:

Bu tür yazılar çok dikkat ister. Duyarlı bir dengenin kurulması için çok büyük ve tarafsız bir özen göstermek gerekir. Yazar, bunu başarmış. Tam da yılbaşı… Hani, ‘her eve gerek’ gibisinden. İnanın aldığınıza çok sevineceksiniz; çünkü;

Hepimiz de biliyoruz ki, biz, dünümüzün – bugünümüz ve yarınımıza bağlantısını kurmakta ve anlamakta çok güçlük çeken bir toplumuz… (Bu kitap çok işimize yarayacak… Özellikle de çocuklarımız için…)

 

 


 

RÜZGARA YAZILANLAR…

(369)

Geçen bir yılın özetini sadece tek bir sözcükle vermek isterdim: SEVGİSİZLİK…

Keşke, sevginin kanseri bile gerilettiğini öğrenebilsek…

Bedenimizle, sevgi ile diyalog kurarak, geriletemeyeceğimiz hiçbir hastalık yoktur; çünkü beden, ihmal ve sevgisizlikten hastalanır…

(370)

Ne yazık ki, insan denen en saldırgan yaratık türünün en kötü örneklerindeniz.  Yerine başkalarını koyamayacağımızı bile bile… en güzel ve bize en yararlı… dağlarımızı delik deşik etmeyi sürdürüyoruz. Hayvanlarımızı da!

Zavallılara yaşayacak yer bırakmadık…

Yenilebilenleri tutarkenden mideye indiriyor, diğerlerini de – o güzelim kuşlarımızı, keklik tavşan ve doğada yaşayan tüm hayvanlarımızı - yok ediyoruz.

Ne bitki bıraktık ne de hayvan…

Ama farkında değiliz ki: “yok ettikçe yok oluyoruz biz de!”

(371)

Günümüzde yalnızca, kavramların, anlamların, kelimelerin; hatta, duyguların, düşüncelerin, aşkların bile içi boşaltılıyor

Bilerek yapıldı… yapılıyor…

Her şeyin içi boşaltılıyor…

İnsanın da dahil…                                                    

(372)

Çok az başarı tek başına kazanılabilir…

(373)

Yurt dışına tatile çıkmak giderek zorlaşıyor; özellikle de, yaşamları günün ekonomik koşulları ve kültürel yozlaşması ile sınırlı kadroları için…

Ama, yaşamı ikinci elden zenginleştirmek de olanaklıdır…

Bol bol okumaya ne dersiniz ???

(374)

Nicedir, ‘bellek’ sorunum var; ama, bir bakıyorum ki, tüm toplumda yaygın bir sorun bu…

Aslında, “belleği bellenmiş” bir toplumun insanlarıyız biz… Bu yüzden:

Unutkanlık, günlük yakınmalarımız içinde sürüp gidiyor.

(375)

Ölüm, bir sonrasızlık duygusu mu…

Bir insanı bir daha göremeyeceğimize inanmak mı? yoksa, hiçbir olayın aynı özelliklerle tekrarlanmadığı şu “dünya” denilen mekanda… Özlediklerimize, çaresiz, bir özlemin daha katılması mı?

(376)

Bazıları, “halkın hamisi pozunda” durmadan ipe sapa gelmez şeyler yumurtluyorlar.

Oysa, halkın hamisi olmak bizim gibi toplumlarda pek de kolay değil… Hatta, imkansız; çünkü, geçmişi – geleceği bağlayan zincirin kaderine tek bir halka hükmeder: Alev Alatlı’nın da altını çizdiği gibi:

“Tarihi olay dedikleri, o “tek halkanın” insan sevgisinin emniyet altına alınması olmalı…

(377)

Lise hocamdı… Ona büyük saygım vardı. Eşi, Kıbrıslı kendi Türkiyeli’ydi… Hala arıyorum onu, sevgisine çok özlem duyduğumda… Her zamanki gibi önce hatırımı sordu sonra da tedirginliğimi… Anlattım. (görür gibiydim), başını sallayarak şu cümleleri sıraladı.

“Eğer herkes tek bir yere bakıyorsa ve onları, esas bakmaları gereken yere baktıramıyorsan… Baktıkları yere git ve lafını orada söyle kızım…”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1879 defa okunmuştur