Felaketler Dönemi…..
Önce kendi ülkemizde yaşadık bir yangın felaketini. Güneydeki yangına üzüldük. Tam da onun izlerini silmeye çalışırken, çok daha büyükleri çıkıverdi karşımıza. Türkiye’dekiler. Sadece ormanlar falan değil, alev alev içimiz yandı… Uzaklardan, TV’den izlerken, orada burada çıkan resimlere bakarken bile titredik, ürperdik. O güzelim yerlerin bir kömür yığınına dönmesine mi ? Kaçamayarak ateşler içinde can veren hayvanlara mı ? Evini barkını kaybedenler insanlara mı ? Hangisine ağlanmazdı ki ?
Büyük bir felaketti. Neyse ki,önemli ölçüde kontrol altına alınmış sonunda.
***
Başlangıçta, afallayıp kalmıştım. Aynı gün, aynı saatlerde, çok sayıda bölgede ??? “Olamaz..dedim… Bu, planlanmış bir sabotaj hareketi. Hem de çok çok iyi planlanmış…”. Ama, o günü izleyen bir iki gün içinde sadece Türkiye’den değil, başka başka ülkelerden de ‘yangın’ haberleri gelmeye başladı. Yunanistan’dan da, İtalya’dan da… Hatta dünyanın dört bir yanından, daha uzak yerlerinden de. “Sabaotaj falan değilmiş demek ki…” dedim.
***
Tam da ‘Yangınlar’ şokunu atlatmaya çalışırken,ardından ‘Sel’ haberleri. Evsiz barksız kalan insanlar hatta hayatını kaybedenler yine…
Sadece ‘pandemi’ değil başka başka birşeyler daha olmakta dünyada.
Buzullar erimekte; ‘soğuk’ olarak bilinen bazı ülkelerde hava sıcaklığı rekorlar kırmakta; orman yangınları çoğalmakta, seller basmakta her bir yanı…
‘Küresel Isınma’, Corona Virüsü paniği içinde insanların kafasında en üst sırada değil ama umarım bir süre sonra listede, birinci sıraya yükselmez.
Resmi Tarih
Yaşadıklarımla, tarih kitaplarında anlatılanlar pek birbiri ile uyuşmuyor… Yaşamadıklarımla ilgili anlatılanlar da öyle. Bu nedenle de benim Resmi Tarih’e güvensizliğim büyük boyutlarda.
Kendi ülkemle ilgili olarak bu kanıya vardıktan sonra başladım, Türkiye başta olmak üzere, diğer ülkelerin Resmi Tarih kitaplarını incelemeye. Ve sonuçta farkettim ki, diğer ülkelerde de durum benim memleketimdekinden pek farklı değil. Acı gerçek bu malesef.
Ben ve benim yaşıtlarım, meraklı ise bazı şeyleri araştırıp öğreniyorlar. Peki ama yaşamayanlar ? Bizden sonraki nesiller ? Çoğu, ne enjekte edilmişse, onu doğru kabul ediyor. Gerçekler ise, ya unutuluyor yahut da bir köşeye itiliyor.
Beni ‘Kurtaran’ Türkiye ne biliyor Kıbrıs tarihi hakkında ? Fazla söze gerek yok…Ne bildiği, Devlet’in televizyonunun çekip gururla ekranlara getirdiği diziden belli…
Teşhis (!)
Ve sonunda teşhis kondu. Artık hastalığın (!) nerede olduğu net bir şekilde ortaya çıkmış durumda… ‘Tarih Eğitimi’…..
Biz de çok ama çok merak etmeye başlamıştık, neden aramızda bu kadar çok sayıda ‘Vatan Haini’, ‘Rumcu’, ‘Satılmış’ hatta ‘Türkiye Düşmanı’ var diye.
Artık biliyoruz nedenini: Tarih Eğitimi…..
Öyleyse, sıfırdan başlamalı yeniden. Örneğin, Tarih Kitapları değişmeli…. Okullardaki Tarih derslerinin sayısı artırılmalı… Hatta ve hatta, buralardan hayırlısı çıkmadığına göre, Tarih öğretmenleri Anavatan’dan getirilmeli.
Ne dersiniz ?
Sokak Ağzı
“İngiltere’nin aşı huysuzluğu, belli markalı aşılar için mi ? Yoksa genel olarak KKTC’de yapılan aşılar için mi ? Anlayamadım.”
***
“Geçen hafta Erenköy olayının yıldönümü idi. Hala anlayamıyorum. Erenköy’e gönderilen zavallı öğrencilerin görevi neydi. Oradan Rumu ezip geçip Lefkoşa’ya mı geleceklerdi ?”
***
“Beyfendi. Sen lütfen sağda kalmaya devam et. Ben soldan yoluma devam edeyim.”
***
“450 senedir burada olanların söz hakkı vardır da 800 yıldır bu adada olanların söz hakkı yok mu sayın Tatar ?”
***
“Ben merak ettim araştırdım. Dedelerim Arnavutluktanmış. Sen de merak edip araştırdın mı Sn.Başkan ?
***
“Tatar’ın Sarayının elektrik enerjisi nereden sağlanıyor ? Sakın Güney’deki kan davalımızdan demeyin.”
Anlayana
“Ufak hırsızlar asılır, büyük hırsızlar serbest bırakılır.” (Alman Atasözü)