Felsefe Eğitimini Geliştirme Üzerine
Türkiye’de Felsefe olimpiyatları hem ulusal düzeyde hem de uluslararası düzeyde yapılmaktadır. Bu yarışmalar düşüncenin kendi başına değerine dikkat çekme, araştırma ruhunu kazandırma, yaratıcı ve eleştirel düşünme, gibi amaçlarla organize edilmektedir.
Nügen Derman Duru
[email protected]
“Felsefe bir inanç bağlamı değil, bir bilgi bağlamıdır.”
Betül Çotuksöken
1974 yılında kurulan Türkiye Felsefe Kurumu, Türkiye’de toplumsal anlamda çok önemli işlevleri üstlenmiştir. Felsefi bilginin yaşamdaki gerekliliği konusunda farkındalık yaratmak, felsefeyi duvarların dışına çıkarmak, uluslararası çalışmalar yapmak ve Türkiye’de felsefe ile ilgili yapılan çalışmaları dünyaya tanıtmak gibi amaçlara yönelik çalışmalar yapmaktadır. Kurum, Türkiye Liselerarası Felsefe Olimpiyatları, Uluslararası Felsefe Olimpiyatları, Çocuklar İçin Felsefe gibi ciddi organizasyonlara imza atmış, atmaya da devam etmektedir. Özellikle Çocuklar İçin Felsefe Birimi, felsefe eğitimini küçük yaşlara çekme konusunda çalışmaktadır. İlkokul düzeyinden lise düzeyine kadar öğretmenlere yönelik eğitimlerin yanı sıra, her yıl lise düzeyinde felsefe olimpiyatları düzenleyerek gençlerin ve öğretmenlerin felsefeye olan ilgilerini canlı tutmaktadır. Türkiye’de Felsefe olimpiyatları hem ulusal düzeyde hem de uluslararası düzeyde yapılmaktadır. Bu yarışmalar düşüncenin kendi başına değerine dikkat çekme, araştırma ruhunu kazandırma, yaratıcı ve eleştirel düşünme, gibi amaçlarla organize edilmektedir. Bunların yanında, insan haklarının, insancıl düşüncenin ve eğitimin gelişmesine ortam hazırlamak ve günümüzün önemli düşünsel ve etik problemleri üzerinde düşünmeye ortam hazırlama da hedeflenmektedir.
TFK Başkanı Ioanna Kuçuradi ve TFK Çocuklar İçin Felsefe Birimi Başkanı Nuran Direk’in desteğiyle Kuzey Kıbrıs’ta da felsefe alanında çalışmalar başlatıldı. Farklı okullarda görev yapan felsefe öğretmenlerimizle birlikte yürütülen bu çalışmaların amacı, Kuzey Kıbrıs’ta felsefe eğitimini geliştirmedir. 2016 yılından beri sürdürülen bu çalışmaların bir ayağını öğretmen eğitimleri, bir ayağını da felsefe olimpiyatları oluşturmaktadır. Amaç, Türkiye ve birçok ülkede ulusal düzeyde yapılan bu yarışmaları ülkemizde de eğitim sisteminin bir parçası haline getirmektir. İlk kez 2017 yılında yapılan “Kuzey Kıbrıs Liseler Arası Felsefe Olimpiyatları” nın üçüncüsü bu yıl yapılacak. Aralık 2019’da Eğitim Bakanlığı’nın onayı ile Lefkoşa Türk Lisesi’nin organizasyonunda yapılacak olan yarışma, Lefkoşa, Girne, Mağusa, İskele, Güzelyurt ve Lefke olmak üzere 6 farklı merkezde gerçekleştirilecek. Yarışmada öğrencilere üç farklı düşünürden sözler verilerek diledikleri bir tanesi hakkında felsefi deneme yazmaları istenmektedir. Her yıl uluslararası düzeyde de yapılan yarışmada öğrencilerden kendi ana dillerinin dışında bir dilde felsefi deneme yazmaları beklenir. İlerleyen zamanlarda hedef uluslararası yarışmalara da katılabilmektir. Her geçen gün felsefenin insan hayatındaki önemi, dünya barışına ve insan haklarına katkıları daha iyi kavranmaktadır. Bu türden organizasyonlara ilginin artmasını sağlamak, bu anlamda oldukça önemlidir.
Felsefe eğitimi, içinde yaşanılan koşullardan soyutlanamaz. 21. yüzyılın koşullarına uyum sağlamaya çalıştığımız oldukça karmaşık ve bir o kadar da zor zamanlardan geçmekteyiz. Yaşadığımız coğrafya, kültür, siyasal ve ekonomik koşullar dünya problemleri karşısında nasıl bir tavır alacağımız konusunda etkilidir. Gezegenimizin giderek farklılaşan fiziksel ve sosyal görüntüsü kötümser tablolar çizmemize ve mutsuzluğumuza neden olmaktadır. Hayatın anlamını bulamayan, gelecek kaygısının esareti yüzünden bugünü kaçıran, bugünü kaçırmayım diye gelecek üzerinde kafa yormayan yığınlar haline geldik. Kısaca kendimizden vazgeçtik. Geriye tek şey kaldı; çocuklarımıza ve gençlerimize, bu koşulları yaratmaktan sakınan, hayatını anlamlı kılabilecek hedefler koyabilen, etik değerlere sahip bireyler haline getirecek bir eğitim. O halde, öncelikle okullarda verilen felsefe eğitiminin değerini bilmek, gelişmesini sağlayacak her türlü girişimi desteklemek önceliğimiz olmalıdır. Öğrencilerde merak oluşturma ve ilgilerini canlı tutmak için alternatif felsefe etkinliklerinin sayılarını arttırılabilir. Okullarda felsefe kulüpleri kurarak, metin okumaları yaparak, tartışma grupları oluşturarak ve farklı mekânlarda felsefe atölyeleriyle bu konuda çok yol alınabilir.
Eğitimci olmanın en güçlü yanı, öğrencinin hayatına dokunabilmedir. Gerekçeli düşünebilmesini sağlayarak ve özerk bir birey olabilme yolundaki düşünsel gelişimini sağlayacak çalışmalar yaparak Bunu gerçekleştirebiliriz. Ancak bu şekilde öğrencinin dünyasına yeni pencereler açabiliriz. Kabul etmek zorundayız ki sadece felsefe değil, diğer alanlarla olan ilişkisinde de öğrencinin ilk bağı öğretmenidir. Bu nedenle o alana ilişkin sevgisinin de nefretinin de çoğu zaman sorumlusu öğretmenidir. Bir otorite figürü olmaktan çıkarak, öğrencinin sağlam akıl yürütebilmesine, düşüncelerini söyleyebilmesine, karşıt görüş geliştirebilmesine, yargılanmadan kendini ifade edebilmesine olanak sağlayacak bir güvenlik alanı (sınıf ortamı) oluşturmak öğretmenin atabileceği ilk ve belki de en önemli adımdır. Ne yazık ki birçoğumuz için felsefenin değeri, öğrencilerin üniversite sınavında çözebileceği soru sayısı kadar ya da sınav kâğıdının üstündeki puan kadardır. Derslerin işleniş tarzı çoğunlukla öğrenciye felsefe tarihini ve filozofların görüşlerini deyim yerindeyse bir çeşit dayatma şeklindedir. Hâlbuki yapılması gereken, felsefi düşünüşü, felsefi soru üretmeyi, derin düşünmeyi deneyimlemelerini öncelikli hale getirmektir. Bu noktada öğretmenin vizyonu, dünya görüşü çok önemlidir. Çeşitli nedenlerden kaynaklanan sorunların olumsuz etkisini en aza indirgemek, öğretmenin birikimi, sağlam dünya görüşü ve manevra yeteneğiyle mümkün hale gelebilir. Öğretmenlikte sorunlarla karşılaştığınızda yaratıcı olmak zorundasınız. Örneğin, kalabalık sınıflar veya müfredat kaygısı nedeniyle yapamadığınız tartışmaları bir düşünce kulübü kurarak yapabilirsiniz. Filmler, güncel haberler ve problemler üzerinden giderek tartışma ortamları yaratarak öğrencide merak uyandırabilirsiniz. Söyleşiler, geziler, aytışmalar öğrencilerin kayıtsız kalamayacakları etkinliklerdir. Öğrencilerle birlikte oluşturulacak felsefe odaları, felsefe koridorları… Tüm bunları yapmak zaman, duruma göre de finans ister. Ancak en önemlisi bunları yapmaya değer görecek bir yüreğe sahip olmaktır. Çünkü tümü de az ya da çok yapılabilecek şeylerdir. Unutmayalım ki öğrencinin felsefe ile bağ kurmasını sağlamanın yolu ona felsefe tarihini ezberletmekten, belli bilgileri dayatmaktan değil, özerkliğini, sahip olduğu potansiyelini fark etmesini ve hayata geçirmesini sağlamasına olanak yaratmaktan geçer. Ancak böyle bir felsefe eğitimi bize, yaşadığı toplumu ve dünyayı ciddiye alan, sorumluluklarını bilen, tüketmek için değil, yeniden üretmek için uğraşan insan modelini kazandırabilir.
Kıbrıs Türk Toplumu olarak yaşadıklarımız karşısında verdiğimiz ya da veremediğimiz tepkilerimizi, rahatsızlıklarımızı, huzursuzluk ve şikâyetlerimizi düşünürsek asıl o zaman en çok da buna ihtiyacımız olduğunu görebileceğiz.
Her türlü dogmatik düşünüşün karşısında yer alan felsefe, insan düşüncesinin özgürleşmesinin olmazsa olmazıdır. Duyularımızla algılayıp deneyimleyebildiğimiz dış dünyanın ne derece doğru bilgisine ulaşabildiğimizden tutun da, yaşamın anlamı ve amacına, davranışlarımızdaki temel ilkelere varıncaya dek pek çok konuda adeta görme yeteneğimizi netleştiren bir mercek gibidir felsefe. İnsan düşünen, eylemde bulunan ve değerlendirmeler yapan bir varlıktır ve tüm bunları bir dünya görüşüne göre gerçekleştirir. Felsefenin sağlam bir dünya görüşü edinmedeki rolü yadsınamaz. Bu dünya görüşünün oluşmasında bilimle at başı gitmesi gereken bir alandır felsefe…
Artık onun ne işe yaradığını ya da hayatımızda nasıl bir rolü olduğunu tartışmak yerine eyleme geçmeliyiz. Bizim için en doğru soru, felsefenin Kıbrıs Türk Eğitim Sistemi’nde gerçek anlamda bir yeri olup olmadığı ya da bunu gerçekten isteyip istemediğimizdir.
Federico Mayor’un da dediği gibi, felsefe eğitimi 21.yüzyılın anahtarıdır. Bu öyle bir anahtardır ki zekâyı kullanmayı, sorun çözme becerisini, muhakeme yeteneğini geliştirir, insanı ve nihayetinde de toplumu özgürleştirir.