FB – GS Süper Kupa Finali: Milliyetçilik kaça gider ya b’annem?
Yani bu maçla ilgili kurallar, şartlar ve de şurtlar önceden belirlenmemiş miydi?
Kurallarla ilgili bir sözleşme, bir anlaşma imzalanmadan mı sadece Türkiye’nin değil, belki de Dünya’nın en önemli 50 futbol takımı içerisinde yer alan Fenerbahçe ve Galatasaray, Suudi Arabistan’a götürülmüştü?
-*-*-
Elbette haddime değil ama Türkiye Futbol Federasyonu Süper Kupa Organizasyonu, adına yakışır bir şekilde, “süper skandal”dır!
-*-*-
İki ülke ilişkileri açısından fiyaskodur!
Türk Futbol Federasyonu için mutlak istifa sebebidir!
Ve tabii ki Türk dış siyaseti adına da “zelzele”dir!
-*-*-
Neden Türk dış siyaseti dedim?
Söyleyeyim!
Suudi Arabistan’da bu kupayı oynatmanın, kabul edersiniz veya etmezsiniz; ekonomik yanı olduğu kadar, diplomatik yanı da vardı!
-*-*-
Şimdi o diplomatik ilişkiler gerildi!
Perde gerisinde, Türkiye’deki yerel seçimlere yönelik, Ak Parti’nin yeni bir seçim kazanma stratejisi arayanlar da var!
Nasıl mı?
Bunca zamandır yeterince “dincilik” yapıldı; “artık, özellikle İstanbul ve Ankara’da Atatürkçülük seçim kazanmak adına daha çok bazası olan bir tavırdır” siyasetine geçiliyor olabilir!
-*-*-
Haaa çok daha derinden bir siyasi mesaj mı verilecekti?
Maçı, gerçekten Lefkoşa’da Atatürk Stadı’nda oynatırdınız!
Evet kapasite ve alt yapı açısından İcardi’lere, Fred’lere göre bir seviyede olmayan bir stad ama birkaç ayda “mamır” edilirdi; tüm Dünya’ya da naklen yayın yapılırdı…
Nereden?
KKTC’den!
-*-*-
Haaaa resmi forma korkunuz mu vardı?
Oynardınız Atatürk’lü t – shirtlerle…
Tribünde ağzı kulaklarında Ersin’lerle!
-*-*-
Ve gerçekten öyle bir siyasetiniz de varsaydı; rezil olacağınıza, ceza riskini üstlenirdiniz!
Efendim, Galatasaray ve Fenerbahçe Avrupa kupalarından men edilebilir, para cezası gelebilir falan mı?
Milli davanın bedeli parayla ölçülür mü?
Veya şöyle sorayım, “Milliyetçilik parayla satın alınabilir mi?”
Bir de Kıbrıs ağzıyla sormak isterdim; “Milliyetçilik kaça gider ya b’annem?”
-*-*-
Beş Fenerbahçe, beş Galatasaray feda olsun milli davamıza falan diyemezdiniz eminim ya neyse!
Evet, çok da şey etmeyin ve müsaadenizle sonuca geleyim; bize de yalan söylemeyin, kendi vatandaşlarınıza da yalan söylemeyin!
Kıbrıs’ta tek bir siyasetiniz vardır, “çözümsüzlük üzerinden ne vurursak siyaseti!”
Gözü olanın gözü çıksın ama 50 milyon dolar vuranlardan söz ediliyor!
Türkiye’de tek bir siyasetiniz vardır; hep koltukta kalma siyaseti!
-*-*-
Amaaaan boşverin!
Benim gibi sidiklilerin eleştirisi size dokunmaz ki!
Kıbrıslı da der; “Eyi yıllar be canım!”
Rapid Solution!
2024’e girdik bile…
2023’ün son iki günü hafta sonu tatiline denk geldiği için; KKTC’de ve belki de tüm Dünya’da 1 Ocak da tatil olacağından; ilk resmi iş günü haliyle 2 Ocak 2024 Salı günüdür…
Haliyle “çalışma yaşamı açısından”, 2024’e girmiş bulunmaktayız…
-*-*-
Türk Lirası kazanan ama ne acıdır, tüm harcamaları döviz üzerinden olan KKTC ahalisini 2024’te yine yoksulluk – pahalılık bekliyor!
-*-*-
Maaşlara ne kadar zam yapılırsa yapılsın; asgari ücret ne olursa olsun; Türk Lirası’ndaki acı veren “gerileme” hız kesmeyecek gibi duruyor…
2024’ün ilk aylarında bir İngiliz sterlininin 40 TL’yi göreceğine mutlak gözle bakılıyor…
Euro ve dolar 35’e doğru ilerleyecek…
Bunu “uzmanlar” söylüyor.
-*-*-
Haliyle, siyasilerin ne dediğine bakmaksızın, önümüzdeki gerçeklerle hareket edecek olursak; 2024 yılı içerisinde TL kazanıp, döviz harcama işinde “radikal” değişiklik yaşamazsak; yani bir yolunu bulup, örneğin euro para birimi muhasebesine geçmezsek, ülkede çok ciddi sosyal ve ekonomik sıkıntılar izleyeceğiz!
-*-*-
“Bir yol bulmak”tan kastımız ne olabilir?
E hadi yılın son yazısında, bir “İngilizce” şeycik yazalım; “Rapid solution”!
-*-*-
Nedir “rapid solution”?
Hızlı çözüm!
Neye çözüm arıyoruz?
Tabii ki Kıbrıs sorununa!
-*-*-
Nasıl olacak bu hızlı çözüm?
Yarım asrı aşkın süredir devam eden Kıbrıs sorununa çözüm bulma maksatlı müzakerelere, en son koptuğu noktadan yeniden başlayarak!
-*-*-
Ama olmadıydı, olamazdı, olsaydı zaten olacaktı!
Bunları geçin!
Eğer Kıbrıs sorunu çözülmezse, evet Kıbrıslı Türkler için 2024 çok daha ciddi bir yok oluş hızı anlamını taşıyacaktır ama kaybeden sadece Kıbrıslı Türkler olmayacaktır!
-*-*-
Türkiye, Suudi Arabistan veya benzeri “kafadaki” ülkelerle ya da Rusya ile elbette ticari ilişkilerini geliştirmelidir…
Ama Türkiye, AB ile her türlü bağını 2024 yılı içerisinde sağlamlaştırmak zorundadır…
Ve bu bağ sağlamlaştırma mekanizmaları içerisinde en güçlü etkiyi, Kıbrıs sorununu çözerek, çözümüne büyük katkı koyarak sağlayabilir!
-*-*-
Değilse; olmazsa; KKTC’de 300 euro, hadi bilemediniz 400 euro olan asgari ücreti almak için ezilecek olan master diplomalı bir genç; ayda bin Euro, hatta belki de 5 bin Euro kazanabileceği bir ülkeye kaçacak! Göçecek!
-*-*-
Umurunuzda değil mi?
Hiç sorun değil, kaçan kaçsın mı?
-*-*-
O zaman, ben de diyorum ki; “Dileğimdir”, 2024’te Kıbrıs sorununun siyasi çözümüne katkı koymayanlara Karpaz Yarımadası girsin!
Gözümüz, kulağımız 3 Ocak 2024’ten itibaren, Adyaman’daki mahkemede olacak…