Fatura ağır olacak...
KKTC’de yaşam kalitesi değil, yaşam kalitesizliği var. Kimse kusura bakmasın başaramadık. Başarmamızı istemediler, ya da başarmak için kendimizi değiştiremedik.
Kurduğumuz devlete en başta onu kuranlar inanmadı. Yıllarca bu ülkeyi yönettiler ama kendi kendine yeterli bir devlet olması için değil, “al dağıt, ye yedir, ama taş taş üstüne koyma” prensibiyle çalıştılar.
Kurulan sistem ya da daha doğru bir ifade ile sistemsizlik ülkeyi batağa sürükledi.
Elektrik çok pahalı olmasına rağmen devamlılığı sağlamak için bankalardan yüksek faizle borç alınıyor. Ayrıca fueloil firmasından 240 gün vadeli, dolayısıyle %78 oranında daha pahalı fueloil alınıyor. Son olarak üretim yapan Aksa firmasına da ödemeleri düzenli yapılamıyor.
Düşünün elektrik fiyatlarının bu kadar pahalı olmasına rağmen, tüketiciler fahiş ödeme yapmalarına rağmen enerji üretim, iletim ve dağıtımını üstlenen Kıb-Tek batmış durumdadır.
Bu durumun düzeltilmemesi, düzeltilememesi yakın zamanda elektriksiz kalmamızı getirebilir. Acil önlem şart. Çünkü 21.inci yüzyılda bu yüzden elektriksiz kalmamız en azından ayıp olarak hanemize yazılacak.
***
KKTC’de bireyler zengin, devlet fakirdir. Çünkü uzun yıllar devleti yöneten UBP kendi iktidarının sürmesi adına devleti soyup, soğana çevirdi. Her seçim dönemi devlete geçici adı altında yığılan personel yükü, ayrıca ülkeye yığılan yeni vatandaşlar ve devlet olanaklarının sınırsız kullanılması hep bu devlete inanmamalarının, günü kurtarmaya çalışmalarının ürünüdür.
Evet bu ülkede bireyler devlete oranla daha zengindir. Çünkü devlet bütün kurumlarıyla beraber batmış durumdadır. Bireyler ise çok şükür henüz o noktaya gelmedi. Ama bu gelmeyecek anlamında değil. Böyle giderse bireyler de batacaktır. Çünkü batmış bir devletin yurttaşları da batmış demektir.
Acil önlem alınmazsa bırakınız böyle yaşamayı, bunu bile arar duruma geleceğiz.
Artık yaşam biçimimizi değiştirmeliyiz. Gerçekten bu ülkede yaşamımızı sürdürmek istersek bedeli ne isterse olsun ödemeye hazır olmalıyız.
Kıbrıs sorunu çözülürse bütün sorunlarımız çözülür. Bu doğrudur. Ama kimsenin elinde sihirli bir değnek yoktur. Boşuna umutlanmayın bedel ödemeden yine çözülmez. Bu fatura ağır olacak ve bunu ödemeye hazır olacağız. Bunu sakın unutmayın.
Eğer geleceği kurtarmak, çocuklarımıza ve torunlarımıza yaşanabilir bir ülke bırakmak istiyorsak bedel ödemeye hazır olmalıyız. Öyle “hem ekmek bütün, hem köpek tok” olmaz.
Bu ülkenin insanları rahata alıştırıldı. Birileri kendi iktidarları sürsün diye bu ülkenin insanlarını böyle yaşamaya alıştırdı. Şimdi ben bu faturayı artık ödemek istemiyorum diyor.
Peki bu faturayı kim ödeyecek?
İleride yeni bir ortaklık kurmaya hazırlandığımız Rum tarafı mı? Yoksa 2004’ten beri üyesi olduğumuz, ama çözümsüzlükten dolayı “askıda kaldığımız” Avrupa Birliği mi? Yoksa BM, ABD ya da İngiltere mi?
Ben size söyleyim hiçbiri. Hiç kimse bu faturayı ödemek istemiyor. O nedenle yapmamız gereken tek şey yaşam biçimimizi şimdiden değiştirmek olmalıdır. Yaşam kalitesini yükseltmek ve gelecek kuşaklara yaşanabilir bir miras bırakmak için başka çare yoktur. Varsa da ben bilmiyorum.
Kimse kusura bakmasın lux arabalara binip, sağa-sola hava atmak yerine ayaklarımızı yorganımıza göre uzatmayı öğrenmeliyiz.
Her şeyin bir bedeli olduğunu ve bedel ödemeden aslında hiçbirşeye sahip olunamayacağını öğrenmeliyiz.
Unutmayın yaşam kalitesi kendiliğinden yükselmez. Bunu yalnız başına siyasi iktidarlar da yükseltemez. Önce kendimizden başlamalıyız. Kendimizi değişime hazırlamalıyız. “Reform olsun ama bana dokunmasın” anlayışı doğru değildir. Bu anlayışı süratle terkedelim. Bunu başarabilirsek geleceği kurtarabiliriz. Ayrıca çözüme de daha rahat ulaşabiliriz diye düşünüyorum.
Evet fatura ağır olacak ve biz de bunu ödemeye hazır olacağız.