1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Federal çözüm Kıbrıs’ta tek hedef olmalıdır”
“Federal çözüm Kıbrıs’ta tek hedef olmalıdır”

“Federal çözüm Kıbrıs’ta tek hedef olmalıdır”

4 Soru, 4 Cevap’ın yeni konuğu CTP Lefkoşa Milletvekili Sami Özuslu oldu

A+A-

Serap ŞAHİN

4 Soru, 4 Cevap’ın yeni konuğu CTP Lefkoşa Milletvekili Sami Özuslu oldu. Özuslu, ülkede huzur ortamının kalmaması, kötü giden ekonomi ve mülksüzleşme sorunlarına dikkat çekti, yapılması gerekenleri anlattı. Halkın politikaya olan bakışını da değerlendiren Milletvekili Özuslu, “İnsanlar politikadan uzak duruyorsa politikacıların seviyesi, yaptıklarıyla ve yapamadıklarıyla daha çok da biat kültürü ile alakalı” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanının söylemleri konusuna da değinen Özuslu, şu ifadelere yer verdi: “Basın toplantılarına istediği gazetecileri çağırıyor, istemediklerini andaç uygulayarak devre dışı bırakıyor. İstenmeyen şahıs gibi muamele ediyor. Kendi sarayına girmek isteyen gazetecileri siyasi görüşüne göre kapı dışarı edebiliyor. Böyle bir cumhurbaşkanı ben hiç görmedim”

Sami Özuslu, Kıbrıs sorununda “Federal çözüm Kıbrıs’ta tek hedef olmalıdır, müzakere masasına oturulmalıdır ve ciddi bir müzakere sürecini sonuç alıcı bir müzakereyi başlatmak gerekir” dedi.

SORU

1:

Ülkedeki güncel sorunlardan 3’ünü önem sırasına göre sıralayabilir misiniz?

“Kıbrıs’ta huzur ortamı kalmadı”

“Ülkede birçok sorun var. 3 değil, 33 tane de sıralayabilirim. Bana göre en önemli sorun Kuzey Kıbrıs’ta huzur ortamının kalmamasıdır. Bunun ekonomik nedenleri de vardır elbette ama kötü yönetim nedeniyle şu anda her şey birbirine karışmış durumdadır. Dolayısıyla insanların güvenecek bir dal arayışı vardır. Ekonomi çok kötü durumdadır. Ekonomi aslında birinci sıradadır ama huzursuzluk artık onun üstüne geçmiş durumdadır. Ekonomik sorun derken de gelir dağılımındaki uçurum çok büyüdü. Çok ciddi paralar kazanıldığını biliyoruz. Bunun bir kısmının kara para olduğunu da biliyoruz. Küçük bir kesim çok zenginleşirken, halkın geneli de fakirleşiyor. Üçüncü sırada da mülksüzleşmeden bahsedebiliriz. Sadece mülksüzleşme değil aynı zamanda doğa katliamı, tarıma elverişli arazilerin tüketilmesi, kıyıların tüketilmesi, orman arazilerinin tüketilmesi ve de yetersiz alt yapıya rağmen nüfusun bilinçsiz ve plansız biçimde artırılmasıyla çok büyük bir tahribat yaratıldığını düşünüyorum. İlk üç sıraya bu sorunları koyduk ancak bunun gibi onlarca sorun var. Yolsuzluklar, usulsüzlükler, Kıbrıs sorununda ilerlemeyen meseleler var.”

SORU

2:

Sözünü ettiğiniz 3 sorunun çözümleri sizce neler?

“Huzursuzluğun nedeni kötü yönetim ve insanların devlet yapısına olan güvensizliği”

“En büyük sorun insanların huzursuzluğu. Bu huzursuzluğun nedeni zaten kötü yönetim ve insanların devlet yapısına olan güvensizliği. Bu güveni yeniden teşhis etmek gerekir. Unutmayalım ki Kıbrıslı Türklerin devlet deneyimi çok eskilere dayanmasa bile kurumları hep vardı. Bunu ciddi mücadeleler sonucu elde etmişti. 1974 sonrasında gerek Federe Devlet döneminde gerek 1983’ten sonraki KKTC döneminde beklenen artık bir kurumsallaşmaydı. Fakat şu anda süreç tersine döndü, kurumların içi boşaltıldı. Bu partizanlık marifetiyle yapıldı, liyakat sistemi ortadan kalktı, kurumlara olan güven ortadan kalktı, partizanlık bunun büyük ölçüde yıpranmasını sağladı. Diğer taraftan da özelikle 2020 sonrasında hızlanan bir biat kültürü var. Bazı kamu kuruluşları şu anda fonksiyonsuzdur. Mesela trafikle ilgili çok yaygın olarak trafik kazalarının olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz.  Trafikle ilgili biliyoruz ki yol güvenliği yoktur, karayolları güvensizdir. Fakat Karayolları Dairesi bilerek, isteyerek devre dışı bırakılmıştır. Aynı şekilde su İşleri Dairesi de. Bunun yerine Türkiye’den muadil devlet daireleri buraya şube açmış ve burada onların yerine geçmiştir. O yüzden sokaktaki vatandaşa sorulduğunda ‘gerçek yönetim kimdir?’ ya elçilik ya da Ankara diyeceklerdir. Yapılması gereken şudur: Yasasıyla, yürütmesiyle, yargısıyla Kıbrıslı Türklerin meşru kurumlarını ve bunun alt kurumlarını, kuruluşlarını hak ettiği değere ve saygınlığa yeniden kazandırmak. Bunun için de şu anki atanmış cumhurbaşkanı ve atanmış hükümetin demokratik yöntemlerle evlerine gönderilmesi gerekiyor. Çünkü kanıtladılar ki isim değişse de, sonuç değişmiyor. Kim daha fazla biat ederim yarışındadır.”

“Hayat pahalılığı önlenemezse genç beyin göçünü önlemek mümkün olmayacak”

Ekonomi ile ilgili sorunlar da, bu toplumun ihtiyaçları gözetilerek devletin bütçesi ona göre dizayn edilmezse bu ülkede Türk Lirası’ndan kaynaklı devalüasyon ve hayat pahalılığı önlenemezse özellikle de genç beyin göçünün bu ülkeden gidişini önlemek mümkün olmayacak. Gelir dağılımındaki uçurum büyüdükçe toplumsal huzursuzluk artacak ve sosyal patlamalar daha sık yaşanıyor olacak.

“Yabancıların mal sahibi, KKTC yurttaşlarının da adeta bir köle durumuna dönüşebileceğini görüyorum”

Mülksüzleşmenin önüne doğru düzgün nüfus politikasıyla, muhaceret politikasıyla geçilemezse, Kıbrıslı Türklerin müzakere masasında müzakere edeceği bir mülkü ve toprağı da olmayacak. Yabancıların mal sahibi, KKTC yurttaşlarının da adeta bir köle durumuna dönüşebileceğini görüyorum. Hem arazi satışları ile ilgili sınırlamalar ki farklı ülkelerde uygulanan bunun çeşitli yöntemleri var, bunun kısıtlanması gerekir. Ülkeye giriş çıkış, iş gücü, öğrenci ve ciddi bir muhaceret politikasıyla bu ülkenin topraklarının alt yapısının kaldırabileceğinin dışındaki nüfusun bu ülkeye doluşmasını önlemek gerekir. Yurttaşlık politikası da mutlaka değişmelidir. Çalışma izni sisteminin de buna uyarlanacağı bir sistem getirilecek. Aksi takdirde kalabalık nüfusun bu toplumda gerek çevre sorunu, çöp sorunu, kanalizasyon sorunu, kıyıların, denizlerin yok edilmesi sorunu şeklinde hem fiziki hem sosyal olarak ciddi bir kansere dönüştüğünü görmek gerekiyor. Kanseri önlemek için de çok ciddi bir tedavi gerekir. Biz o tedaviyi uygulayacağız.

SORU

3:

▶ Siyasete güvenin azaldığı, halkın politikaya olan bakışında değişimler olduğu tespiti yapılıyor. Sizce yurttaş siyasetten uzaklaştı mı? Ayrıca halkın güncel sorunlara duyarsız kaldığını düşünüyor musunuz?

“İnsanlar ‘Siz de seçildiniz ama başkaları yönetiyor’ algısıyla hareket ediyor”

“Ben halkın politikadan çok uzak durduğunu düşünmüyorum. Çünkü politika hayatın her alanında vardır. Evdeki su akmıyorsa o politik nedenlere bağlıdır, eğer elektrik kesiliyorsa politiktir. Eğer tarım için kullanılacak araziler kalmamışsa bu siyasetin bir sonucudur. O yüzden siyaset hayatımızda hep olacak. İnsanlar da bunu biliyor. Siyaset sadece seçim ya da bir partiye üye olmak da değil.  Siyasetin hayatın her alanında var. İnsanlar siyasetin içindedir. Günlük politikadan uzak durmasının nedeni bu ülkeyi gerçekte bizimkiler yönetmiyor ki algısıdır. İnsanlar bu konuda haksız değil. Bu biat mentalitesi ile insanlara ne hükümet programında yazdığınız, ne seçim bildirgesinde vaat ettiğiniz uygulamaları yapamayacaksanız başkasının söyledikleri öne geçecekse halkın beklentileri ihtiyaçları karşılanmayacaksa tabiî ki insanlar ‘Siz de seçildiniz ama başkaları yönetiyor’ algısıyla hareket ediyor.

sssss-003.jpg

“Siyaset Kıbrıs’ta biraz da Kıbrıs sorunuyla da bağlantılıdır”

Halkın şu anda sessiz duran ve politikadan soğudu diye bakılan halkın bir tepki nedeniyle sessizliğe büründüğünü hissediyorum. Bu sessizliğin dipten gelen dalganın şu anki yönetim kadrosunu ilk fırsatta alıp sürükleyecek bir dalga olduğunu düşünüyorum. Siyaset Kıbrıs’ta biraz da Kıbrıs sorunuyla da bağlantılıdır. Kıbrıs sorununda umutların yerle bir edildiği bir süreçten geçiyoruz. Bu konuda 2017’den beri neredeyse yaprak kıpırdamıyor.

“İnsanlar politikadan uzak duruyorsa politikacıların seviyesi, yaptıklarıyla ve yapamadıklarıyla daha çok da biat kültürü ile alakalı”

Biraz da insanların hareketsiz, sessiz ve umutsuz duruşu bundandır. Ama umut ışığı yandığında bu toplum defalarca kanıtladı ki, yine meydanlarda olur, yine çözüm umutlarını yeşertecek adımlar atar. Halkımıza her zaman güvenmek gerekiyor, halktan gelen sesi ve eleştirileri çok iyi duymak, iyi tahlil etmek, iyi değerlendirmek gerekir. Bu eleştiriler her zaman doğru olmayabilir ama öğrenecek çok şey vardır. Esas öğretici halktır, ben hep buna inandım ve inanmaya da devam ediyorum. İnsanlar politikadan uzak duruyorsa politikacıların seviyesi, yaptıklarıyla ve yapamadıklarıyla daha çok da biat kültürü ile alakalı.

SORU

4:

Cumhurbaşkanı’nın söylemleri ve attığı adımlarla ilgili ne düşünüyorsunuz? Kıbrıs sorunu konusunda nasıl bir yol izlenmeli?

“New York’taki genel kurulda Hristodulidis, Tatar’a değil Erdoğan’a seslendi”

Entelektüel, aydın, akademisyen, politik çevrelerde hatta kendi siyasi çizgilerine yakın kişiler bile Tatar’ın söylediklerini ciddiye almıyor yok ki uluslararası camia ciddiye alacak. Ciddi bir talihsizlik yaşıyoruz. 2020 seçimlerine yapılan müdahale Kıbrıslı Türklerin temsiliyetini yitirmesine sebep oldu. Kıbrıslı Türkler şu anda dünyada yok hükmündedir. Bakın New York’taki genel kurulda Hristodulidis, Tatar’a değil Erdoğan’a seslendi. Sanki muhatabı Ankara’ymış gibi. Neden? Çünkü Tatar orta yerde yok. Tatar, dünyanın anladığı dilden konuşmuyor. Biz Birleşmiş Milletlerdeki (BM) toplum liderliğini şu anda geçici olarak kaybettik. Bunu biz geri alacağız. Şu anda Kıbrıslı Türklerin temsiliyeti yoktur. Ne toplumuzda bir lider havası vardır, ne dünya nezdinde bir toplum lideri var. Herhangi bir kritik toplumsal olayda kucaklayıcı bir rol oynadığını gördük duyduk mu? Aksine insanları bölüyor.

“Basın toplantılarına istediği gazetecileri çağırıyor”

“Basın toplantılarına istediği gazetecileri çağırıyor, istemediklerini andaç uygulayarak devre dışı bırakıyor. İstenmeyen şahıs gibi muamele ediyor. Kendi sarayına girmek isteyen gazetecileri siyasi görüşüne göre kapı dışarı edebiliyor. Böyle bir cumhurbaşkanı ben hiç görmedim. Ben Denktaş’ı da, Talat’ı da, Eroğlu’nu da Akıncı’yı da gördüm ve bütün toplum gördü. Ben bir gazeteci olarak hepsinin de görevde bulunduğu sürede gazetecilik yaptım ve dolayısla hepsiyle röportaj da yaptım. Şu anda Tatar’la herkes röportaj yapamıyor. Kapalı ama toplumun farklı kesimlerine de kapalı. Cumhurbaşkanı sıfatıyla, siyasi kimliğinden arınmış ve toplumu kucaklayacak bir görev, bir devlet adamı ağırlığı yoktur. Üzgünüm şu anda Kıbrıslı Türklerin ne içerde, ne dışarıda bir lideri yoktur. Zaten görev süresi dolmadan kendisi görevi bırakır mı bilmiyorum ama daha seçime 2 yıl varken ansızdan ‘Ben adayım’ deme ihtiyacı hissetti. Bunu da ben CTP sokağa çıktı ve Tatar’ı korkular sardı. Geldiği siyasi partinin içinde rol kapmaca çalışmalarının da etkisi olduğunu düşünüyorum ama görüyor ki dağın burnunda kartopu aşağıya doğru cirilenmeye başladı ve büyüyerek geliyor. Ne Tatar kalacak, ne UBP kalacak, ne koalisyon kalacak ne de biat kültürü kalacak. Hepsini o tekerlenen kartopu götürecek.”

“Kıbrıs sorunu konusunda izlenecek yol açık ve nettir”

Kıbrıs sorunu konusunda izlenecek yol açık ve nettir. Çözüm parametreleri bellidir. Bu çözüm parametrelerini değiştirmek ne Tatar’ın ne de başkalarının haddine değildir. Sonuçta BM Güvenlik Konseyi kararını değiştirmek Kıbrıs sorununa yeni bir çözüm mandası üretmek dünyaya meydan okuyarak, Sarayönü’nden konuşarak sağlanamaz. Kıbrıslı Türklerin çözümsüzlükten en fazla mağdur olduğunun aklımızdan 1 saniye bile çıkarmadan ve bu çözümsüzlüğün bedelini en ağır biçimde toplumumuzun ödediğini hatırda tutarak Kıbrıs sorununu çözmek en fazla bizim için gereklidir. Tanınmış değiliz, izolasyonlar, ambargolar var. Tanınmamışlıktan dolayı her türlü kaçakçılık, insan ticareti, silah ticareti ve uyuşturucu ticaretinin yapıldığı bir kara delik gibi oldu Kuzey Kıbrıs. Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü Kıbrıslı Türkleri yok ediyor. Bu yok edişi durdurabilmenin yolu, bu adanın kurucu ortağı olacağımız, eşit ortağı, siyaseten eşit olacağımız bir ortaklıktan geçer. 2004 yılında eğer çifte referandum çıksaydı şu anda Kıbrıs’ta bu göçten ya da TL’den kaynaklı enflasyondan, gelir adaletsizliğinden değil başka şeylerden konuşuyor olacaktık.

“Federal çözüm Kıbrıs’ta tek hedef olmalıdır”

“Avutma sözleri yerine ciddi ciddi çözümü zorlamak gerekiyor. Güvenlik konseyi daimi ülkeleri başta olmak üzere oraları da çözüm istediğimiz konusunda ikna etmemiz lazım. Biz tekrardan Sarayönü politikasına döndük. Dünyanın hiçbir yerine hiçbir lobi çalışması yok. Federal çözüm Kıbrıs’ta tek hedef olmalıdır, müzakere masasına oturulmalıdır ve ciddi bir müzakere sürecini sonuç alıcı bir müzakereyi başlatmak gerekir. Yoksa ucu açık bir müzakere sürecini kimse kaldıramaz.”

TEK KELİME, TEK CEVAP

● Nüfus: Bilinmez

● Kıbrıs sorunu: Çözülmeli

● Pahalılık: Korkunç

● Hükümet: Biatçılar

● Kıbrıslı Türkler: Kurtulacak

● Kıbrıslı Rumlar: Anlamalı

● Türkiye’deki AKP iktidarı: Baskıcı

● Cumhurbaşkanı: Tütmez

● Siyaset: Zor

● Meclis: Mevzi

Bu haber toplam 4450 defa okunmuştur