1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. FEMİNİST ATÖLYE
FEMİNİST ATÖLYE

FEMİNİST ATÖLYE

FEMİNİST ATÖLYE

A+A-

Feminist Atölye (FEMA)
[email protected]


Sayfamızda bu hafta başlayacağımız bir tanıtım serisi ile sizlere 50 esaslı feminist fim listesini, filmlerin kısa tanıtımları ile izlenecekler listenize almanız umuduyla sunuyoruz. İyi bir kaynak olması dileğiyle…

1-Joan of Arc’ın Tutkusu    1928
The Passion of Joan of Arc  Yönetmen: Carl Theodor Dreyer
Carl Dreyer’in son sessiz filmi. Joan, oyunculuk yaptığı tek uzun metrajlı filmde aktris Renee Falconetti tarafından canlandırılıyor. Film eleştirmeni Jonathan Rosenbaum, Carl Theodor Dreyer’ın başarısını taçlandırıyor. Kadınlara olan baskıların önünün alınamadığı yıllarda çekilen filmin sessiz içeriği, kasıtsız bir yankı yaratıyor. Dreyer’ın boşluk yaratmadaki radikal yaklaşımı ve stilindeki yoğun şiddet, filmin atmosferini belirliyor. Dreyer’ın acı verici trajedileri ise belleklerde yaşamaya devam ediyor.


2-Ateş Böceği  1933
Christopher Strong | Yönetmen: Dorothy Arzner 
Sessiz sinemadan sesli sinemaya başarılı bir geçiş yapan öncü yönetmen Dorothy Arzner, Lucille Ball ve Katharine Hepburn gibi Hollywood’un güçlü kadınlarının kariyer inşa etmelerine yardım etti. Katharine Hepburn bu filmde sözünü sakınmayan bir aktris olarak yer aldı.

Filmin hikâyesine gelirsek; rekorlar kıran İngiliz kadın pilot, seçkin bir politikacıya (Colin Clive) aşık olur. Kısa zamanda bu aşk, bir yatak hikâyesiyle buluşur. Politikacı, ilk gecelerinin sonunda kadın pilotta katılmak üzere olduğu yarışmadan çekilmesi konusunda ısrar eder. Bu sahne, akıllı kadının ilkel bir yatak öncesi sahnesidir. Kadınlar her zaman vericidir 40’lı yıllarda bu sahneler belli belirsiz yer alır.

3-Son Krizantemlerin Öyküsü  1939
Zangiku monogatari (The Story of the Last Chrysanthemums) | Yönetmen: Kenji Mizoguchi
Japon toplumunda kadın sömürüsünün ve dışlanmasının bir diğer korkusuz portresi. Kadın
tiplemeleri yönetmen Kenji Mizoguchi’nin annesinden ve kızkardeşinden de izler taşıyor.


4-İkindi Tuzakları  1943
Meshes of the Afternoon | Yönetmen: Maya Deren
Kişisel deneyimlerden ve kaygılardan doğan avant-garde bir film. Maya Deren’in 1943 yılındaki
deneysel klasiği, kadın bakışına içerden bir bakış atıyor ve rüya gibi görüntülerle kendi benliğini  oluşturuyor.

5-Şerburg Şemsiyeleri  1964
The Umbrellas of Cherbourg | Yönetmen: Jacques Demy
1957 yılında geçen filmde, Madame Emery ve kızı Geneviève Fransa’nın Normandiya bölgesindeki
Cherbourg’da küçük bir dükkânda şemsiye satmaktadır. 17 yaşındaki Geneviève ve 20 yaşındaki oto
tamircisi Guy Goucher’le birbirlerine aşık olurlar. Çift, evlilik planları yapar ancak Guy’ın annesi bu
fikre karşıdır. Bir süre sonra Guy, Cezayir’deki savaşa katılır. Geneviève ise hamile olduğunu öğrenir ve zengin bir kuyumcu olan Roland Cassard’la evlenmek zorunda kalır.
Jacques Demy’nin filminde çizdiği bağımsız kadın karakteri (Catherine Deneuve), evlilik, çocuk ve hayatta kalmak arasında seçimler yapmak durumundadır.


Daha Fazla Bilgi: https://line.do/tr/50-esasli-feminist-film

-----------------------------------------------------

Karanlığın linç ettiği kadın: Hypatia

Bundan yaklaşık 1600 yıl önce Mısır’ın İskenderiye kentinde korkunç bir cinayet işlenir; ‘iffetsiz’ ve ‘günahkâr’ olmakla suçlanan bir kadın toplumun gözleri önünde ‘öfkeli’ bir güruh tarafından linç edilir. Taşa tutulan, parçalara ayrılıp yakılan kadın, matematikçi, gökbilimci, filozof Hypatia’dır.

Büyük İskender’in M.Ö. 332 yılında kurduğu İskenderiye, yüzyıllarca barış içinde yaşadı. M.Ö. 30’lardaRoma’nın hâkimiyetine geçen kentte barış ortamı M.S. 300’lerde bitti. Limanları, bilginleri, kültür merkezi, dev kütüphanesi ve üniversitesiyle İskenderiye o dönem ticaretin ve aydınlanmanın merkeziydi. Başında ünlü matematikçi Theon’un bulunduğu okulda kızı Hypatia da matematik, felsefe ve astronomi dersleri veriyor, Platon, Aristo ve Oklid’in fikirlerini tartışmaya açtığı bu dersler dünyanın dört bir yanından gelen öğrencilerle dolup taşıyordu... Elif Eral, yazdı…

Kentin dokusu Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesinin ardından hızla değişti. İktidara egemen olan Hıristiyanlar, Pagan ve Yahudiler başta olmak üzere farklı inançlara sahip kim varsa hedef aldı.

Kentte ardı ardına cinayetler işlenirken Hypatia çalışmalarını aralıksız sürdürdü. Her gün bir çember çizerek; dünyanın, güneşin, gezegenlerin hareketlerini yeniden hesap ediyor, öğrencilerine “Bizi birleştiren şeyler ayıranlardan daha fazla; tüm insanlar eşittir, kardeştir...” tavsiyesinde bulunuyordu.

***

İskenderiye Üniversitesi’ni inançsızlığın merkezi olarak gören Hıristiyanlar, Serapis tapınağı, müze ve dev kütüphanenin yok edilmesi gerektiğini düşünüyordu. Kitapların parçalandığı, heykellerin yıkıldığı, insanların öldürüldüğü kanlı saldırıda yüzyılların bilimsel birikimi de yok edildi. En sevdiğini; babasını da kaybeden Hypatia, artık yapayalnızdı...

Ancak babasına söz verdiği gibi gerçeği aramaktan asla vazgeçmedi. Hypatia “Dünya hareket ederken daire mi çiziyor, elips mi, yoksa güneş dönüyor dünya yerinde mi duruyor” diye düşünürken kötülük yerinde durmuyor, örgütleniyordu...

***

İskenderiye Patrikhanesi’nin ise o bilimsel çalışmalarını sürdürürken Hypatia’ya duyduğu kin her geçen gün artıyordu.
Eski öğrencisi olan kent valisinin onun tesirinde olduğunu ve bu sayede farklı inançların korunduğunu düşünüyordu.
Hypatia’nın öldürülmesi için tezgâh kuruldu. Başpiskopas Kril’in talimatıyla papaz pazar ayininde bir konuşma yaptı; kadının toplumda olması gerektiği yeri tanımladı önce, asla bir erkekle eşit olamayacağını, erkeğe akıl veremeyeceğini, kıyafetlerinden hareketlerine kadar dikkat edeceğini anlattı uzun uzun. Ardından Hypatia’yı hedef göstererek İskederiye’de haddini aşmış bir kadının yaşadığını, büyücü, günahkâr bir şeytan olduğunu söyledi.
Kalabalık soluğu Hypatia’nın kapısında aldı.
Önce saçından sürüklediler. Haypatia’yı çırılçıplak soyup en acı şekilde nasıl ölebileceğini tartıştılar; biri “Taşlayalım”, diğeri “Derisini yüzelim” dedi, öteki ateşe vermekten bahsetti. Karar veremediler, sırayla hepsini yaptılar...

***

Tarihte bilinen ilk kadın matematikçi olan Hypatia’nın yazdığı kitaplar kütüphane saldırısında yok edildi. Feminist sanata da konu olan Hypatia hakkında çok sayıda roman, Oyun ve şiir yazıldı... Hypatia’yı “Bağnazlığın masum bir kurbanı” diye tarif eden Voltaire, öldürülmesini ise ‘sorgulama özgürlüğünün yok ediliş simgesi’ olarak görmüştür.

***

Derler ki Hypatia’nın katli sadece bir bilim insanın ölümü değil daha fazlasıdır; aydınlıkla karanlığın savaşında bir dönemeç kabul edilir.
Hypatia’nın; insanlığa büyük bir dersi daha vardır; tüm karanlığa inat ‘Göğe bakalım.. milliyet.com.tr

www.ortakhaberr.com

-------------------------------------------------

CADI SÜPÜRGESİ

Ercan Havalimanını haraç mezat aldığı günden beri bir kuruş yatırım yapmayan, fakat havalaninin her köşesini reklam panolarıyla doldurarak sırtımızdan kar eden Taşyapı Şirketini süpürmek istiyoruz.

Bu haber toplam 2136 defa okunmuştur
Gaile 377. Sayısı

Gaile 377. Sayısı