1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Feminizmin sesi: Ya şimdi, ya hiçbir zaman…
Feminizmin sesi: Ya şimdi, ya hiçbir zaman…

Feminizmin sesi: Ya şimdi, ya hiçbir zaman…

Feminizmin sesi, sadece kadınların değil, adalet arayan herkesin sesidir. Feminist bir yaşam sürmek, her gün yeniden inşa edilen bir direniştir. Bu direnişin gücü ise birbirimize yaslanmaktan ve birlikte direnmekten gelir.

A+A-

Aslı Murat
asli.muratt@gmail.com

Feminist bir yaşam sürmek, yalnızca bir duruş sergilemek değil; aynı zamanda dünyaya nasıl baktığımızı, hayatı nasıl anlamlandırdığımızı ve mücadeleye nasıl tutunduğumuzu belirleyen bir pusuladır. Sara Ahmed’in ‘Feminist Bir Yaşam Sürmek’ adlı kitabında anlattığı gibi, feminizm bir başkaldırıdan ötesidir; bir yaşam biçimi, hayata karşı direnmenin ve her gün yeniden başlamanın adıdır.

Kıbrıs’ın kuzeyinde ise bu direniş, toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri, ataerkil yapılar ve çok katmanlı ayrımcılıklarla örülü bir arazide ilerler. Her zaman düz zeminde yürümek mümkün değil. Dik yokuşlar, toprak kaymaları, güzeller güzeli ormanlık alanlar ve etrafımızı saran uçsuz bucaksız deniz. Milliyetçilik, militarizm ve son yıllarda da aşırı muhafazakarlığın kol kola girip yol aldığı bu topraklarda, feminizm aslında sadece bir mücadelenin değil, bir varoluşun hikâyesidir.

 

Sorgulamanın Yarattığı Sihir

Feminist bir yaşam, her şeyden önce alışılmış olanı ve norm kabul edilen her türlü ezberi bozmak demektir. Kıbrıs’ın kuzeyinde kadınlar ve LGBTİ+lar, hak ihlalleriyle ve sessizleştirilmiş hikâyeleriyle mücadele ederken, bu sorgulamanın önemi bir kat daha artar.

Alışılmış olana itiraz etmek, sessizliği delip geçen bir soru sormak, salt cesaret meselesi değildir; aynı zamanda hayatta kalmanın bir yoludur. Feminist hareket yalnızca yasaların ve politikaların diliyle değil; aynı zamanda gündelik hayatın en sıradan anlarında, sokakta yürürken, bir kahve dükkanında otururken ve hatta sessizlikte bile direnmektir. 

Öyle bir yaşam deneyimi ki, herkesin “normal” dediği şeylere şüpheyle bakmayı gerektirir. Bu bakış, alışkanlıkları bozan, gelenekleri sarsan ve kendini tekrar eden yanlışları teşhir eden bir bakıştır. Bir nevi konfor alanlarını terk edebilme becerisi gösterebilmektir. Her zaman mümkün olmaz tabi ama vazgeçmemektir. Kadınların maruz kaldığı şiddet, ekonomik eşitsizlik ve toplumsal baskılar karşısında bu sorgulamanın sesi, bazen bir çığlık gibi yükselir, bazen de fırtınadan önceki sessizlik gibi derinden gelir. 

 

Umudun ve Direncin Dili

Umut, bu hikâyenin karanlıkta parlayan yıldızı gibidir. Yalnızca geleceğe dair bir ışık değil; bugünde kalabilmenin, devam edebilmenin ve yaralarını sararken gücünü kaybetmemenin de adıdır.

Bu umut, zorlukların ortasında filizlenen bir inatçılıkta kendini gösterir. Yani her şey bitti sanıldığında, hâlâ ayakta kalabilmenin sırrıdır. Maruz kalınan ayrımcılıklar karşısında, umut, yalnızca geleceğe dair bir ışık değil, bugün devam edebilmenin anahtarıdır. Yol zorlaştığında ve ilerlemek güçleştiğinde, bize pes etmememiz gerektiğini hatırlatır. 

Bu açıdan bakıldığında, feminist mücadele yalnızca geleceğe yönelik bir beklenti değil; aynı zamanda bugünü dönüştürmenin ve direnmenin bir yoludur. 

 

Sudaki Halkalar: Feminist Eylemin Hikâyesi

Sara Ahmed feminist eylemi, suya atılan bir taşın oluşturduğu halkalara benzetir. İlk halka belki küçük ve belirsizdir ama her yeni halka, bir öncekini besler, dışa doğru büyür ve birbirini etkileyen yeni halkalar yaratır. Feminist örgütler, eylemler ve toplumsal bilinçlendirme çalışmaları, hatta tekil manada bir kadının üzerine zorla giydirilmeye çalışılan rolü yırtıp atması, birbirini besleyen bu halkaların parçalarıdır. 

Bu hareket yalnızca bireysel özgürlükler için değil, aynı zamanda toplumsal adalet ve eşitlik için de bir zemindir. Feminist hareket, bir sığınak inşa etmektir; ama bu yer, sadece dört duvar ve bir çatıdan ibaret değildir. Birbirimize yaslanabildiğimiz, birlikte güç bulduğumuz ve dayanışmayla büyüttüğümüz her bir mekandır. Bu yüzden feminizmin sesi, yalnızca kadınların değil, adalet arayan herkesin sesi olmalıdır. 

 

Kesişimselliğin İzinde: Feminizmin Zorunluluğu

Bell Hooks’un işaret ettiği gibi, feminizmin gerekliliği, bitmek bilmeyen sorunlardan doğar: ‘Cinsel sömürü, cinsiyetçilik ve cinsel zulüm’. Kıbrıs’ın kuzey yarısında yaşayan kadınlar insan ticareti, cam tavan, istismar, ahlak anlayışının iki yüzlülüğü, görünmeyen emek, ev içi şiddet, ithal yobazlık ve ekonomik eşitsizlik gibi birçok sorunla karşı karşıya.  Bu sorunları yalnızca cinsiyet boyutunda ele almak mümkün değildir. Aynı zamanda sömürüden, ötekileştirmeden ve sosyal adaletsizlikten bağımsız değerlendirilemeyeceği açıktır.  

Bu yüzden kesişimsellik, iktidarın şiddete dayalı düzenine karşı en güçlü panzehirdir. Feminizm, tek bir sorunun değil, bir bütün olarak haksızlıkların karşısında durmayı gerektirir. Kesişimsellik, sadece farklı mücadeleleri bir araya getirmekle kalmaz; aynı zamanda bu mücadelelerin birbirini nasıl beslediğini de gösterir. Kutuplaştırıcı dil ve yöntemlere hapsolmaktansa, gökkuşağının renklerine sarılır.  

 

Bir Direniş Hikâyesi

Feminizmin sesi, sadece kadınların değil, adalet arayan herkesin sesidir. Feminist bir yaşam sürmek, her gün yeniden inşa edilen bir direniştir. Bu direnişin gücü ise birbirimize yaslanmaktan ve birlikte direnmekten gelir. 

Bu direnişin en büyük gücü dayanışmadır. Feminizmin sesi, adaletsizliklere karşı yükselen bir çığlık ve umuda tutunan bir fısıltıdır.

Gerçekten dönüştürücü bir mücadele, sürekli sorgulayan ve kendini yenileyen bir mücadeledir. Bu mücadele, yalnızca bugünümüzü değil, yarınlarımızı da şekillendirecektir. Feminizm, hayatın anlamını ve mücadelenin özünü bulduğumuz bir yolculuktur. Ve bu yolculuk, adaletsizlikler bitene kadar devam edecektir. Şirin Tekeli’nin dediği gibi: ‘Kadın mücadelesi bitimsizdir; çeşitlenir ve büyür’.

Barışa, demokrasiye ve dünyalı olabilmeye dair umudun tükendiği, kurulu yapının omuzlarımıza çökmesiyle yok oluşun hızlandığı, en önemlisi ekonomik bağımlılığın yoksulluğu en yoğun şekilde dayattığı bir dönemde, yeniden başlama gücünü, özgürlük mücadelesi verirken eve gönderilmeyi kabullenmeyip giyotine kafa tutan feminist kadınların anısında bulabiliriz.

Ya şimdi, ya hiçbir zaman…

Bu haber toplam 834 defa okunmuştur
Gaile 516. Sayısı

Gaile 516. Sayısı