Farklı olanı anlayabilmek
Yalnızca kendini düşünen, hayatın merkezine kendi ihtiyaç ve arzularını koyan insanlara acıyorum. Berbat bir varoluş durumu bu. Başkaları için bir şeyler yaptıklarını bile düşünebilirsiniz böylelerinin. Öyle görünür ama kendilerini parlatmak ya da yalnız kalmamak için yapıyorlardır aslında bunu. Yaptıklarının kendilerine bir biçimde geri döneceğini verdikleri tavukla gelecek kazı hesaplamaktadırlar.
Bir başkasına karşı insanın kalbinin titremesi, merhamet ve özveri uygarlığın ilk adımları olmuş. Kuşları gözlüyordum bir gün. Tele takılan bir kuş için gökyüzünde nasıl çığlık çığlığa büyük bir miting gerçekleştirdiklerini. Arkadaşlarımı seçerken bilinçli olmasa da en çok buna önem vermişim hayat boyu. Merhamet, vefa, değerbilirlik nasıl da önemli. Her şeyin bir sahtesi ve taklidi olduğu gibi davranışların da böyle versiyonları var elbette. İyi insan taklidi yapan nice sinsi kötüler gördük.
Kimi insanların ise kötü olmaktan başka şansları yok bu dünyada. Öylesine ayrımcılık ve kötülük görmüşler ki iyilik ancak daha fazla ezilmeleri anlamına geliyor. Bunu anlıyorum ve bazı kötülere karşı bir merhamet doğuyor içimde. Böylesi bir çölde nice çiçek açan var ama. İnsan en olumsuz koşullarda bile samimiyetle kendini gözden geçirip yeniden yaratabilir. Ne acı ki kötülük en çok da kötülük görmüş olanlarda ortaya çıkıyor. İşkencecilerin eğitiminde kendilerine de aynı işkencelerin uygulandığını okumuştum bir yerde. Bir arkadaşım mahallesinden çıkan bir işkenceciyi göstererek, babası her gün döver, aç biilaç ortalıkta dolanırdı çocukken demişti.
İyilik, iyi, merhametli bir insan olmak kötülüğü örgütleyen, kötülüğü başarıya taşıyan bu sistemde oldukça zor. İyilik zayıflıkla kötülük ise güçle ilişkilenmiş. Öylesine aptaldı ki biraz sevgi görebilmek için iyi olmaktan başka şansı yoktu gibi bir cümle okumuştum şimdi adını anımsamadığım bir romanda. İyi taklidi yapanlar kadar kötü taklidi yapanlar da var. Çocuklar yetişkinleri taklit ederler. Davranış biçimi böyle diye anne babalarının kötülüklerini taklit eden nice çocuklar gözlemledim. Yabancılaştırıcı, ezberlenmiş davranışlara sahip pek çok insan.
İyiliği örgütlediği iddia edilen dinler nasıl da kötülüğün, baskı ve merhametsizliğin aracı olabiliyorlar? Çok düşündürmüştür bu beni. Tek Tanrılı dinlerin dünyaya yaptığı kötülüğün haddi hesabı yok. Pek çok savaş ve kıyım iyiliği iddia eden dinlerce gerçekleştirilmiş. Bir dine kendini teslim etmiş insanlar farklı dinlerdekilerden nefret ediyor. Bunların yansıra baskıcı ve merhametsiz tezahürlerden dolayı içine doğduğu dinden korkup bu korkuyu nefrete dönüştüren pek çok insan var. Özgürlük tutkusu ve dindarlık yan yana gelememiş çoklukla.
Kadın bedeni ve erkek olmayan tüm farklı bedenler üzerindeki baskı hemen hemen bütün dinlerin birincil eğilimi. Yıkıcı, domine edici bir güç olarak erkeklik dünyaya hakimiyetin en önemli aracı olmuş. Heteronormatif algı bir çeşit beden ırkçılığına evrilmiş. Bugün beden ırkçılığı en üst boyutlarda. Yaşlanmak, çirkinleşmek en büyük keder, en büyük lanet olarak görülüyor.
Kadın bedeninin denetimi, davranış ve giyiniş kodları kadın özgürlüğü önünde engelken buna mahkûm edilen pek çok kadın kendi özgürlükleri için araladıkları kapılarda radikal bir başkaldırıya cesaret edemiyor. Bu anlaşılır bir durum. Bazen mahkûm olduğumuz koşullar içinde kendimize bazı tüneller, ışığı görebileceğimiz pencereler açmaya çalışırız.
Bizim gibi olmayanı, bizim gibi giyinip davranmayanı ötekileştirmek de bir çeşit ırkçılıktır. Mücadele sinsice kendini dayatmaya çalışan bir sisteme karşıdır. Sistemin sosyal mühendisliği sonucu ortaya çıkmış bireyler kendi aydınlanmalarını yaşayacaksa ötekileştirildikleri, nefret nesnesi haline getirildikleri bir düzlemde yapamazlar bunu.
Yakın çevreleri tarafından şekillendirilir insanlar. Öylesine zordur ki böylesi kötülük dolu, tuzaklarla dolu bir dünyada var olabilmek. Beğenmesek de birilerinin kendileri için seçtikleri hayatı anlamalıyız. Anlamak anlaşmak değildir ama değişerek anlaşmaya çalışmak için atılmış bir adımdır.
Başkalarını, onların gerçeklerini görebilmek önemli bir erdemdir. Bir yaşama biçimine karşı çıkabiliriz ve çok önemli gerekçelerimiz olabilir bunun için. Bir kötülüğe karşı biz de kötü olursak kötülüğe keser dünya. Maharet iyilikle alt edebilmekte kötülükleri.