EYVAH KANSERİM!..
Bir akşam, tıpkı her akşam olduğu gibi sıcacık evinizde oturuyorsunuz. Çocuklarınız ve eşinizle günlük işlerden, çocukların derslerinden ve toplumsal sorunlardan bahsediyorsunuz. Belki yaz tatilinde ailece ve bir iki dostla planlayacağınız bir tatil hayaliniz var. Her şey öylesine rutin ama, bir o kadar da sakin ki. Hani gecenin bir yarısı çıldırmış gibi havlayan komşunun köpeği olmasa dünya durmuş gibi. Eşinize ertesi gün kanser derneğinin yaptırdığı erken tanı tetkikleri için hastaneye gideceğinizden bahsediyorsunuz. O kayıtsız bir şekilde “yaptırmak lazım tabi” diyor.
Ertesi gün de yine bir öncekinin aynısı gibi başlıyor. Hastanede bir iki tetkik ve günlük işlere dönüyorsunuz. Ama, o da ne?.. Gün ortasında hastaneden beklenmedik bir telefon geliyor. Tetkiklerinizde bir sorun var. Daha ileri tetkik gerekiyor. Hemen çağrılıyorsunuz. Biraz panikleseniz de hala” yok bu bana olmaz” modundasınız. Ama oluyor işte.
ARTIK YAŞAMINIZ TAMAMEN DEĞİŞMİŞTİR…
Bu size de olabiliyor. Kırkların henüz başında, evliliğinizin ve çocuklarınızın en güzel yıllarında olsanız da bu size de olabiliyor. Eğer bir sağlıkçı değilseniz biraz bilmemenin verdiği rahatlıkla, biraz da dehşetle bakıyorsunuz önünüze çıkan yepyeni yaşam kavşağına. Bir anda bütün yaşamınız alt üst olsa da, başlarda bunu çok kavrayamıyorsunuz. Gittiğiniz doktorlar önünüze upuzun bir engelli yarış parkuru çiziyorlar. Artık yaşamınız tamamen değişmiştir. Huzurlu, sıcacık eve kara bulutlar çöker. Neşeli konuşmaların yerini sessizlik alır. Çocuklar öğrenmemeli, sınavları var. Anne, baba kaldıramaz çok yaşlılar. Peki ya eş, tüm bunları sırtlayabilecek kadar seviyor mu sizi acaba?..
Çok zor bu engelli yarış parkuruna acabalarla dolu sorularla başlanır. Herkeslerden gizlenen, kendine bile adını itiraf etmekten kaçındığın bu illet hastalıkla mücadele çok zor bir süreç. Zehir gibi değil, resmen zehri vücuduna bile bile vermek zorundasın. Vücudunun o istenmeyen misafirlerinden kurtulmak için artık her şey mubah. Kanserle yaşam savaşı sizin için de başlamıştır. Yaşamın kıyısında her şeye rağmen yaşama tutunabilmek. Tüm o psikolojik, fizyolojik ve sosyolojik travmalarla kıyasıya mücadele edebilmek. Maddi ve manevi var olabilme savaşlarının en büyüğü…
Şimdi “nereden çıktı bunlar?” mı diyorsunuz?.. Biliyorsunuz ki 1-7 Nisan Kanser Haftası. Ülkemiz maalesef kanserde en riskli bölgelerden birini oluşturuyor. Denetimsiz gıdalar, zehir saçan santraller, geçirdiğimiz radyasyon dolu savaşlar, bilinçsiz çevresel ilaçlamalar ve en önemlisi hala 2017’de doğru dürüst bir kanserden korunma programımızın olmaması bu durumun en önemli sebeplerini oluşturuyor. Meme, Akciğer, Kolon kanseri ve daha pek çok kanser toplumumuzda pik yapıyor. Kanser görülme sıklığımız yüzde otuzların üzerinde. Yani çevremizde gördüğümüz her on kişiden 3-4’ü kanser.
SEVGİ
Kanser gerçekten de artık burnumuzun dibinde; Bize verilen bu kısacık yaşam yolculuğunda kanser ya da başka bir hastalıkla yaşamımızın her an tehdit altında olduğunu bilmek zorundayız. İşte böyle bir varoluş gerçekliğinde gelin yaşamın anlamını yeniden sorgulayalım ve yine hep olduğu gibi SEVGİ’ye sığınalım.
Sevdiklerinizi “acaba beni seviyor mu?” diye sorguluyor musunuz?. Sorgulamayın, kayıtsız, şartsız sevin.
“Rahatsız eder miyim?” diye ihtiyaç duyduğunuz anda dostlarınızı aramıyor musunuz? Bence günün her saatinde hiç düşünmeden arayın.
“Kırılacak” diye eleştirmekten korkuyor musunuz? Eleştirin ki ‘sizi siz olduğunuz için sevsin’.
Başkalarından önce siz kendinizi sevin ve beğenin.
Mutluluklarınız kadar acılarınızı da sevin ve kabul edin…
Kimseye ‘’SEVGİ’’ nedir diye sormayın, çünkü sevgi ‘’SİZSİNİZ’’
***
Kanserden Korunma Rehberi…
(Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’ndan) (Kesip saklayın)
Bu yazı, kanser sorununa yeniden dikkati çekmek, düzenli sağlık taramalarının ne kadar önemli olduğunun altını çizmek, erken yakalandığında hangi kanser olursa olsun başarının şu veya bu şekilde mümkün olduğunu size yeniden hatırlatmak üzere yazıldı.
RİSKLERİ ÖĞRENİN: Eğer alkol ve/veya sigara kullanan biriyseniz, hormon yerine koyma tedavisi amacıyla östrojen alıyorsanız, ailenizde bazı kanserlere (meme, prostat, kalın bağırsak) yakalananların sayısı çoksa, kansere karşı daha uyanık olmanız gerekiyor. Kanser riskini arttıran başka nedenler de var: Kilo fazlalığı, daha önce de başka bir kanser sorununu yaşamış olmak, kansere eğilimi olan bazı "prekanseröz" sorunları (kalın bağırsak polipi gibi) taşımak ve uzun süre güneşe maruz kalmak bunlardan ilk akla gelenler.
ERKEN BELİRTİLER: Eğer vücudunuzun herhangi bir yerinde kapanmayan yaralar, uzun süre devam eden kanama veya akıntı gibi sorunlar, idrar boşaltma veya bağırsak alışkanlığınızda beklenmedik yeni ve kalıcı değişiklikler varsa ciddiye alın. Benlerde veya cilt lekelerinde oluşan ani büyüme ve renk değişikliklerinin, durduk yerde ortaya çıkan yutma güçlüğü ve diğer hazım problemlerinin, böbrekler, bağırsaklar veya ağızdan gelen kanamaların da önemli işaretler olabileceğini unutmayın. Ses kalınlaşması, geçmeyen öksürük yakınması, meme veya vücudun başka bir yerinde oluşan yeni şişlikler ve kitleler de bir kanserin ilk belirtisi olabiliyor.
BESLENME ÇOK ÖNEMLİ: Kansere yakalanmamak için doğru beslenmek gerekiyor. Kolay ama etkili bazı noktalar şunlar: Meyve ve sebzeleri mevsiminde tüketmek daha doğru gibi görünüyor. Mümkünse organik yiyecekler kullanmanız öneriliyor. Hormonlarla, antibiyotik veya böcek ilaçlarıyla kirlenmiş yiyeceklerin hücrelerinize ne gibi zararlar yaptığı henüz çok iyi bilinmiyor. Radyoaktif kirlenme de ayrı bir sorun. Yiyip içtiklerimizin, böyle bir kirlenmeye maruz kalıp kalmadığını öğrenmek gerekiyor.
BESİNLERİN NİTELİĞİ: Ayrıca besinleri hazırlarken yapılan bazı ciddi yanlışları yapmamanız tavsiye ediliyor: Kızartmaları azaltmanız, kızartma yağlarını tekrar tekrar kullanmamanız, su ile temas etmiş kızartma yağlarını döküp atmanız, besinleri yüksek ısıda ve uzun süre kızartmamanız tavsiye ediliyor. Mangal ve barbeküde yapılan et ve sebze ızgaralarının çok sık tüketilmemesi, özellikle kömürde yanmış et ve sebzelerin sık ve fazla yenmemesi belirtiliyor. Tütsülenmiş, tuzlanmış besinlerin azaltılması, küflenmiş bakliyat, tahıl ve kuru gıdaların kullanılmaması, fazla miktarda şeker-tuz-yağ kullanmaktan kaçınılması da etkili bir korunma yöntemi. Temiz bir çevrede yaşamak, temiz su içmek, temiz hava solumak da kanserden koruyor. Düzenli fiziksel aktivitenin, sigara ve alkol kullanmamanın da korunmada önemli etkisi var.
ERKEN TEŞHİS, KORUNMAK KADAR ÖNEMLİ…
Kanserle savaşta erken teşhis en az korunmak kadar önemli. Belirli aralıklarla yapılan sağlık taramalarının erken teşhiste önemli olduğu biliniyor. "Meme kanseri"ni erken yakalamada elle yapılan meme muayenelerinin, belirli aralıklarla tekrarlanan mamografilerin büyük yararı var. "Sindirim sistemi kanserleri"nin erken teşhisinde "endoskopik incelemeler" öncelik kazanıyor. Özellikle kalın bağırsak kanserlerinin erken teşhisinde "kolonoskopik inceleme"ye önem veriliyor. Orta yaşlı kadınların "cinsel organ kanserleri"nden korunmasında "PAP SMEAR" testinin altı çiziliyor. Düzenli jinekolojik muayeneler ve ultrasonografi gibi görüntüleme araçları erken teşhisi kolaylaştırıyor. "Prostat kanseri"nin erken teşhisinde parmakla yapılan muayeneleri ihmal etmemek, belirli aralıklarla PSA seviyelerini gözden geçirmek gerekiyor. "Akciğer kanseri"nin erken teşhisinde akciğerin radyolojik incelemesi önemini koruyor. Kuşkulu durumlarda bilgisayarlı tomografiden veya MRİ’den yararlanılması öneriliyor. Kanserin erken teşhisinde tarama yöntemi olarak kullanılan kan analizlerinden de istifade etmek mümkün. Kalın bağırsak kanseri için CEA, karaciğer kanseri için AFP, pankreas kanseri için CA19-9, genital organ kanseri için CA125 gibi tümör işaretleri kullanılıyor. Tabii ki hastanın hikayesi, genetik ve kişisel riskleri, muayene bulguları en az yukarıdaki testler kadar önemli.
Bütün bu incelemelere rağmen gözden kaçanlar var. Bazen genel tarama amacıyla yapılan ileri teknolojik tetkikler (FAST CT, MRİ, PET gibi) esnasında tesadüfen yakalanan kanser olgularına da rastlanabiliyor.
Değerli okurlar, hiç unutmayın; kanserden korunmak, kanseri tedavi etmekten çok daha kolaydır.