1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Felafel (Falafel) ile bir yolculuk
Felafel (Falafel) ile bir yolculuk

Felafel (Falafel) ile bir yolculuk

Felafel (Falafel) ile bir yolculuk

A+A-

 

Filistin, Libya, Mısır, Suriye, Ürdün, Lübnan ve diğer Arap ülkelerini de içine alan insanların hemen hemen her gün yedikleri yiyecekler arasında yer alan Felafel, Kıbrıslı Türkler tarafından da sevilen bir yiyecek olmuştur.

Kıbrıs’ta Felafel’in yaşayan babası fakat Felafel işini uzun zaman önce oğlu Hişam Terazi’ye devreden Muafak Terazi, bu araştırmanın canlı kaynaklarımın baş kahramanıdır. Verdiği bilgiler ışığında Felafeli daha derinden tanımamıza olanak sağlamıştır.

 

Nurperi Özgener

Her şey belli bir nedenden dolayı bir yolculuk yapar…  Güç peşinde koşan savaşçılar,  güzellik peşinde koşan aşıklar… Bazen bitmez tükenmez istilaların, savaşların, sömürgelerin açtığı yıkımla yaşama tutunan halkların, sessiz sevgi dalgalarının, hayatı sürekli dinamikleştiren,  bir değişime, bir etkileşime zenginlik katan inanılmaz dostlukları birbirine bağlanmış o sıcak barışçıl halkalar… Bir noktadan diğer noktaya ilerleyen kültürler ve bir noktada kaynaşanlar…
Bazen bir noktayı aydınlatmaya çalışırken onun eşliğinde gelişen olayların aktarımı da kendiliğinden gelişir... Aslında tanıdığımız tanımadığımız, bildiğimiz bilmediğimiz şeylerin altındaki detaylardır bizi derinlerde yüzdüren… Her adımın her hareketin gizemli yolculukların izinde, sıradan gibi görünenler, detayında önemli başlangıçların noktasıdır.
Başlangıç noktasında ortaya çıkan detaylar hazine gibidir. Eğer onu görebilir ve hissedebilirseniz... Bugün için keşfedilen yeni bulgular geçmişin son durağında keşfedilmek için bekler.  Ve başlarsınız araştırmaya… Nerden gelip nereye gittiğini sorgulamaya…
Bulgularınız öyle bir heyecan yaşatır ki size, bazen ‘İşte!.. yaşama nedenlerimden bir tanesi” diye mutlu olursunuz benim gibi kendi kendinizle … Bunun yanında merkezlerde yaşanan pek çok şeyin kırsalda henüz yaşanmadığını, hayatlara girmemiş olduğunu görürsünüz.  Sonradan tanışılan bazı şeylerin başında farklı adetler, farklı tatlar yer almaktadır. Hatta bugün bile benim bölgem olan Dillirga’da bilinmeyen tatların olduğunu yaptığım araştırmalarda görebilmekteyim.
Bu tatlar arasında FELAFEL’in benim yaşadığım yerde hayatımıza henüz girmediğini, fakat Lefkoşalılarla 1948 yılından sonra girdiğini canlı kaynaklar ifade etmektedir. Bundan dolayıdır ki Felafelin Kıbrıs’taki geçmişi kısa bir zaman süreci içinde olduğu için benim gibi kırsalda yaşayanların hayatlarına girmemesinin doğal bir sonuç olduğunu kabul etmek gerekiyor… Belki de Kıbrıs’ın her köşesinde tanınması için yeterli zaman olmadığını da söylemek mümkün.

Arap kültüründen bize

Filistin, Libya, Mısır, Suriye, Ürdün, Lübnan ve diğer Arap ülkelerini de içine alan insanların hemen hemen her gün yedikleri yiyecekler arasında yer alan Felafel, Kıbrıslı Türkler tarafından da sevilen bir yiyecek olmuştur. Felefelin tadına varanlar kolay kolay vazgeçilemeyecek  bir tat olduğunu bilirler… Hatta araştırmama katkı koyanlar Felafelin etten daha lezzetli bulduklarını ifade etmektedirler.
Kıbrıs’ta Felafel’in yaşayan babası fakat Felafel işini uzun zaman önce oğlu Hişam Terazi’ye devreden Muafak Terazi, bu araştırmanın canlı kaynaklarımın baş kahramanıdır. Verdiği bilgiler ışığında Felafeli daha derinden tanımamıza olanak sağlamıştır.
Ortadoğu ülkelerinde ‘Falafel’ olarak bilinen bu yiyeceği bizler Felafel olarak adlandırmaktayız… Felafel, bakla ve nohutun bir gün önceden ıslatılarak, çeşitli ot ve baharatlarla birlikte ezilmesinin ardından yassı yuvarlak köfte şekline getirildikten sona yağda kızartılarak hazırlanan bir yiyecektir.  Bir Ortadoğu yiyeceği olarak kabul edilen Felafel, bir vejetaryen yiyeceği olarak görülüyor. Ortadoğu’nun bu ünlü yiyeceği kimi tariflerde hububat olarak sadece bakla veya sadece nohut’un ezilerek içine ot ve baharatların eklendiği Ortadoğu ülkelerinin damak tadına göre yapılmaktadır. Bugün bizim tanıdığımız felafelin pidenin içinde kırmızı lahana turşusuyla birlikte yendiğini görmekteyiz. Her ülkenin bir kültürü var ya!.. İşte, felafeli yemek için o kültüre ait özel tatlarıyla birlikte pidesiyle veya ekmeğiyle sunulmaktadır. Tıpkı Kıbrıs pidesinin içinde sunulması gibi…  Felafel’in yanında, Ortadoğu tercihine göre de humus veya tahın eklenerek de yenmektedir. Felafel özellikle Ortadoğu elçiliklerinde kokteylerin aranan lezzetlerindendir.
Kimi kaynaklar falafelin anayurdu hakkında net bilginin olmadığı konusunda bilgilendirme yaparken, kimi kaynaklara göre de felafelin anayurdu Mısır olarak işaret edilmek suretiyle tarihi geçmişi 4 bin yıl öncesine dayandırmaktadırlar. Felafelin diğer adı da ‘Ta’meyya’ olarak bilinmektedir. Ta’mayya’nın Mısır’a ait en eski yemek kültürlerinden biri olduğu belirtilmektedir. 
Felafel ile ilgili bir başka bilgi de, Büyük İskender’in Mısır’ı alması ve İskenderiye şehrini kurmasıyla birlikte Helenistik kültür ile bir etkileşim sürecine girilmiştir. Kıptîler veya Koptlar olarak adlandırılan bu halk Mısır’ın eski halkıdır. Roma devrinde ağır vergiler altında ezilen Kıpti halkı, M.S. 46′da Mark’ın Mısır’a gelmesi ile Hıristiyanlığa geçmişlerdir. Mısır nüfusunun yüzde 10’unu oluşturan Kıptiler, Paskalya öncesinde gelen büyük perhiz günlerinde hayvansal gıda tüketiminin yasak olmasından dolayı felafel yedikleri bilgileri edinilmektedir.

‘Kıbrıslı Rumlar daha önce biliyordu’

Tüm dünyada beğenilen bir tat olmayı başaran felafel, kaynak kişilerimden Muafak Tarazi’nin aktardığı bilgilere göre, Kıbrıslı Türkler tarafından bilinmeden önce Kıbrıslı Rumlar bu yiyeceği bilmekteydiler. Kıbrıslı Rumların bu yiyecekle tanışmaları dini bağlarından dolayı Mısır’da yaşayan Kıptilerin Kıbrıs’a yaptıkları göçlerle etkilenmiş olabileceği varsayılmaktadır. (Cemal Abdül Nasır zamanında Kıptilerin Kıbrıs’a göçleri daha fazla artığı da kaynak kişiler tarafından aktarılmıştır).  Fakat Kıbrıs kültürünün ortak olduğu düşünülürse felafelin Kıbrıs Türk toplumunun hayatına neden sonradan katıldığına ilişkin şimdilik bir bulguya rastlanmasa da, Rumların bu yiyeceği sadece Paskalya öncesinde gelen büyük perhiz zamanlarında tercih ettikleri ve ticarete dönüştürülmemesi nedeniyle içe dönük kalmak suretiyle Kıbrıs’ın tümüne yayılmadığı şeklinde yorumlama getirebiliriz. 
Felafel’in Kıbrıs’a olan yolculuğunu araştırırken beraberinde birçok olaya da şahitlik ettiğini görmekteyiz.
Biz Kıbrıslılar çağlar boyunca Akdeniz ve Yakındoğu ülkelerinin etkisiyle yoğrulmuş zengin kültür mirasının bugünkü şekliyiz.  Ve bu mirasın oluşması için yaşanılan olumsuz olayların da kurbanı olarak tarihin sayfalarında hep sömürülen olarak yer alsak da, farklı ulusların farklı kültür akışı da zenginlik katmıştır kültür mirasımıza…
Ticaret ve kültürel değerler ülkelerin birbirine olan yakınlığını sağlayan önemli unsurlardır. Kıbrıs’ın Ortadoğu’yla olan bağları asırlar öncesine dayanır ve yemek kültürü önemli yer tutar.

Felafelin Şahitliğinde Tarihsel Olaylar

Felafel Kıbrıs’a yolculuğa çıkmadan önce mutlu ve huzurluydu memleketlerinde.  Dünyada Milliyetçilik akımları ve sanayi devrimiyle başlayan hareketlenmeler sonucunda meydana çıkan Birinci ve İkinci dünya savaşları tüm dünyayı etkilediği gibi, Kıbrıs adasını da büyük bir değişime sürüklemiş,  yoksulluk Adanın her köşesini ahtapot gibi sarmıştı. Özellikle XIX’uncu yüzyıldaki I. Dünya Savaşından yenik çıkan Osmanlı Devleti, elinde tuttuğu toprakları teker teker sömürgeci devletlere terk etmek zorunda kalmıştı.  1878 yılında İngiltere’ye kiralanan, daha sonra 1923 Lozan Anlaşmasıyla sömürge idaresi altına giren ve en sonunda da İkinci Dünya Savaşı’nı yaşayan Kıbrıs insanlarının sosyo-ekonomik güçleri zayıfladığından bir çıkış yolu aramaya başlamışlardı.
Kıbrıs İngiltere’nin sömürgesi altına girerken, 1917’de Filistin de İngiltere’nin sömürgesi altına girmişti. Bu dönemde Avrupa Devletleri’nin desteği ile planlı olarak gerçekleştirilen Yahudilerin Filistin’e göçü ve Yahudi nüfusundaki artış Yahudi Devleti’nin kurulması hedefine doğru yavaş yavaş yol alırken, Kıbrıs’ta yürekleri dağlayan olaylar da yaşanmaya başlanmıştı. Yoksul duruma düşen Kıbrıslı Türk aileler gelinlik yaşa gelen kızlarını bu hareketlilik içinde Filistin’e ve Yakın Doğu ülkelerine doğru bilinmeyen bir yola çıkartmışlardı. 
Kıbrıslı Türk kızlar bu yola ekonomik nedenlerle çıkarken, Filistin’de İslam geleneklerine göre evlenecek olan erkeklerin kız tarafına yüklü bir miktar ‘MEHİR’ denilen başlık parası vermeleri şartı vardı... Evlilik çağına gelmiş Filistinli erkekler mehirin ağırlığı altında ezilirken evlenmek için başka yollar bulmuşlardı. İngiltere’nin sömürgesi altında olan Filistin ve Kıbrıs arasındaki seyahatler çok kolay yapılmaktaydı o zamanlar... Bu kolaylıktan yararlanan Filistinli erkekler Kıbrıs’ın yolunu tutmuşlardı. Diğer taraftan Kıbrıs Türk adetlerinde de evlenecek olan erkeklerin kızın çeyizini hazırlamak için erkek tarafının kız tarafına verilen  ‘AĞIRLIK PARASI’ yaygındı. Ortadoğu’dan kız almak için gelen Araplar bu ağırlık parasını verirken kızın çeyizini yapmak için değil, kızın ailesine maddi katkı şekline dönüşmüştü... Hem de çok çok ucuza… Dram da işte buradan başlamaktaydı.
1920-1950 yılları arasında Araplara satılan genç kızların dramıyla sürüp giderken iki tarafın da alım gücünün de göstergesiydi yaşananlar...  Gün geldi öyle bir taleple karşı karşıya gelindi ki, bu iş için ‘Simsarlar’ ortaya çıkmıştı. Bunlar köy köy dolaşıp gelinlik çağa gelmiş yoksul aile kızlarını belirlerler ve kızın annesi ile babasıyla bir fiyat üzerinden pazarlık yaparlardı. Genç kızların güzelliklerine ve aile durumlarına göre 10-15 liraya satılırlardı. Hem de Filistin erkeklerine verilen gelinlik kızların akıbetinin ne olacağını bilmeden… 

Felafel Kıbrıslılarla tanışıyor

1948 yılında Filistin-İsrail çatışmalarında Filistin halkı büyük bir göç yaşamış, bir bölümü dünyanın çeşitli ülkelere dağılırken kimisi de tüm mal varlıklarını geride bırakarak ikinci yuva saydıkları Kıbrıs’a yaralı kuşlar gibi sığınmak zorunda kalmışlardı.
1948 yılındaki bu göç, Arapların Kıbrıs’tan satın aldıkları Türk kızlarının hüzünlü yolculukları da son bulmuş oluyordu. Bu hüzünlü yolculuk, tarihte sömürge devletlerinin sömürgeleştirdiği halklara yarattığı olumsuz etkilerden bir tanesi olarak iz bırakmıştır Kıbrıs tarihine…
Bu olaylar her iki ülkede de acı patlamalar yaşarken Kıbrıs Türk toplumunun felafel ile tanışması, İsrail-Filistin savaşının çıktığı 1948 yılına rastlar. Bu tanışıklık Kıbrıs Türk toplumunun acı gerçeklerini de vurgular.
Bu gerçeklerin içinde Felafel’in yolculuğu da olaylara paralellik göstererek Kıbrıs’a doğru yolculuğa çıkmaya hazırlanır.  Araştırmamızın baş tanığı olan Muafak Tarazi’nin verdiği bilgiler ışığında, Arapların Kıbrıslı Türk kızları satın almaya başlamalarıyla Kıbrıs Türk toplumu da felafelle tanışmış olur. Fakat Muafak Tarazi kızların satın alınması olayını küçültücü bularak basa basa vurgulamak istiyor ‘kızlar ne satılıyor ne de satın alınıyordu’. ‘Satılık’ kelimesini sevimsiz buluyor. Belki de masum bir adımdı önceden atılan adımlar. Fakat sonrasında ticarete dönüştüğü de bilinen bir gerçekti… Çünkü bu iş için Simsarlar ortaya çıkmıştı.
Kıbrıslı Türkler felafelin en güzelini ve en lezzetlisini bugün ‘Arabuşak’ olarak hatırladıkları bir kişi sayesinde tanıştıklarını söylemektedirler.  1950’li yıllarında tadına doyum olmazdı dedikleri Felafelin tadını hala hatırlamaktadırlar.  Arabuşak olarak bilinen bu kişi 1903 doğumlu olan ve evlenmek için 1921 yılında babasıyla birlikte Kıbrıs’a gelen bir Filistinliydi. Adı Raşit Tarazi olan bu genç, Araplara verilen kızlardan onyedi yaşında Lefkoşalı Şefika hanımla evlenmişti. Şefika hanım Laleli Cami’de ikamet eden Hacı Sadık Suyolcu’nun kızıydı. Raşit Tarazi Şefika hanımla evlenir evlenmez memleketine Filistine dönmüştü. Filistin, o zamanlar Kıbrıs’ın ekonomik durumundan kat kat daha iyi durumdaydı. Muafak Tarazi’nin babası olan Raşit Tarazi Filistin’de babasının (Muhammed Tarazi) yanında aile işletmesi olan lokantada çalışıyordu. Muafak Tarazi’nin anlattığına göre Filistin’de çok iyi hayat yaşamaktaydılar 1948 yılına kadar… 1948 yılında İsrail - Filistin savaşı ortaya çıkınca eşinin Kıbrıslı olması nedeniyle tüm mallarını geride bırakarak 9 çocuğuyla birlikte ikinci vatanı olan Kıbrıs’a ailesiyle birlikte göç etmek zorunda kalmış. Raşit Tarazi yeni vatanında birkaç iş denemesinden sonra sonuç alamaz. Elindeki varı yoğu tükenince de başka yollar denemeye karar verir. Kıbrıslı Türklerin bugüne kadar tatmadığı kendi kültürüne ait bir yiyeceğin ticaretine başlar. Böylece felafelin Kıbrıs’a yolculuğu birçok toplumsal olayın gölgesinde Kıbrıslılara sunulmaya başlanmış olur…
1960 yılında vefat eden Raşit Tarazi’nin mesleğini felafelin bugün yaşayan babası sayıldığı bilgileri edinilen 1937 doğumlu oğlu Muafak Raşit Terazi üstlenir.
Muafak Raşit Terazi, felafeli anayurdundan Kıbrıs’a getiren ve ilk kez ticaretini yapan kişinin babası Raşit Tarazi olduğunu, Kıbrıs’ta ‘ARABUŞAK’ olarak tanınan babasının adanın birçok yerinde kurulan panayırlara katıldığını, böylece felafelin Kıbrıs’ta diğer lezzetler arasında aranan bir yiyecek olmasını sağladığını bilgimize getiriyor. Bu işe vefatına kadar devam etmiş, daha sonra oğlu Muafak Tarazi devralarak  babasından kalan felafelin tadına farklı baharatlar ekleyerek, tadını ileriye götürmüş. Felafeli, babası gibi, her yiyene tadının güzelliğinden dolayı sevdirmeyi başarmıştır. Her şeyin bir sonu ve bir başlangıcı olur ya!.. Muafak Tarazi ata yadigarı bu yiyeceğin tanıtımını ve meraklısına sunumunu 1962 doğumlu oğlu Hişam Tarazi’ye üçüncü kuşak olarak devretmiştir… Hişam Tarazi halen bu tadı sadece bayramlarda ve özel günlerde Fuar Alanı’nda kendisine ayrılan bölümde büyük bir özenle meraklısına büyük bir keyifle sunmaktadır.
Felafel Kıbrıs’ta ticaretine başladığı günden beri Kıbrıslı Rumların da en çok aradıkları tatların başında geliyordu. Felafelin Kıbrıs’a geldiği günden beri vazgeçemedikleri ve her zaman sordukları bir tat olmuştur.
Felafelin yaşayan babası Muafak Tarazi’nin en büyük arzusu ata yadigarı olan bu tadın nesiller boyunca sürdürülmesi. Ailenin küçük torunlarından, Hişam Tarazi’nin oğlu Teyfir Tarazi geleceğin dördüncü kuşağı olmak için aile büyükleri tarafından özenle yetiştirilmekte. Ata yadigarının sürdürülmesine olan bağlılık Tarazi ailesi için büyük önem taşıyor.
Kıbrıs’ta birçok ata mesleğinin yok olduğu günümüzde, ata mesleklerinin sürdürülmesi için Tarazi ailesi en güzel örnek olmalıdır hepimize… Muafak Tarazi: “İster dokor olsun! İster diplomat! Ata mesleğini yapmak için engel değildir.”diyerek son noktayı koyuyor felafelin yolculuğuna. 
Ortadoğu’nun bu lezzetli yiyeceğini biz Kıbrıslı Türkler Filistinli Raşit Tarazi (Arabuşak) sayesinde tanıdık. Mc. Donalds neyse felafel de Ortadoğu’nun fasfood‘u olarak tanımlanmaktadır. Özellikle Ortadoğu’dan dünyanın birçok ülkesine göç eden Mısırlılar, Suriyeliler, Filistinliler, Lübnanlılar ve özellikle bu ülkelerin elçilikleri sayesinde felafel dünyanın birçok yerinde aranan ve sevilen yiyecekler arasında ilk sıralara yerleşmiştir.
Felafel, Kıbrıs’a gelene kadar yaşadığı onca huzursuzluk, onca olumsuz olaydan sonra hala dimdik ayakta tadını yayıyor barış ve sevgiyle…

Bu haber toplam 5382 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 115. Sayısı

Adres Kıbrıs 115. Sayısı