Eziklerin – yenilmişlerin hamasi nutuk atmamaları dileğiyle!
En iyi intikam şekli nasıldır?
Mesela gelin, Kıbrıs’ta Rum – Türk toplumlararası çatışmasına bir bakalım!
-*-*-
Ve bir senaryo ya da oyun planı yazalım...
Senaryo şöyle:
Hep kavga ediyorduk, sonuçta ayrıldık!
-*-*-
Evet senaryo kısacık bir cümle!
Kavga ve ayrılık!
O kadar!
-*-*-
Peki intikam alalım mı?
Gerek yok ama “hadi alalım” diyoruz ve devam ediyoruz...
-*-*-
İntikam için illa öldürmeye, vurup – kırmaya gerek yok!
-*-*-
Nedir en iyi intikam?
En iyi intikam, onlar gittikten sonra, senin yaşamının çok daha iyi olduğunu kendilerine gösterebilmendir!
-*-*-
Yani, 1974’e kadar kavga ettik!
Dövüldük, dövdük!
Dayak yedik, dayak attık!
Öldürdük, öldürüldük!
Ve ayrıldık!
-*-*-
Peki, onlar gittikten sonra veya açık açık sorayım; 1974’ten sonra, yeni yaşantımızın, onlar gitmeden öncekinden daha iyi olduğunu hatta çok çok daha iyi olduğunu söyleyebilir miyiz?
Söyleyemeyiz!
-*-*-
Oysa bizim nüfusumuzun iki katı Rum’u evlerinden kovduk; güney tarafa gönderdik!
Üzerlerinde sadece don ve atlet vardı; arkalarından tankları sürdük!
Ve şimdi geldiğimiz duruma bakar mısınız?
Kim, kimden intikam aldı?
-*-*-
Mutlak başarısız bir Türk tarafı ile mutlak başarılı bir Rum tarafı var ortada!
-*-*-
Geçmişi bırakın!
Geleceğe bakın!
Kim daha güvenle gelecekten umutludur?
Kim toplumsal kimliğini korumuştur?
Kim siyasi geleceğini ipoteğe vermiş ve kaybetmiştir?
Kimin tükenme riski çok yüksektir?
-*-*-
İzolasyonlar ve ambargolar mı?
Vaaaay be!
Türk tarafının en büyük yenilgisi de bu değil mi?
Birileri size izolasyon ve ambargo uygulamışsa ve siz bunu kaldıramamışsanız ya da bertaraf edememişseniz veya hiç umursamadan başarılı bir hayat sürememişseniz, siz zaten sıfır başarılısınız!
-*-*-
Rumlar, 1974’ün yüzde 80 sorumlusudur!
Elen milliyetçiliği, Rum tutuculuğu vesayre vesayre...
Kıbrıs meselesi, daha temelde İngiliz ve Amerikan çıkarlarının bir sonucudur...
Ve elbette 1974 Temmuz ayına geldiğimizde Türkiye’yi “neden 20 Temmuz 1974’te müdahale ettin Mehmet?” diye kimse sorgulayamaz!
-*-*-
Ama sonrası, “Türk” veya “Türklük” adına mutlak anlamda mağlubiyettir!
Rumlar, ciddi sayıda insanını yitirmiştir...
Savaşta ölen ve kaybolan Rumların sayısı, Türklerin en az dört katıdır...
Rumlar, kaybettikleri insanlarını geri getiremez; biz de getiremeyiz...
-*-*-
Rumlar çok ciddi anlamda toprak, mülk, mülkiyet kaybına da uğramıştır...
Ama bütün Dünya gayet iyi biliyor, biz de biliyoruz ki, bireysel mülkiyet haklarını hiç bir zaman kaybetmemişlerdir ve bir gün, o haklarını gerek iade, gerek tazminat, gerekse takas yoluyla geri alabileceklerdir!
-*-*-
Peki biz?
Kıbrıs Türk toplumu?
Sahi, ne oldu Kıbrıs Türk Toplumu’na?
Neden savaştı Kıbrıs Türk Toplumu?
Yok olmak için mi?
Hep başarısız olmak için mi?
Tükenmek için mi?
-*-*-
Rumlar gittikten sonra yaşantımız daha iyi olmadı!
Özellikle de günümüzde, her açıdan yenik ve eziğiz!
“Keşke ölseydik” diyen de var; “keşke babam ölmeseydi ve O da bizimle Londra’da, Avustralya’da göçmen olsaydı” diyen de!
-*-*-
İçinde olduğumuz günlerde, ceplerinde “Rum Pasaportu” dedikleri Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu bulunan ama “ayrı devlet yalanı” ile hırsızlık ve makam şaklabanlığı yapan bazı palyaçolar, bazı maskaralar kalkıp da hamasi nutuk atmasın, yüzleri kızarsın diye yazdım bunları!
Bilginize!
Biz bu meseleyi kaybedenleriz!
KKTC’nin acı gerçeği; rüşvet!
Lefkoşa Polis Müdürlüğü’ne bağlı Muhaceret Dairesi’nde görevli bir polis memurunun, başka bir polis memuruna, bir firmaya ait 22 adet ön iznini onaylaması için 300 Euro rüşvet teklifinde bulunduğu iddia edildi!
-*-*-
“Rüşvet vermeye teşebbüs ve kamu görevlisinin görevi kötüye kullanması” suçlamasıyla mahkemeye çıkarılan zanlı hakkında Polis Genel Müdürlüğü içerisinde ayrı disiplin soruşturması da başlatıldı. Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen zanlı, teminatla serbest kaldı.
-*-*-
Bir adet KKTC gerçeği!
Kirlilik!
Tuzun da koktuğunun bir şekil ispatı!
-*-*-
Gerçekten rüşvet teklif edildi mi?
Rüşveti teklif ettiği iddia edilen polise oyun mu oynandı?
Bu tür olaylar çok sık oluyor mu?
-*-*-
Umarım mahkeme veya soruşturma ya da her ikisi birden, erken sonuçlanır ve öğreniriz!
-*-*-
Ancak bu haberi dün okurken ve bu yorumu yazmaya başladığımda aklıma geldi; keşke o polis, o 300 Euro’yu alsaydı ve 22 onayı yapsaydı!
Neden mi?
KKTC’nin alışık olmadığı bir durum ortaya çıktı da ondan!
“Yani bu ülkede rüşveti kabul etmeyen de mi var?”
O noktadayız!
Üzgünüm!
-*-*-
Yani, “KKTC bir başarı öyküsü değildir Ersin Tatar abi!”
Bilmem anlatabildim mi?
-*-*-
Eminim ki şu anda bu ülkede de facto ya da de jure yaşam süren herkes, 300 Euro’yu reddeden polise “ahmak” diye bakmaktadır!
Buradayız!
Buraya getirildik!
Gerçekten üzgünüm ama gerçeğimiz bu!