FATOŞ AVCISOYU RUSO’DAN: BÜYÜ…
FATOŞ AVCISOYU RUSO’DAN: BÜYÜ…
Neriman Cahit
Fatoş Avcısoyu Ruso’nun bir süre önce çıkan: “Büyü” adlı Şiir Kitabını okuyorum… Kitap “Işık Kitabevi Yayınları’nda” çıkmış. Kitabın Editörü ise Gürgenç Korkmazel. Seksen sayfalık kitapta oldukça yoğun şiirler var.
Şiirleri sevdim… Gerçekten de, başarılı… Ülkemizdeki onca yoğun kargaşaya rağmen, birer ‘umut ışığı gibi, sunuyor yazarımız, şairimiz, yüreğindeki ışığı…” Pas tutmaya adım adım yürüyen şartlarımıza inat… Ve, büyük bir direnç içinde…
SEVİLER… DAHA NE KADAR ACILARA DÖNÜŞECEK Kİ…
Bereket, ‘UMUDU’ yeşertenler de boş durmuyor…
Sabahın güleç yüzü… Havanın o güzelim masmavi ışık örtüsü… Ve sabahın güleç yüzü, havanın o güzelim masmavi Işık Örtüsü… Ve Yazarlarımızın / Şairlerimizin / tüm sanatçılarımızın: Yüreklerimizde yeşerttikleri tomurcukların yarattığı o güzelim “UMUT” içinde tüm insanımız… “Karanlık ve Umutsuzluğun” esiri olmak yerine:
• BARIŞA… ÖZGÜRLÜĞE, UMUDA ve MUTLULUĞA… Ayarlar adımlarını…
“Ve
Hangi eve baksa
Beşparmaktır artık…”
***
Fatoş Avcısoyu Ruso, sanki: ‘Ebedi Hayatın içindeki’: “GENELDE İNSANIN – ÖZELDE İNSANIMIZIN… Kader Defterlerinin ve Yalnızlıklarının… Acılarının… Sızılarının Defterini tutuyor dizeleriyle…
Ateşler içindeki, dondurulmuş seslerin – solukların ve acılarını yüreğine oya yapanların…
***
“İnsan insan kaynar içi gerçekten de…
İhanetin İşgaliyle bin parça olsa da…
***
Son söz olarak: Bu şiirler okunmalı…
Hem de sadece: Bir kez değil…
***
KİTAPTAN BİR ŞİİR ÖRNEĞİ…
HANGİSİ
ruh bakiymiş diyorlar
ve gezgin
O zaman neyin artığıyız biz
Köle miydi önceki bedenlerimiz
yoksa fahişe mi
hiç yadırgamayışımız
üzerimizden geçişleri
ondan mı
Fatoş Avcısoyu Ruso
---------------------------------------------------------------------
EVET… YAZMAK…
Bir yerde okumuş ve ‘Yazı Defterime’ not etmiştim: “Yazmak, bir meslek değildir ama mutsuzluğun bir görevidir…”
Evet yazmak…
Her zaman – aslında çoğu kez – keyfinden yazmıyor insan… Üstelik, kendisine ‘acı vereceğini bile bile’ de yazıyor… Bazen yitip giden bir yaranın dinmeyen acısı… Hele de tam kapanmadıysa… Ve, ‘küllensin artık’ dediğiniz ‘bir yarayı-ateşi’ de canlandırıyorsa…
Boşuna uğraşırsınız… Çünkü, ne okumak ne de yazmak teselli edemez sizi… Aksine, yaranızı daha da derinleştirir… Ve, neredeyse – yazdığınız o yazıyı – okurken – her sözcük bir ‘Kurşun Yarası’ gibi yaralar sizi…
***
Ama, ‘Yazmak’ bunların beş beterini de yaşatsa size… Yazmaktan vazgeçmeyi ‘ASLA’ düşünmezsiniz… Çünkü, deneyimle bilirsiniz ki… Bu durum, daha da ağırlaştırır yüreğinizi…
Yine de, konuyu noktalamayı düşünmez…
Aksine, yazmayı sürdürürsünüz…
Ve… Edebiyat da bunun için var…
***
Şöyle bir araştırın…
Bulduğunuz örneklere siz de şaşırıp kalacaksınız…
Ne ki, başka bir gerçeği de hiç unutmayın… Çünkü, ne yaparsanız yapın: Özlem, Ayrılık, Acı, Ölüm, Hasret vb. Dünya var olduğu günden beri var…
Var olmayı sürdürecek de…
Ama, unutmayın: Yine de, biraz olsun hafiflemenin yolu da var:
YAZMAK… VE PAYLAŞMAK…
VE DE SEVGİ…
------------------------------------------------------------
ÜLKEMİZDE…
BASIN KAVGALARI…
Evet… Ve, ne yazık ki Ülkemizde – Bazen, ‘dostun dost ile kavgası da dahil – çok ciddi ‘Basın Kavgaları’ yaşanmıştır geçmişte de…
İşte bunlardan tespit ettiklerim…
• Mehmet Remzi – Jon Rifat
• Dr. Küçük - Rauf Denktaş
• Müftü Ziya-i Efendi - Mehmet Şevket Bodamyalızade…
• Mirat-ı Zaman - Sünuhat
• İstiklâl - Halkın Sesi
• Zaman - Kıbrıs
• Ahmet Gürkan - Emine Otan