Fakir... Fakir... Daha fakir!
2009’dan beri başımızdaki hükümet hayatı adeta çekilmez yaptı.
Hayatın pahalılaştığı ve halkın yaşam kalitesinin giderek düştüğü UBP hükümeti dönemi “zam” kararlarıyla da tarihe geçti…
Piyasada sıcak para akışını neredeyse durdu
2009’dan beri başımızdaki hükümet hayatı adeta çekilmez yaptı.
Hayatın pahalılaştığı ve halkın yaşam kalitesinin giderek düştüğü UBP hükümeti dönemi “zam” kararlarıyla da tarihe geçti…
Piyasada sıcak para akışını neredeyse durduran zamlar, ticaret ve sanayicileri de zor bir döneme soktu.
Piyasa neredeyse dondu.
2009 yılından günümüze:
· Akaryakıt % 60
· Tüp gaz % 42
· Eğitim ücretleri % 28
· Sağlık ücretleri % 15
· Elektrik % 36 zamandı…
***
Bu zam furyası altında yaşamak, adeta işkenceye döndü.
Piyasadaki durgunluk ilk esnafı vurdu, yavaş yavaş bu yüke dayanamayanlar battı, kapılarına kilit vurdu.
Tüketiciler genelde piyasadaki pahalılık karşısında harcamalarında da kısıtlamaya gitti.
Bu doğal bir ekonomik gösterge olarak kendini gösterdi.
2009’dan itibaren başlayan pahalılık sürecinde 2009’dan 2010 yılına geçerken bazı malların ithalinde de azalmalar meydana geldi.
Gelin Ekonomi Bakanlığı’nın verilerini birlikte inceleyelim.
· Örneğin 2009 ile 2010 arasında klima satışlarında % 10’luk bir düşüş yaşandı.
· Araç lastik satışlarında da önemli bir düşüş oldu.
2009’a oranla araç lastik satışları % 51 oranında geriledi.
Bunun Türkçesi; yurttaş lastik değiştirmek yerine eski lastiklerle aracını kullanmayı tercih ederek ‘tasarruf’ yaptı.
· Resmi belgeler incelendiğinde buzdolabı satışlarında da ciddi bir düşüşün olduğunu görüyoruz, % 7 oranında satışlar azaldı.
Bu liste böyle uzayıp gidiyor…
Özet olarak; yurttaş klima ve beyaz eşya gibi (lüks tüketim malları) alış verişlerinde ‘kesinti’ yaptı, araçlarının lastiklerini değiştirmek yerine eskilerini kullanmayı tercih ederek bir ‘önlem’ aldı.
Tabii bu 2009 ile 2010 arasındaki farklar…
2011 yılı tabloları henüz hazırlanmış değil…
Ekonomistler 2011’in sonuçlarının çok daha dramatik olduğu görüşünde birleşiyor.
Yaratılan pahalılık sürecinde hükümetin rolü hiç kuşkusuz “büyük ortak” olarak yerinde duruyor.
Ticaret Odası yetkilileri de pahalılık ile ilgili değerlendirmelerinde UBP hükümetinin dayattığı yeni fonlar ver vergilere dikkat çekiyor.
Yurttaş harcamalarında kısıtlamaya gitse de kimi temel ihtiyaçlarını satın almaya devam ediyor tabii…
Çoğu zaman da bunu güneyden yapıyor…
Peki neden güney?..
Dövizdeki artışa rağmen neden hâlâ güney ‘cazibe merkezi’ yaratıyor.
Kuzeydeki pahalılığın bir sonucu mu bu?..
Ticaret Odası yönetim kurulu üyesi iş insanı Salih Çeliker pahalılıkla ilgili bakın neler söylüyor:
· NEDEN GÜNEY?..
<<…Kuzeyde alışverişin azalması ve Güney’den alışverişin artmasının birkaç nedeni vardır. Biri; fonlar ve vergiler nedeniyle Kuzey’de yaratılar pahalılık. İkincisi; Kuzey’de bulunmayan eşyalar… Üçüncüsü de; devlet yetkililerinin sık sık yaptıkları açıklamalarla Kıbrıslı Türk iş dünyasını tüketiciden soğutması sorunudur. Güney’e kayan ekonomiden en fazla zarar gören aslında devlettir. Çünkü bu kayıt dışı ekonomiden devlet hiçbir vergi almıyor. Devlet kaçan kaynaklarımız nedeniyle vergisini alamadığı için küçülüyor ve kamu maaşlarını ödeyemeyecek duruma geliyor…>>
· NE YAPMALI?..
<<…Yapılması gereken bellidir; kuzeyde yaratılan pahalı ortam derhal ve acil olarak ele alınmalı, piyasamız ucuzlatılmalıdır. Bunun da yolları bellidir, fonlar ve vergiler düşürülmelidir. İnsanlarımız da yapılan alışverişler konusunda bilinçlendirilmelidir. Kuzey eğer ucuzlarsa hem Kıbrıslı Türklerin Güney’den alışverişi azalacak hem de Kıbrıslı Rumların Kuzey’den alışveriş yapması başlayacak. Bu örneği bir dönem akaryakıtta gördük, bizde akaryakıt ucuz olduğu dönemlerde Rumlar Kuzey’den yakıt almaya başlamıştı… Burada top da hükümetin elindedir… Piyasayı hareketlendirmek fonlarda ve vergilerdeki düşüşe bağlıdır…>>