Ezber bozan kitap: “Şiddet Mevsiminin Saklı Tarihi”
Kıbrıs Türk toplumunun “resmi tarihi”, çıkan yeni belge ve bulgularla “doğruyu” bulmada önemli değişimlere uğramaktadır.
Bundan dolayıdır ki “resmi tarih”, “yönlü-istenilen tarih” olmaya devam ederken, özellikle toplumun “sözlü tarihi”, bildik geçmişi değiştirmede, gerçeklerle yüz yüze gelinmesinde kendine düşen önemli bir görevi üstlenmeye devam ediyor.
Akademisyen, araştırmacı yazar Niyazi Kızılyürek, yıllarca üzerinde pek durulmayan, sadece İngilize ilk ve son başkaldırı tarihi olarak belleklerimize resmi tarih tarafından kazılan 27/28 Ocak 1958 olaylarının ortaya çıkışını, süreci hazırlayan yakın geçmişteki nedenleriı ve hatta bugün geldiğimiz noktanın ilk tohumlarının atıldığı döneme ışık tutuyor.
Yıllarca “İngilize böyle başlaldırdık işte” diyerek böbürlenirken, aslında ardında yatan gerçekler hep saklanmış ya da pek önemsenmemişti.
“elinizdeki kitap Kıbrıs’taki 1958 yılından yaşanan etnik ve siyasal şiddet olaylarını irdeliyor. Hem toplumlararası ilişkilerin seyrinde, hem de Kıbrıs Türk toplumunun yakın tarihinde bir dönüm noktası oluşturan 1958 yılının şiddet olayları büyük ölçüde saklı kaldı... 1958’in ‘şiddet mevsimi’ adeta bir sis perdesi ile örtülüdür...” arka kapak yazısından yaptığımız bu alıntıdan da anlaşılacağı gibi, daha TMT’nin bile Türkiye’nin emrine girmesinden önceye dayanan bir süreç.
1963’ten sonra gelen süreci daima iki toplum arasındaki ayrışmanın ve çatışmanın dönem başlangıcı olduğunu yıllarca bilir ve böyle anlatırken, Kızılyürek; belleğimizdeki ezberi bozuyor ve 1958’in 7 Haziran gecesi vuku bulan Lefkoşa Türk Haberler Bürosu’na Türkler tarafından atılan provakatif bomba, etnik kan akıtmanın da fitilini tutuşturmuş oluduğunu gösteriyor bizlere.
Türkler, Rumların bomda koyduğunu söyleyip insanları galeyana getirirken, bu galeyana “Rumlar Tahtakala ve Aykasganos mahallelerini bastı” söylemiyle bu provakasyon katmerleniyordu.
8 Haziran’da Larnaka’da Türkler ve Rumlar sokakta birbirlerine giriyorlar, 9 Haziran’da Lefkoşa Rum kesminde yaşlı bir Kıbrıslı Türk kadın öldürülüyor derken, “bu dönemin en vahim şiddet olayı 12 Haziran günü Gönyeli’de yaşandı. 8 Kıbrıslı Rum acımasızca öldürüldü” şeklinde bahsedilen kitapta söz konusu Gönyeli olayı, etnik kopma ve kesin çizgilerle saflara çekilmenin en önemli mihenk taşıydı.
Gönyeli ovasında yaşanan ve 8 Kıbrıslı Rumun nacaklarla, odunlarla, sopalarla öldürülmesi sonrasında, “Taksim”e giden yolun kurdelesi kesilmiş oluyordu.
Görgü ve yaşayan tanıklardan edinilen bilgiler, bu olayın en trajik ve akılalmaz davranış biçimini yansıtıyordu.
Bunun öncesinde yer alan ve Kızılyürek’in deyimiyle sanki EOKA’ya öykünen bir davranışla TMT’nin öncelikle Kıbrıslı Türk solculara yönelik başlattığı öldürme, yaralama, darbetme ve korkutma eylemleri, bırakın iki etnik toplum arasında, Kıbrıs Türk toplumunun kendi içindeki kamplaşmayı ve hatta kin tohumlarını ekilmesine neden oluyordu.
Ve dahası en detaylı ve belgeli şekliyle kitapta...