FİKRET DEMİRAĞ’IN HÜZÜN ANASI
Kıbrıs’taki neolitik dönemden başlayarak tarihe karşı bir şair duruşu oluşturan Fikret Demirağ için önemli olan, bir tarihçinin bakışından farklı olarak yaşananların iz düşümleridir. Şair, aslında bugünkü mutsuzluğun arkeolojisinin peşindedir. Ulusal kimlikler ve milliyetçilik üzerinden yaşanan yıkıma bakarken bu kimliğin destekçisi olan tarih anlatılarına bir itiraz geliştirir ve anlatıyı kendi belleğini de devreye katarak yeni baştan kurar.
Acılı bir Yurt İçin dörtlemesinin ikinci kitabı Hüzün Ana şairin bir trubadur gibi anlatısını başlattığı
“Geliniz acıklı bir lid dinleyesiniz
yüreği şiirsiz bir zamana karşı
şiir değneğine tutunanın lidini” dizeleriyle başlar (Demirağ, Hüzün Ana 1992, 143)
Buradaki ses sorumluluk duyan birey sesidir. Özellikle 1963 yıllarda Kıbrıs’ta yaygınlaşan Milliyetçi Şiir’de olduğu gibi “biz”e ait bir söylev sesi değildir. Demirağ, okuru “sesini dipsiz kuyulara bağıranın lidini” dinlemeye çağırır. Bu bireysel sesleniş bir anlamda halkın sesinin de dillendirilmesidir. Milliyetçi Şiir’deki “millet”in yerini halk almıştır.
“Kim ki bu halkı ‘şarkısız’ bilir
ya da ‘şarkısız bırakanlar’ı değil
‘bırakılan”ı görür
ve küçümseme oklarını ona yağdırır,
kendi içindeki “şiiri” de
küçümsemiş ve yadsımış olur.” (Demirağ, Hüzün Ana 1992, 144)
Daha sonra şair “biz” anlatımına geçer. Bu “milleti” değil halkı kapsayan bir bizdir ve adına konuştuğu Kıbrıs’ın insanlarıdır yani Kıbrıslırumları da kapsar. Şair zaman zaman Kıbrıslıtürkler adına konuşur ama bu resmi söylemdeki “biz “değil Kıbrıslırumlara seslenirken kullandığı “siz ”den farklı ve “siz”e benzer deneyime sahip “biz”e ilişkindir.
Daha sonra şair “o kanlı yaz” diyerek 1974 yazına gönderme yapar ve dizinin ikinci kitabının Kıbrıs’ın bölünmesiyle ilgili döneme ait olduğunu duyurur bize.
Bu kitapta milliyetçi paradigmanın yerle bir edilişini izleriz. Şair, kitabın başında tarih anlatısıyla sorunu olduğunu duyurur. “Bir karşı –şiir gerek bize, sarsıcı, silkeleyici bir karşı şiir!” (Demirağ, Hüzün Ana 1992, 154)
Kitap adının da işaret ettiği gibi bir kadınlar kitabıdır. Hüzün Ana, Milliyetçi Şiir’deki “Anavatan” söylemine bir “karşı-şiir” dir. Hüzün Ana ile irridentist milliyetçiliğin anavatan-yavruvatan söyleminin yerini bir anne, “Hüzün Ana” olarak Kıbrıs alır. Kıbrıs üzerinde yaşayanların tümünün, yani hem Kıbrıslıtürkler ’in hem de Kıbrıslırumlar ’ın annesidir. Ortak anneye sahip olan Kıbrıslıtürkler ve Kıbrıslırumlar düşman değil kardeştirler.
Kitap, milliyetçi şiirdeki, oğlunu vatan ve bayrak için feda eden annenin yerine yitirdiği oğluyla yaşama sevincini de yitiren acılı anneleri koyar. Milliyetçi Şiir’deki gibi ulusun hizmetindeki anneler değildir bunlar.
“Bana derler: “Oğlun şerefli bir ölümle...”
Hiçbir şey anlamam, söz dinlemez ana yüreği.
.............................................
YAS TOZLARIYLA KAPLANDIM, OĞLUMU İSTERİM.” (Demirağ, Hüzün Ana 1992, 157)
Demirağ, ötekilerin ölülerinin nefretle, “leş” diye anıldığı vulgar Milliyetçi Şiir’in yerine tüm öldürülenler için duyulan suçluluk duygusunu koyar..
Milliyetçi Şiir, yalnızca kendi ölüleri için ağıt yakarken Demirağ’ın şiirinde ölenlerin milliyeti yoktur. Her iki toplumdan da olabilirler.
“Hunharca öldürülüp, suçlu bir acelecilikle bir narın altına gizlice gömülen, uyu sen.” (Demirağ, Hüzün Ana 1992, 182)
Milliyetçiliğin “Unutma!” belgisi aslında “unut” u içeren bir belgidir. Neyin unutulup neyin hatırlanması gerektiği üzerine bir direktifi içerir bu belgi. Çatışmaya dair kolektif bellek empoze edilmiş bir bellektir.
Fikret Demirağ, bu belleğin yerine farklı bir belleği yerleştirir: “Yürek ‘Zaman Kayası’na yazar acısını (Demirağ, Hüzün Ana 1992, 181) der ve çatışmayı bir kahramanlık destanı ya da kendi ölülerimiz için yakılan bir ağıt değil, farklı bir paradigma üzerinden bir trajedi olarak ele alır.
“Vatan ”ın yerini, yurt almıştır. Yurt, vatandaki milliyetçi yüklemeyi taşımaz. Yurt da vatan gibi kutsaldır ama vatanı kutsal yapan dökülen kan, şehitlerin kemikleri gibi nedenlerle değil. Yurt bellekten dolayı, üzerinde geçen ömürler, verilen emek, taşıdığı mirastan ötürü kutsaldır.
Bugün Lefke’de yine onu anacağız. Bir maniniz yoksa saat 11.00’den itibaren şiirlerimizle, şarkılarımızla Bademliköy-Lefke’de Fikret Demirağ şiir tepesindeyiz. Bekleriz.