Filmleri izlerken ülkeyi ve yaşananları düşünmek
Bu yıl Uluslararası Yarışma bölümünde çok iddialı filmleri buluşturan İstanbul Film Festivali’nde “İnsanlık Ölmedi”,”Sıradaki Kız”, “Aramızdalar” ve “Üçüncü Dünya Savaşı” kendi favorilerim olarak öne çıkıyor.
Murat OBENLER
Başı ve sonu belirsiz bir “Üçüncü Dünya Savaşı”
2022 Venedik En İyi Film ve En İyi Erkek oyuncu (Ufuklar bölümü) ödülü de dahil birçok festivalde gösterilen ve ödüller kazanan İran’ın bu yılki Oscar adayı “Üçüncü Dünya Savaşı” çok etkileyici hikayesi ve oyunculukları ile öne çıkıyor. Tarihte herşeyin birbirinin tekrarı gibi olduğu saptaması ile başlayan film İran’da çekilen bir kara komedi olarak sinemaseverlerle buluşuyor. İran sözkonusu olduğunda insan haklarıyla ilgili birçok tartışma da devam ederken İranlı çokyönlü yönetmen, senarist, kurgucu ve oyuncu Houman Seyedi’nin altıncı filmi sinema sanatının gücünü bir kez daha ortaya koyuyor. Holokost’la ilgili çekilen bir film seti ile ana karakter Şekip’in yaşadıkları arasında paralellik kurarak bir kara komedi olarak bizleri dünyadaki tüm savaşları düşünmeye sevkediyor. “Üçüncü Dünya Savaşı” daha önceki iki savaşı hatırımıza getirirken günümüzde devam eden hayatta kalma mücadelesi olarak tabir ettiğimiz birçok noktaya dokunuyor. Ülkedeki fakirlik,dini baskıcı yönetim, sınıflar arasındaki büyük sosyal uçurumlar, hayatın her yerinde devam eden sömürü ve yalana dayalı iş yaşamı bir yandan realite olarak gösterilirken bir yandan da kurulan film seti ile Hitler’in dünyasına ve savaşına gidiyoruz. Filmde Şekip’in aşık olduğu gizli olarak alınıp satılan kız Ladan ile Hitler’in çalkantılarla dolu aşk hayatının kadın karakteri Eva Braun’un başarılı bir senaryo ile hikayeye eklenmesi filmin özgünlüğüne katkı yapıyor. Ezilen sınıfın bir üyesi olan Şekip’in hayatının fırsatı olarak gördüğü Hitler rolü ile hayatının akışı da değişir ve bu onun sonunu hazırlar. Hitlervari davranışlar da sergileyen Şekip canlandırdığı Hitler gibi bir sonu hazırlarken etrafındaki herşeyi de bu yokoluşa sürükler. Kara komedi olarak başlayıp insan zulmünün karanlık duygusuzluğuna inen filmiyle ilgili İranlı sinemacı Houman Seyedi: "İnsanlar ev, iş, aile gibi en temel gereksinimlerini elde etmek için canla başla mücadele ederler, sonunda ellerine geçense dekoratif ve yapay bir aldatmacadan başka bir şey değildir.” diyor. Mohsen Tanabandeh’in başarılı oyunculuğu ile de öne çıkan film herkesin kişisel “savaşları”ndan birşey bulacağı bir hikayeye sahip.
Yıldızların ötesinden aramıza hoş geldiniz mi?
2023 Sundance Jüri Özel Ödülü(Dünya Sineması Dramatik) sahibi de olan Fas asıllı yönetmen Sofia Alaoui’nin ilk uzun metrajlı filmi “Aramızdalar” festivalin güçlü yarışmacılarından birisi. Dogmaları, toplumsal yapıyı ve günümüz Fas’ında kadınların yerini irdeleyen merak uyandırıcı bilimkurgu-fantezi filminde yönetmen Sofia Alaoui, Itto karakterini takip ederek olağanüstü doğa olaylarının olduğu bir zaman sürecinde onun bedensel, ruhsal ve düşünsel dünyasındaki özgürlükçü dönüşümlerini anlatıyor. Evlendiği burjuva ailesinin hayatı ile olağanüstü hal ilan edildiği için tek başına çıktığı yolculukta karşılaştığı halktan karakterler üzerinden yaşamı da bizlere etkileyici bir şekilde gösteren bol metaforlarla dolu filmiyle ilgili yönetmen “Arap sinemasını birtakım kalıplara tıktık,” diyor ve “mücadelem bu klişelere karşı.” diye de ekliyor. İyilik,kötülük, paranın gücü, doğanın gücü, evrende yalnız olmadığımız ve insanlarla-hayvanlar arasındaki etkileşimin de bu büyük enerji bütününün bir mikro yansıması olduğu gibi konulara da bakan filmde hayvanların İtto’yu kötülere karşı koruduğu da görülüyor.
Biz “Dünyanın En Mutlu Adamı” nı çok yakından tanıyoruz
“Onun Adı Petrunia” filmi ile de beğeni kazanan Kuzey Makedonya doğumlu yönetmen Teona Strugar Mitevska’nın 6 ülkeden yapım desteği alarak çektiği en yeni filmi “Dünyanın En Mutlu Adamı” dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nin Ufuklar bölümünde yaptıktan sonra güzel festival yolculuğuna bu kez İFF ile devam ediyor. Yugoslavya’nın mirasına sahip toplumların,milletlerin, bu mirasın olumsuz etkilerini yaşayan genç kuşaklarının sanatla ifade örneklerinden olan “Dünyanın En Mutlu Adamı” ile ilgili yaşadığı gerçek bir olaydan esinlenen ortak senarist Elma Tataragic gibi Yugoslavya’nın dağılmasından çok etkilenen yönetmen Mitevska, "Saraybosna’ya yazılmış bir aşk şiiri" diyor. Ortak bir geçmişe sahip Kıbrıs halklarının da bu filmde kendilerinden çok şeyler bulabileceğini rahatça söyleyebiliriz. Cumartesi akşamı aşkın arandığı seri buluşma etkinliğine katılan Bosnalı müslüman kökenli avukat Asya ile Saraybosna’da yaşayan Sırp kökenli bankacı Zoran’ın eşleşmesi bu ikiliyi aşkın yoluna değil de derin acı ve travmaların olduğu çatışmaların yoluna sürüklüyor. Bosna Hersek’te de yaşanan yıkıcı toplumlararası çatışmalarla ilgili ortak geçmişlerinin ortaya çıkması ile çetrefilleşen görüşme bir günah çıkarma ayinine dönüşüyor. Yüzleşmeler çatışmaları da yanında getirir. Sevginin insanları birleştiren büyük enerjisi ve ortak oyunlarla deneyimlenen yakınlaştırma yöntemleri acaba tarihin belli bir zamanında aynı şehirde savaşı yaşayan iki kişiyi de güzelliklere doğru dönüştürecek midir?