Farklı açılardan bakabilmek
Her insanın hayatının sayısız tanığı vardır. Tek bir hayattır yaşadığımız ama başkalarının belleklerinde de sürer kayıtlarımız. Bir film kamerasınınkinden farklıdır bu kayıtlar. Bir kısmı tahrif edilmiş, bir kısmı değişik zaman dilimlerinden alınıp montajlanmıştır. Bizde olmayan, farklı açılardan alınmış kayıtlardır kimileri... Şehirde saat kulesinin görünmediği tek yerin saat kulesinin bulunduğu yer olması gibi kendimizi göremediğimiz tek yer de kendimizdir. Kendi sesimizi bile içerden işittiğimizden bir bant kaydından dinleyince şaşırırız. Kimi insanların, özellikle bazı kadınların içlerinde gizli bir kamera vardır. Hayatın çeşitli sahnelerinin başrol oyuncusu, bir film yıldızı gibidirler. Anlatı kurarlarken fark edersiniz bunu… Onlar anlatırken bizim de gördüğümüz bir sahne söz konusudur. Onların kafalarındaki filmdekinden farklı bir sahne de olabilir bu…
Aslında her birimiz kendi anlatılarımızın film yönetmeniyizdir. Yazar olmak biraz da hem içi hem dışı gören böyle bir kayıt cihazına sahip olmaktır. Çocukken çok oynadığım bir oyundu bu… Yaşadığım bir anı, roman cümlelerine dönüştürürdüm. Geceleri uykuya dalmadan önce geçen günün zihnimdeki kamera kaydını izlerdim.
Hayatta öyle sahneler vardır ki onları silmek, yok etmek istersiniz. Ne yaparsanız yapın başkalarında bir biçimde bir kaydı vardır ama bunların… Bazı sahneler öncesinde yaşanan sahneler olmadan anlaşılmazlar… Bir filmde yönetmen bir sahneye adım adım taşır bizi… Olaylar örgüsü içinde izlediğimiz kahramanı bağışlarız çünkü onu o noktaya tırmandıranı görmüşüzdür. O sahneyi bu ön kayıtlar olmadan izlediğimizi düşünelim. Tamamen farklı olacaktır yargımız.
Kimi kez birileri bize bir sahne aktarır ve ona ilişkin yargılayıcı cümleler kurar. Böyle bir durumda filmin diğer sahnelerini, sahnedeki kişinin bir hayata yayılan iç kayıtlarını da merak ederim ben.
Günümüz biraz da bir kayıt çılgınlığı hali… Elde kamera, bir şeyleri kaydetmeye çalışan insanlar adım başında karşımıza çıkan…
Geçen yıl Bilbao’dan Münih’teki aktarma için uçarken havaalanından bir kitap almıştım. İspanyol yazar Javier Marias’ın While the women are Sleeping (Kadınlar Uyurken) adlı romanıydı bu… Uçakta okuyacak bir şey ararken havaalanı kitapçısında bu kısa öyküler kitabının İngilizce çevirisi gözüme ilişmişti. Kitaptaki ilk öyküde plajda sürekli yanındaki genç ve güzel kadını kameraya çeken orta yaşlı bir adam vardı. Öykünün anlatıcısı, bu kişiyle gecenin bir vakti otelin havuzu kenarında karşılaşıp hikâyesini dinler. Adamın kadını sürekli kameraya çekmesinin nedeni kadının son gününü kayıt altına almaktır. Kendisini aldatmasına dayanamayacağı için onu her an öldürebilecektir çünkü... Doğrusu benim pek tercih etmediğim düz bir anlatım vardı öyküde ama çarpıcılığı sayesinde aklımda kalmış. Aklımda kalmasının bir nedeni de “Kadınlar Uyurken” kitabı kucağımdayken uyuyakalmam. Uyandığımda yanımda oturan 40’lı yaşlarda adamın anlamlı biçimde gülümsediğini görmüştüm. Bu gülümseyiş hep düşündürmüştür beni… Kucağında “Kadınlar Uyurken” kitabını taşıyan bir kadın uyuduğu için mi böyle gülümsüyordu yoksa ben uykumda konuştum ya da saçma bir şey mi yaptım diye kurmuşumdur hep… Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğim.
Kim bilir, bu adam belki de bir arkadaşına anlatmıştır: Uçakta yanımda kucağına “Kadınlar Uyurken” kitabı bulunan bir kadın uyuyordu diye…
Nice hayatlar geçip giderken geriye onlara dair anılar kalıyor hep… Çoğu kez kuşku duyulması gereken anılardır bunlar çünkü bellek tahrif eden yanıltan bir şey… Bu pek kimsenin umurunda da değil aslında… Gerçeğin kendisi bir değer olmaktan çıkmış çünkü… İşimize yarayan, ya da bizi heyecanlandıran bir hikâye daha makbul şimdilerde…
İnsanların başkalarına dair hikâyeleri paylaşmaktan ne kadar zevk aldıklarını biliyoruz. Ama Gülün Hafızası şiirimden bir dizeyi anımsatacak olursam “Her hikâye yanlıştır başkasının dilinde”…
Bazen geçmişin karanlığını deşmeye çalışırım ve birden daha önce farkına varmadığım bazı ayrıntılar çıkar karşıma… Gerçeği bu kadar önemsemek zarar verici biliyorum ama vicdan denen şey rahat bırakmıyor insanı…
Sevdiklerimiz hakkında bilemediğimiz bazı ayrıntılar huzursuz eder bizi… Biz uzaktayken ya da uyurken olanları anlatır bazen birileri… Anlatılara kuşkuyla yaklaşmak gerekir çoğu zaman.
Bir zamanlar herkesi hemen bağışlamaya hazır biriydim bu kuşkuculuktan ötürü… En kötülere bile bir iyilik hikâyesi yazdığım olmuştur.
Başkalarını anlamak önemlidir. Ama anlamak anlaşmak ya da onay vermek değildir. Kibir ve kötü kalplilikle ötekilere zarar verenleri affetmek bunun devamına çanak tutmaktır.
Benim için ölçü şudur: Başkalarına bilerek zarar veren ya da bunun önünü açanları içimde mahkûm etmem bir yana onlara engel olmak için uğraşmayı boynumun borcu bilirim.
Önemli olan buna dair saptamanın yanlış bir kayıt ya da algı olmadığından emin olmaktır. Bu yüzden önemlidir farklı açılardan bakabilmek…