1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Fotoğraflarla Kıbrıs’ın Son Gurbetleri
Fotoğraflarla Kıbrıs’ın Son Gurbetleri

Fotoğraflarla Kıbrıs’ın Son Gurbetleri

Altı yıldan bu yana Kıbrıs’ta yaşayan gurbetlerin iznini sürdüler. Fotoğraflarını çektiler, hayat hikâyelerine kulak verdiler

A+A-

Simge Çerkezoğlu

Yıltan Taşçı, Mustafa Evirgen, Ceyhan Özyıldız ve Mustafa Müezzinoğlu… Her biri fotoğraf alanında önemli çalışmalara imza atan isimler. Kuşkusuz her birinin kendi tarzı, kendine özgü tekniği var. Prime Four ismiyle 2012 yılında bir araya gelen ekip, şu günlerde, ilk projelerini tamamlamış olmanın haklı gururunu yaşıyorlar. Altı yıldan bu yana Kıbrıs’ta yaşayan gurbetlerin iznini sürdüler. Fotoğraflarını çektiler, hayat hikâyelerine kulak verdiler. Sonunda ortaya şahane bir sergiyle, ölümsüz bir kitap çıkardılar. Kıbrıs’ın Son Gurbetleri ismi bu çalışmayla Ada’nın iki etnik gruptan ibaret olmadığını bize yeniden hatırlattılar. Gurbet dediğimiz insanların sesi olarak bugün ne durumda olduklarını, neler yaptıklarını, nasıl yaşadıklarını hatta neler hissettiklerini fotoğrafın gücüyle adeta yüzümüze vurdular.     

mm-083.jpg

Yaklaşık üç yıl önce, yine hep birlikte yaptığımız röportajla Prime Four grubunun hikâyesini detaylarıyla anlatmıştım.  O günlerde Kıbrıs’ın Son Gurbetleri projesi yeni yeni başlayan, büyük bir hayal olarak önlerindeydi. Bugün ise proje tamamlandı. Tüm bu süreci ilk olarak Yıltan Taşçı’dan dinliyoruz.

“Kıbrıs’ın Son Gurbetleri projesi 2013 Mart ayında başladı. O günden bugüne her birimiz yüzlerce fotoğraf çektik. Toplamda on dört çekim gerçekleştirdik. Çekimlerin yarısı Güzelyurt bölesinde yapıldı. Elbette Mağusa’ya, Güneye, Limasol’a ve İskele’ye de gittik. Bazen arka arkaya üç gün çekime gittik, bazen aylarca gidemedik. Genelde çekimlere hep birlikte gitmeye çalıştık. Uzun bir çalışmanın ardından sonunda bu hayalimizi gerçekleştirdik.”

mmmm-001.jpg

“Gurbetler azalıyor, yok oluyor, geleneklerini kaybediyor”

Prime Four olarak, bir araya gelmeleriyle birlikte ilk proje olarak neden gurbetleri düşündüklerini merak ediyorum. Bu kez Ceyhan Özyıldız ve Mustafa Evirgen soruma yanıt veriyor.     

Ceyhan Özyıldız, “En başta biz bir araya geldiğimizde proje kapsamında çalışmalar yapmaya karar üretmiştik. Pek çok görüşme yaptık. İlk olarak birbirimize Kıbrıs Türk fotoğrafçılığında yapılmayan, yapılması gereken neler var diye düşünmeye başladık. Böylece ortaya somut bir liste çıkardık. Sonuçta ortaya ona yakın proje çıktı. En acil olarak da gurbetlerin olduğuna karar verdik.”

Mustafa Evirgen “Kitabın ve serginin adında da görüyorsunuz orada bir son ifadesi bulunuyor. Bu ifade aslında çok önemlidir. Bu insanlar azalıyor, yok oluyor. Kendilerine özgü gelenek görenekleri ortadan kayboluyor. Hepimiz gibi yerleşik bir hayata geçmeye, bizim yaptığımız işlerle uğraşmaya başlıyorlar. Artık şiş satan, kalay yapan gurbet kalmadı. Oysa bizlerin çocukluğunda sokaklarda bu insanlar vardı. Biz de tüm bu değerler tükenmeden ne kadar fotoğraflayabilirsen fotoğraflayalım, birer belge olarak tarihe bırakalım diye düşündük.”      

mmm-007.jpg

“Gurbetlerin kökeni binlerce yıl öncesine, Hindistan’a dayanıyor”

Kitabın girişinde kısa da olsa ‘Gurbetlerin’ kimler olduğuna dair bir açıklama söz konusu. Ceyhan Özyıldız’ın edebiyatçı yönüyle bu konu üzerinde hayli okuma yaptığını tahmin ediyorum. Edindiği bilgileri bizimle de paylaşmasını istiyorum.

“Doğruyu söylemek gerekirse gurbetlere dair elimizde çok fazla kaynak yok. Habib Derzinevesi’nin Kıbrıs Çingeneleri isimli bir kitabı var ama kitabın yarısından çoğu Türkiye’de yaşayan çingeneleri anlatır. İçerisinde röportajlar da var ancak yine de çok fazla somut bir bilgi yok. Oradan edindiğim bilgilere ve araştırdığım diğer kaynaklara göre, bu insanların kökeni, binlerce yıl öncesine Hindistan’a dayanıyor. Altı kol olarak dünyaya dağılmışlardır. Asya, Avrupa, Afrika üzerinden dünyaya dağılma söz konusu. Mısırlıların, Türkiye’nin, Kıbrıs’ın gurbetlerine de baktığımızda biyolojik olarak birbirleriyle benzerlik gösterdiklerini anlıyoruz. Yaşayış olarak da benzerlikleri var. Hatta kendi aralarında kullandıkları bir de dilleri var ve bu dildeki pek çok kelimenin Hintçe de olduğunu görüyoruz.”

“Bugün Rumca konuşan gurbet kalmadı, hepsi asimile oldu”

Kitaptaki en ilginç bilgilerden biri Kıbrıslı Rum olarak hiçbir gurbete rastlamadıklarını belirtmiş olmaları. Hatta Kıbrıs’ın Son Gurbetleri ifadesi de öyle sanıyorum ki bu nedenle ortaya çıktı. Bunu görünce insan bir gün Kıbrıslı Türkler için de aynı şey geçerli olur mu diye hayıflanmadan edemiyor. Mustafa Evirgen bu konuyu açıklığa kavuşturuyor.

“Tarihe baktığımızda Kıbrıslı Rum gurbetlerin adamızda yaşadığını görüyoruz. Hatta onlara Mandi derlerdi. Fakat zaman içinde bu insanlar adeta tükendi. Gelenekleri yok oldu. Asimile oldular. Belli bir yerleri kalmadı. Topluma karışıp, adapte oldular. Biz ise Türkçe konuşan Kıbrıslı gurbetleri 1974’ten sonra ötekileştirdik. Toplumdan ayırdık. Onlara ayrı bir yer verdik, siz orada yaşayın dedik. Aslında bu ötekileştirme onlar için biraz da avantaj oldu. Kendi gelenek ve göreneklerini yaşattılar. Kim bilir belki de elli yıl sonra birileri çıkıp aynı şekilde son Kıbrıslı Türkler diye bir sergi açacak. Eskiden bu topraklarda binlerce Kıbrıslı Türk vardı, şöyle konuşur, böyle yaşarlardı diyecek…”

“Gurbetlerin belli jestleri, el ve kol hareketleri var”

Tüm bu fotoğraflara baktığımızda, özellikle erkeklerde benzer el kol hareketleri olduğunu görüyoruz.  Mustafa Müezzinoğlu buna açıklık getiriyor.

“Dünyanın en önemli fotoğrafçılarından biri Josef Koudelka’dır. Avrupa coğrafyasında fotoğrafladığı çingenelerle çok bilinir. Mesleği fotoğrafçılıktır.  İnsanlarla yaşayarak onların fotoğraflarını çeker. Onun serisine baktığımızda çingenelerin genel olarak belli bir jest, el ve kol hareketi olduğunu görürüz. Onun fotoğraflarında da pazularını sıkarak poz veren, güç gösteren insanlar var. Bizim gurbet fotoğraflarımızda da bu durum söz konusudur. Güçlerini gösterme, biz ezilmedik, biz buradayız, varız, güçlüyüz, her şeye meydan okuruz ifadesi var.”

m-017.jpg

“Hala göçebe kültürü muhafaza eden gurbetler var”

Gurbetlerin azaldığını, yok olmaya yüz tuttuğunu konuşurken, ekibin onların izini nasıl sürdüğünü, tüm bu insanlara nasıl ulaştıklarını, bu insanların yaşamlarını öğrenmek istiyorum. Mustafa Müezzinoğlu sorumu yanıtlıyor.

“İlk olarak Güzelyurt’ta gurbetleri araştırmaya başladık. Orada göçebe hayatlarından çok fazla bir iz kalmadığını, iç mekânlarda, betonarme binalarda yaşadıklarını gördük. Elbette fotoğraflardan da anlaşıldığı gibi, evlerde yaşamını sürdüren bu gurbetlerin de bizim gibi bir hayatı yok. İki parça eşya ile yaşıyorlar. Araştırdıkça göçebe yaşam kültürünün Mayıs ve Ağustos aylarında Yıldırım ve Akova köyleri civarında olduğunu tespit ettik. Bu dönemde az da olsa göçebe kültürünü muhafaza edenlere de ulaştık. Tabii fotoğraflar yalan söylemez, o göçebe kültürde de modern unsurlar tespit ettik. Su sebili, gaz ocağı gibi… Tabii onları bulmak kadar, bulduktan sonra fotoğraflarının çekilmesinde  razı etmek kolay olmadı. Basına karşı büyük tepkileri var. Onların hep olumsuz haberlerini yaptıklarını söylüyorlar. Bizi de ilk gördüklerinde gazeteci sandılar, konuşmak istemediler, fotoğraf çekmemize izin vermediler, kızdılar. Ancak biz konuştuk, anlattık, dil döktük ve razı ettik. Sergiyi ziyaret eden insanlar özellikle de yeni nesil, bu fotoğrafları görünce çok şaşırdı. Kıbrıs’ta hala bu şekilde yaşayan insanlar gerçekten var mı diye, gelip bize sordular. Yaş alan, onları hatırlayan insanlarımız ise geçmişe gittiler.”

“Çoğunluğu fakir ama kendi dünyalarında mutlular”

Birebir bu insanlarla görüşüp, konuşan, vakit geçiren bireyler olarak onların içinde bulundukları şartlara, yaşamlara dair daha fazla bilgi almak istiyorum. Gurbetler hala var, yaşıyorlar ama acaba mutlular mı? Fotoğraflarda göze batan en önemli detaylardan biri gerçekten fakir oluşları… Ceyhan Özyıldız anlatıyor…

“Devletten çok şikâyetçiler, konuşmalarından biraz ilgi istediklerini anlıyoruz. Sadece seçim zamanı kapılarının çalındığını söyleyenler bile oldu. Çoğunluğu fakir ama kendi dünyalarında mutlular. Az kazanırlar, az yerler. Dingin bir hayatları var. Koşuşturmaları, hayat kaygıları yok. Tabii arada çok fakir aileler de var. Çok fakir dört çocuklu bir aile vardı, onları gördükten sonra günlerce kendimize dahi gelemediğimizi hatırlıyorum. Okula giden çocuklar var ama gitmeyenler de var. Devlet normalde bu insanları tespit etmeli, yardım etmeli. Çocukları da kayıt altına almalı, zorunlu eğitim sürelerini tamamlamalarını sağlamalı. Öte yandan güneyde Kıbrıslı Türk gurbetler çoğunlukla Limasol’da, Türk mahallesi olarak bilinen bölgede yaşıyorlar. Orada Cyprus Roman isimli onlarla yakından ilgilenen bir kurum var. Devlet de daha fazla ilgileniyor. Çocukları için Türkçe eğitim veren okulları, onlarla yakından ilgilenen öğretmenleri var. Kıbrıs Cumhuriyeti devletinin yardımları ve ilgisi biraz da onları güneye yönlendirdi.”

“İçeriğin yanı sıra estetiği de öne çıkaran fotoğraflar çektik”

Fotoğraflarda kullanılan tekniğe dair kitapta şöyle bir açıklama yer alıyor; “Yakın belgeci tavrın ürünü, çok az fotoğrafta fotoğrafçının estetik anlayışı çerçevesinde estetik teknikler kullanılmıştır.” Bu ifadeyi biraz daha derinlemesine anlamak istiyorum. Mustafa Müezzinoğlu anlatıyor;

“Daha önce de söylediğimiz gibi binlerce fotoğraf çektik. Aralarında gurbetlerin yaşantısını çok iyi yansıtanlar oldu ama biz kendimize sadece bunu kriter olarak almadık. Estetik kaygıyı göz önüne alarak fotoğraflarımızı seçtik. Çekim öncesi, çekim sırasında ve çekim sonrasında da bu estetik kaygıyı hep koruduk. Elbette belgesel niteliğini de kaybetmeden, denge sağlamaya çalıştık. Belgesel fotoğrafta biçim değil, içerik önemlidir. Çok da estetiğin önemi yoktur. Elbette yine doğru tekniklerle fotoğraflar çekilmiştir ama biz içeriğin yanı sıra estetiği de öne çıkardık. Belgesel fotoğrafçılığın ana hedefi toplumu fotoğraflarla aydınlatmaktır. Biz o bağlamda buna hizmet ettiğimizi düşünüyoruz. Şimdi Maronitler projesi üzerinde çalışmaya başladık. Bu süreçte biraz daha fazla belgesel nitelikte fotoğraflar çekmeyi hedefliyoruz. Bu kez hazırlayacağımız kitabın da biraz daha bilgi içermesini düşünüyoruz.”       

  

 

  

 

    

Bu haber toplam 8540 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 428 Sayısı ISSN 2672-7560

Adres Kıbrıs 428 Sayısı ISSN 2672-7560