Faşist bir örgütü tanımlarken, ELAM’ı anlatmak…
Faşist bir örgütü tanımlarken, ELAM’ı anlatmak…
Savaş Toksöz
Rum Ulusal Halk Hareketi (ELAM) üyesi olan kalabalık bir grubun 15 Kasım 2015 tarihinde Kıbrıslı Türklerin sınır kapılarından geçişleri sırasında araçlarına saldırarak maddi hasara yol açması, gündeme bomba gibi düştü. Adanın her iki yanında bulunan yönetimlerin en üst makamlarından gelen kınama mesajlarının ardından, ülkemizin geleceğine dair soru işaretlerinin akılda kaldığını ileri sürmek yanlış olmayacaktır.
ELAM, 2008 yılında kurulmuştur. Kıbrıs Rum kesiminin kendi demokratik sisteminin içerisinde yer alan siyasal bir partidir. Kuruluşuna zemin hazırlayan sebepleri kendileri açısından sıralayacak olursak, Kıbrıs Rum siyasal yaşamında yer alan partilerin Kıbrıs Sorunu ekseninde kendilerine göre yanlış bir politika izlemeleri, ülkenin kalkınması için gerekli vizyon ve uzun vadeli planlama kapasitelerine sahip bulunmamaları ve mevcut statükoya karşı ses veremiyor olmaları ELAM’ın kurulmasına zemin hazırlamıştır. Siyasal yelpaze içerisinde kendilerini konumlandıkları yer “Milliyetçiliktir”. Amaçlarını dile getirirken, “Özgürlük ve ulusal onuru koruyarak, Kıbrıs Helenizminin hayatta kalması ve gelişmesi için çalışmaktır. Bu amaca ulaşmak için, hareketimiz siyasal mücadelenin her türünü kullanır” gibi ifadelere yer vermektedirler. Bu ifadelerde şiddeti meşru bir yol olarak gördüklerine yer vermemeleri bu yola başvurmayacaklarını göstermemekle birlikte, şiddet ile aralarına kesin bir çizgi çekmediklerini de belirtmek gerekir. Zira siyasal mücadele olarak tanımlanan bu yol demokratik bir temelde devam etme zorunluluğunu beraberinde getirmemektedir. Dünyada yer alan onlarca terör örgütü verdikleri mücadeleyi meşru bir temele oturtabilmekte ve terör vasıtasıyla düşüncelerini kabul ettirme sürecini siyasal bir mücadele olarak tanımlayabilmektedir.
Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacı ile 2015 yılının son çeyreğinde hız kazanan ve 2016 yılının ilk çeyreğinde “referanduma gidilebilir” söylentilerinin gölgesinde ELAM, uluslararası camiadan destek bulan bu yol haritasının tam karşısında kendisini konumlandırmaktadır. İki toplumlu, iki bölgeli, siyasal eşitliğe dayalı federasyon tezini reddederken, bu temelde devam eden müzakerelerin derhal kesilmesini önermektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs adasında bir işgal sorunu yarattığını ve çözümün değil sorunun bir parçası olarak görülmesi gerektiğini ve bu temel algılayış ile uluslararası bir kampanya başlatılması gerektiğini ileri sürmektedir. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin geleceği için güçlü bir ordunun yaratılması gerektiğini, Yunanistan ile sıkı bir işbirliğine ve ülkenin bütünlüğüne kasıt eden kişilere caydırıcı cezalar verilmesi gerektiğine inanmaktadır. Kavgaları sadece Kıbrıslı Türklerle değil Kıbrıs’ın güneyinde bulunan bütün yabancılarladır. Onlara göre Kıbrıs Cumhuriyeti, Avrupa Birliği’ne kabul aldıktan sonraki süreçte Kıbrıs gizli göçmenlerin yaşadıkları bir ülke haline dönüşmüştür. Bu durum, ELAM için “geri dönüşü olmayan bir demografik, dini ve kültürel bozulma” anlamını taşımaktadır. Bu nedenle rahatlıkla söylenebilir ki bu yazıya konu olan ELAM, yabancı korkusunu/düşmanlığını içinde barındıran bir örgüttür. Zenofobi (xenophobia) temel alınarak geliştirilen politik yaklaşımların nereye varacağını önceden kestirmek epeyce güçtür. Irkçılığı, zenofobinin gelebileceği son nokta olarak tanımlamak yanlış olmazken, bazen de farklı kültürlere duyulan korku ile de sınırlı kalabilir. Yani, küreselleşen dünyada süreklilik arz eden bir biçimde etkileşim halinde olan toplumlar, birbirleriyle kültürel alışveriş içerisinde yer almaktadırlar. Bu alışveriş bazen yaşam tarzlarının değişmesiyle kendisini gösterirken, bazen de en temel iletişim aracı olan gündelik konuşmalara belirli kelimeleri yerleştirerek kendini belli eder. Her iki duruma karşı hissedilen endişe, korku ya da nefret zenofobinin varlığını gösterir. Fakat zenofobinin varabileceği en uç nokta olan ırkçılığa ne denli yakın olduğunu anlamamıza imkân sağlayacak en temel özellik ilgili grubun şiddete başvurup başvurmamış olmasına bakmaktır. ELAM söz konusu olduğu zaman şiddetten azade olmuş, tutarlı bir siyasal ajandanın varlığından çok, kendini kültürel bir kaygı şeklinde gösteren zenofobik bir yaklaşımdan bahsetmemiz oldukça güçtür. Hatırlayacak olursak, geçtiğimiz yıl Sn. Mehmet Ali Talat’ın çözüm sürecine katkıda bulunmak üzere yaptığı bölge toplantılarının Güney Kıbrıs’taki Limasol ayağında çıkan olaylar, yine dört yıl önce Larnaka’da “Rainbow Festivali” gerçekleştiği sırada, festivale katılanlara saldırmaları ve Kıbrıslı Türk müzisyen Sertunç Akdoğu’yu ağır yaralamaları, son olarak da geçtiğimiz hafta sınır kapısında yaşananlar ELAM’ın şiddete ne kadar gark bir örgüt olduğunun kanıtlarıdır. Az önce de belirtildiği gibi, sadece Kıbrıslı Türklere karşı bu tutuma sahip olmadıklarını burada belirtmemiz gerekir. Kıbrıs’ın güneyinde yaşam süren göçmenlere karşı da farklı bir durum söz konusu değildir. Kendi siyasal ajandalarını kabul ettirmek adına hiç çekinmeden şiddete başvurabilen bu örgütü tanımlayacak olursak; ELAM, faşist bir örgüttür.
Yukarıda konu edilen örgüt, önemsemeden ve hiçbir şey yapmadan tehlikenin geçmesini bekleme yanılgısına düşmemizi imkânsız kılacak denli tehlikeli bir oluşumdur. Hiç kimse ELAM söz konusu iken Kıbrıs’ın geleceğinde ortak bir yapıda örgütlenen yeni bir devletin terör örgütü olmayacağını garanti edemez. Silahlı mücadele dahil her türlü şiddet eyleminin siyasal mücadele kisvesi altında toplumu baskı altına almayacağının herhangi bir garantisi yoktur. Kıbrıs Rum Yönetimi’nin en önemli samimiyet testlerinden birinden geçtiğini buraya not etmekte fayda vardır. Şöyle ki, ELAM’ın, söz konusu kınamalardan ya da tehditlerden etkilenecek karaktere sahip bir örgüt olmadığını belirtmek gerekir. Kendi siyasal vizyonlarının takipçisi olacaklarının tahmin edilebilmesi zor bir hadise değildir. Marjinal bir yapıya sahip bu örgüte karşı yasaların eksiksiz uygulanması ve gerekli her tedbirin çekinmeden alınması gerekliliktir. Caydırıcı tedbirlerin yokluğunda, ekonomik, sosyal ve siyasal kriz altında bulunan Kıbrıs’ın güneyinde zehirli bir sarmaşık gibi toplumu sarma kapasitesi, zamanın derinliklerinde saklı bir tehdit olarak varlığını korumaktadır.
Kaynakça
- Katsourides, Y. (2013). Determinants of extreme right reappearance in Cyprus: the National Popular Front (ELAM), Golden Dawn's sister party. South European Society and Politics, 18(4), pp. 567-589.
- www.elam.com.cy (22.11.2015)
- http://haberkibris.com/elamcilar-beraat-etti-2014-09-21.html (21.11.2015)
- https://www.yeniduzen.com/Haberler/haberler/talata-saldiri/36549 (21.11.2015)