“Federasyon Milli Bir Gerekliliktir”
Nikos Anastasiadis Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 53. Kuruluş yıldönümü vesilesiyle yaptığı “Halka Sesleniş” konuşmasında, 1974 sonrasında federal çözümün Kıbrıslı Rumlar tarafından kabul edildiğinde bunun “acı bir uzlaşma” olduğunu oysa günümüzde federal çözümün “milli bir gereklilik” olarak algılanması gerektiğini ileri sürdü. Bu, altı çizilmeye değer bir açıklamadır. Bugüne kadar bütün Kıbrıslı Rum liderler federal çözümden “acı bir uzlaşma” olarak söz ettiler. Kıbrıs’ta federal bir devletin kurulmasını “tavizlerin en büyüğü” olarak algıladılar ve halka da böyle sundular. Örneğin Dimitris Hristofyas cumhurbaşkanlığı koltuğunda otururken Kıbrıs Rum toplumunu federasyon konusunda aydınlatmak için hazırlattırdığı bir broşürde “normal koşullarda Kıbrıs’ta üniter bir devletin kurulması gerektiği” ileri sürülüyor “ama olup bitenlerden sonra acı bir uzlaşma olarak federasyonu kabul etmeliyiz” deniyordu. Kıbrıs Rum liderliğinin bu yaklaşımı federal çözümün Kıbrıslı Rumlar arasında “popüler” bir çözüm olarak algılanmasını engelledi ve toplumun federasyon konusunda kafa karışıklığı yaşamasına yol açtı. Federasyonu her zaman “Taksimin ikiz kardeşi” olarak gören ve ne zaman söz edilse çok sert tepkiler gösteren Kıbrıs Rum tarafı, 1974 sonrasında bu tezin tek gerçekçi çözüm olduğunu kabul etmek zorunda kaldığında bile bu algıyı pek değiştirmedi. Şimdi ilk defa bir liderin ağzından federasyonun “milli bir gereklilik” olarak tanımlandığını görüyoruz.
Kıbrıs Rum tarafı yakın tarihte yaşanan siyasi gelişmeler sonucunda federasyon fikrine ürkeklikle yaklaşırken, Türk tarafı federasyon tezini “ayrılık” üzerinden tanımlamaya eğilim gösteriyor. Federal çözümü ülkenin birliğine dönük bir formül olarak değil, ayrılığı pekiştirmek ve iki büyük “etnik getto” oluşturmak olarak anlıyor. Bu anlayış ayrılıkçı Kıbrıs Türk milliyetçiliği kadar, Türk siyasi düşüncesine hâkim olan zihniyet kalıplarından kaynaklanıyor. Kökleri Jön Türklere kadar uzanan adem-i merkeziyetçiliği hor görme ve merkezi devlet anlayışını ön plana çıkarma eğilimi Türkiye Cumhuriyeti’ne de sirayet etti. Başka şeyler yanında Kürt Sorununun çözümünü de zorlaştıran bu anlayışı Turgut Özal ilk defa tartışmaya açınca çok büyük tepkilerle karşılaşmıştı. Özal, “gerekirse federasyonu da konuşabilmeliyiz” dediği için linç edilmek istenmişti. Kısacası, Türk siyasi kültüründe federasyon fikrine yer yok. Daha doğrusu, federasyon “ayrılma” ve “bölünme” ile bir tutuluyor ve adından bile söz edilmesi istenmiyor. Türkiye söz konusu olunca konuşulması bile neredeyse yasak sayılan federasyon fikrinin Kıbrıs’ta savunulması veya savunulur gibi yapılması ilk bakışta bir paradoks gibi görünse de, aslında çelişki filan değildir. Federal devlet ayrılıkçı bir model olarak görüldüğü veya federasyona böyle bir işlev yüklendiği içindir ki Kıbrıs’ta savunuluyor. Kürtlere ana dillerini öğrenmek için özel okullara gitmeyi tavsiye eden Türkiye, Kıbrıs’ta %18’lik Kıbrıslı Türkler için coğrafi esasa dayalı federasyon isterken, ülkenin birliği ve bütünlüğünden çok, ülkede “etnik gettoların” oluşturulmasını düşünüyor. Federal devlette ortak ve eşit yurttaşlık haklarına büyük sınırlamalar getirmek istiyor. Örneğin, Kıbrıslı Rum yurttaşların ülke genelinde temel insan haklarından yararlanmasına itiraz ediyor.
Kısacası, iki taraf da federasyon fikrine çarpık anlayışlarla yaklaşıyor. Bu da önümüzdeki müzakere sürecinde önemli zorlukların yaşanacağı anlamına geliyor. Nikos Anastasiadis’in federal çözümü “milli bir gereklilik” olarak adlandırması ileri bir adım sayılabilir ama yeterli değildir. Kıbrıslı Türklerin kolektif haklarının benimsenmesi için yapılması gereken çok şey vardır. Türk tarafı da federasyon anlayışına çeki-düzen vermelidir. Federal Kıbrıs devletinin Avrupa Birliği üyesi olacağını da göz önünde bulundurarak, bireysel haklarla kolektif hakları demokratik bir anlayışla düzenlemeye açık olunmalıdır. Aksi halde, yeni müzakere dönemi de sonuç almadan kapanmaya mahkûm olur.