Fark Edin…
Büyük yarışın ikinci ayağı tamamlandı… “Anneler Günü”nden bir gün önce çocuklarımız Kolej Giriş Sınavı’nın ikinci basamağında yarıştı…
Unutmayın ki bu sınav, çocuğunuz başarısını ya da sırasını ölçmez… Emin olun ki çocuğunuz bu sınavdan kaç alırsa alsın, çoğunuzun düzeyini belirlemede asla yeterli değildir. Çünkü her çocuk farklıdır ve biriciktir.
Her ne kadar kalben seviyor olsanız da çocuğunuzdan görmek istediğiniz başarı, bazen çok şeyin önüne geçiyor. Oysa başarı denen şey, sınav notu değildir… Onun duyguları, ilgi ve istekleri ile meşgul olmaya daha çok zaman ayırın… Çocuklarınızı sevdiğinize şüphem yok lakin bunu yaparken aslında birazda kendinizi sevdiğinizi fark edin…
Çocuğunuz gelecekte nitelikli bir birey olması için sınavlardan aldığı notların bir anlam ifade etmediğini artık kabul edin. Onların hayatta başarılı olabilmeleri için sosyal ve duygusal zekalarını beslemek gerektiğini unutmayın: Ne sınırsız özgürlükler tanıyın, ne de tamamen özgürlükleri ortadan kaldırarak çocukların kendilerini keşfetmelerine engel olun…
Kaliteli yaşam için çocuklarınızı sadece bilişsel açıdan donanımlı hale getirmek yeterli olmayacaktır. Bu durum bireylerin sadece bilginin yükü altında ezilmelerine neden olacaktır. Bu nedenle onu özel dersten özel derse, o dershaneden bu deneme sınavına koşuşturup durmanın bir işe yaramadığını fark edin…
Onu hem bilişsel hem de duyuşsal açıdan tatmin edin. Sahip olduğu olumlu ve olumsuz duyguları; duyguların şekillendirdiği tutumları, değerleri, ilgileri, ahlakı, karakteri, kişisel ve sosyal muhakeme yapabilme gücünü geliştirmeyi öne çıkartın… Öyle bir anda yanlarında olun ki; bir ömür boyu içlerine işleyin…
Hiç kuşku yok ki bütün bunlar eğitimin işidir ve eğitim ciddi bir iştir. Eğitimi yönetenlerin bütün bunları dikkate alan bir eğitim sistemi oluşturması gerekliliği kaçınılmazdır. Çocuk ve gençlerin sosyal, duygusal ve akademik yönden bütün olarak gelişimine ilişkin beceri ve nitelikleri sisteme entegre edilmesinde sınıfta kaldığımız da ortadadır… Ancak siz de taleplerinizle eğitimi şekillendirdiğinizi unutmayın.
Çocuklarını yarış atı gibi, hayatı da sadece koşu yolu gibi gören anne-babalar olmaktan kurtulun. Biraz düşünün ve onun çok daha önemli özellikleri olduğunu fark edin…
***
Anlayana - Gülmece
Bu Pantolon Kimin?
Matematik öğretmen arka sıralardan bir öğrenciye ayağa kaldırarak sorar:
- Oğlum elini pantolonunun sağ cebine attın ve 50 lira çıkarttın, sol cebinden de 20 lira çıktı. Senin şimdi neyin var?
Öğrenci hiç tereddüt etmeden yanıt verir:
- Herhalde üzerimde başka birinin pantolonu var öğretmenim!
***
Aklınızda Bulunsun
Özgürlük Okulu
Konu eğitim olunca, siyasiler, iş adamları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, hemen herkes birer otorite oluyor. Böylece “eğitimde insan nedir, ne olmalıdır?” sorusu sistemi yeniden kısır döngü içerisine sürüklüyor… İşte bu sorunun karşılığını yeniden insana dönerek ve insanı üreterek görme davranışı, alternatif eğitim modellerini karşımıza çıkarmış durumdadır. “Öğrenmek için tek bir en iyi yol yoktur” ilkesi bu sürecin temel ilkesidir.
Eğitim bilimi literatürüne ilk modern hümanist eğitimci olarak kabul edilen ve "çocukların kişisel özgürlüklerinin savunucusu" olan İskoç eğitim bilimci Alexander Sutherland Neill, eğitimde ilerici eğitim felsefesinin savunucusudur. Neill ayrıca, kendi ilerici eğitim felsefesini sürdüren ve “Özgürlük Okulu” olarak da bilinen Summerhil Okulu’nun kurucusudur.
Alexander Sutherland Neill, bir okul hayal ederek;
• Çocukların kendileri gibi olma konusunda özgür oldukları…
• Başarının akademik ortalama değil çocukların kendi başarı tanımlamasına göre belirlendiği…
• Bütün okulun meselelere demokratik olarak yaklaştıkları ve her bir bireyin demokratik haklarının olduğu…
• Eğer istiyorsanız gün boyunca oyun oynayabileceğiniz…
• Oturmak ve hayal kurmak için zaman ve mekanın olduğu…
bir okul olabilir mi? Sorusundan yola çıkarak 1921’de “Özgürlük Okulu”nu kurdu… Özgürlük Okulu, küresel anlamda dünyanın şekillenmesine yön veren birçok nitelikli bireyi mezun etti…