1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Fuat Niyazi, “kayıp” edildiği tarihten 60 yıl sonra toprağa verilecek...
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Fuat Niyazi, “kayıp” edildiği tarihten 60 yıl sonra toprağa verilecek...

A+A-

Bir Kıbrıslırum kayıp yakını olan arkadaşımız Ksenis Halluma’nın yanısıra Kayıplar Komitesi’nin geçen yıl kaybettiğimiz rahmetlik Kıbrıslırum Üye Yardımcısı Ksenofon Kallis’in göstermiş olduğu Trulli (Strullo) dışındaki bir kuyuda ondan geride kalanlar bulunan Fuat Niyazi’nin cenaze töreni, 12 Mayıs 2024’te yapılacak.

12 Mayıs 1964’te Larnaka’da Amerikan Akademisi önünde durdurulan bir Kıbrıslıtürk’e ait taksiden bazı Kıbrıslırumlar tarafından alınarak “kayıp” edilen üç Kıbrıslıtürk’ten biri olan Fuat Niyazi, “kayıp” edildiği 12 Mayıs 1964’ün 60ncı yıldönümünde, 12 Mayıs 2024’te Dikomo yolundaki Lefkoşa Mezarlığı içerisindeki “Ortaköy Şehitliği”nde düzenlenecek askeri törenle toprağa verilecek. Cenaze töreni, ailenin isteği üzerine 12 Mayıs 2024 Pazar günü yapılacak... Cenaze töreni, diğer “kayıp” cenazelerinde olduğu gibi sabah saat 10.00’da yapılacak...

Fuat Niyazi, 1944 Tatlısu (Mari) doğumluydu ve “kayıp” edildiğinde henüz 20 yaşında bir gençti...

 

TRULLİ’DE BULUNMUŞLARDI...

12 Mayıs 1964 tarihinde, Larnaka’da Amerikan Akademisi önünde bazı Kıbrıslırumlar tarafından durdurulan Reşat Ahmet’in TAM189 plakalı Consul marka taksisinden taksi şöförü Reşat Ahmet ve takside yolcu olarak bulunan Fuat Niyazi ile Eşref Salih alınarak “kayıp” edilmişlerdi. Yıllar sonra, 2022 yılında bir Kıbrıslırum “kayıp” yakını olan çok değerli arkadaşımız Ksenis Halluma, yaşlı bir görgü tanığından elde ettiği bilgiler doğrultusunda, Kayıplar Komitesi yetkililerine Trulli (Strullos) dışındaki bir kuyuyu göstermiş ve bazı “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in gömü yerinin bu kuyu olabileceğini belirtmişti. Halluma’nın da babası ve amcası Tremeşe’den (Tremetuşa/Erdemli) 1974’te bazı Kıbrıslıtürkler tarafından “kayıp” edilmiş bulunuyor ve bugüne kadar onların gömü yeri bulunmadı. Buna karşın Halluma, uzun yıllardan beridir, gönüllü ve insani bir jest olarak “kayıplar”ın bulunması için özel çaba gösteriyor...

Halluma’nın göstermiş olduğu kuyuyu, ondan önce de Kayıplar Komitesi’nin geçen yıl kaybettiğimiz Kıbrıslırum Üye Yardımcısı rahmetlik Ksenofon Kallis de Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiş ve yıllar içerisinde bu kuyunun kazılması için çaba sarfetmişti... Halluma’nın aynı kuyuyu göstermesi üzerine kazılara başlanmış ve sözkonusu kuyudan dört “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlar Kayıplar Komitesi kazı ekibi tarafından çıkarılarak kimliklendirilmeye gönderilmişti. İlk kimliklendirilen Mustafa Mulla Hüseyin olmuştu. O, bu gruptan ayrı olarak Aralık 1963’te yine Larnaka’da bazı Kıbrıslırumlar tarafından yoldan alınarak “kayıp” edilmişti. Mustafa Mulla Hüseyin’in cenaze töreni de geçtiğimiz yıl 1 Aralık 2023’te Mağusa Canbulat Şehitliği’nde yapılarak toprağa verilmişti. Aslen Siligulu olan Mustafa Mulla Hüseyin, “kayıp” edildiğinde henüz 27 yaşındaydı ve Muttayaga’dan (Mutluyaka) Habibe hanımla evliydi, iki küçük oğlu vardı. Oğlularından biri henüz üç yaşındaki Hüseyin ve henüz 11 aylık Salih’ti. Oğlu Hüseyin, 2009 yılında bir kalp krizi sonucu vefat ettiği için babasından geride kalanların bulunduğunu göremedi, cenaze törenine katılamamıştı. Cenaze törenine oğlu Salih Altunel ve diğer yakınları katılmış, Habibe Altunel ise sağlık nedenleriyle cenazeye katılamamış, cenazenin ardından bizi evinde kabul ederek duygularını ve anılarını paylaşmıştı...

 

BİR KİMLİKLENDİRME DAHA YAPILDI...

Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Psikoloğu Sülün Asafhan’dan aldığımız bilgilere göre, kuyuda kalıntıları bulunan bir “kayıp” Kıbrıslıtürk daha kimliklendirilmiş bulunuyor ve ailesinin cenaze töreninin ne zaman yapılacağı hakkında karar vermesi bekleniyor... Kuyuda kalıntıları bulunan dördüncü kişi ise DNA testleriyle henüz kimliklendirilemedi.

 

EVRİM ALPER KAYIKÇI’NIN YAZDIKLARI...

Evrim Alper Kayıkçı, sosyal medya sayfasında “kayıp” dayısı Fuat Niyazi’nin fotoğraflarını paylaşarak cenaze törenini duyurdu ve şöyle yazdı:

“Altmış yıllık bekleyiş sona erdi... Masmavi gözlü yakışıklı bir 20 yaşında bir genç... Annemi görmek için Tuzla’ya gitmiş, köyü olan Tatlısu’ya dönmek için kayıp otobüsün peşinden koşmuş. Annem, “Gitme, yarın gidersin” dediği halde, başka bir arabayla yola çıkmış. 60 yıl hiç haber alınmamış. Rumlar tarafından savaş olmadığı bir zamanda o ve niceleri öldürülüp ortadan kaldırılmış. Ninem yıllarca “Fuatım” diye diye vefat etti. Benim ondan kalan tek hatıram, kucağında çektikleri soluk bir fotoğraftır. Dayımız 12 Mayıs 2024 Pazar günü Lefkoşa Şehitliği’ne defnedilecektir. Dayımız seni çocuklarımıza, torunlarımıza anlatmaya ve yaşatmaya devam edeceğiz... Ruhun şad olsun.”

Biz de bu ailenin acısını paylaşıyoruz...

 

NELER YAZMIŞTIK?

12, 13, 14 ve 15 Aralık 2022 tarihinde bu sayfalarda Kalavason ve Tatlısu’dan “kayıp” edilenlerin öykülerini çok değerli sendikacı arkadaşımız Şener Elcil’in yardımlarıyla, “kayıp” edilenlerin akrabalarına ulaşarak kaleme almıştık. O günlerde yayımlanan yazımızda  “kayıp” Reşat Ahmet’in yakınları Şener Elcil, Erbay Elcil, Ahmet Bengihan ve “kayıp” Fuat Niyazi’nin kardeşi Kemal Niyazi Eserol’la röportajımızın yer almıştı. Fuat Niyazi’nin kardeşi Kemal Niyazi Eserol, bize şöyle konuşmuştu:

 

“SORU: Şimdi da sizi tanıyalım...

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Adım Kemal Niyazi. Bu yanda “Eserol” olduk ama...

 

SORU: Kaç yaşındasınız?

KEMAL NİYAZİ ESEROL: 70 yaşındayım. Ben Tatlısulu’yum. Doğma, büyüme Tatlısulu...

 

SORU: Mari...

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Mari...

 

SORU: Kaç kardeştiniz?

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Altı kardeşiz. Üç oğlan, üç kız...

 

SORU: Babanızın adı nedir?

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Niyazi Mehmet...

 

SORU: Annenizin?

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Resmiye Osman...

 

SORU: Babanız da, anneniz da Tatlısulu’ydu?

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Evet, evet...

 

SORU: Ne iş yapardı babanız?

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Babam, Vasiliko’da çalışırdı... Madende... 63’ten sonra rençberlik yapardı. Ekerdi, biçerdi... Biraz hayvanı varıdı.

 

ŞENER ELCİL: Beyaz bir atı varıdı, bütün köyün çocukları sünnetlerde binerdi o ata...

 

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Evet... Atın adı “Beyaz” idi... Yani rengi beyaz olduğu için, “Beyaz” derdik kendine.

 

SORU: Nereden merak saldıydı ki ata?

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Vallahi ben kendimi bildim bileli, bizim evde çocukluğumdan beri at hiç eksik olmadı. Babam mı meraklıydı, abilerim mi? Ama babam meraklıydı herhalde.

 

SORU: Kardeşiniz Fuat Niyazi’dir “kayıp” olan...

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Evet... 12 Mayıs 1964’te köyden bir otobüs kalktı, Larnaka’ya, İskele’ye... Yani bir 10-15 kişi gittiler.

 

SORU: Ne için gittiydiler? İşlemeye?

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Yok, yok... Kimisinin tapuda işi varıdı, kimisi onda işlerdi. Çünkü bizim köy Leymosun’la çalışırdı ama İskele’ye bağlı olduğu için, bütün işlemleri İskele’de olurdu. Benim ablam da Tuzla’da kalırdı. Abim İskele’ye vardıktan sonra oradan taksi aldı, Tuzla’ya gitti, ablamı görmek için. Ablamın adı Tayibe. Hayattadır. O zaman da yeni doğum yapmıştı, yani Evrim’i doğurduydu. Gitti, gördü. Eniştem, köyün komutanıydı. “Durum eyi değil” dedi, “kal, gitme...”

 

SORU: Eniştenizin adı nedir?

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Erdoğan... Bu vazgeçti yani, kaldı oturdu. Tam o sırada Reşat enişte geldi... Ama daha önce Reşat enişteye sordular, gidersa diye, “Gitmem” dedi. Yani benim abim Fuat, gitmek istedi İskele’ye, köye dönsün. Eniştesine söyledi, “Yok” dedi, “yollar kötüdür”, gitmedi.

Sonra bir kişi var yanında, geldi... “Gidiyorum” dedi, “istersan gel...”

Abim da bindi Reşat eniştenin taksisine... Ve yolda “kayıp” oldular.

 

SORU: Kaç yaşındaydı kardeşiniz?

KEMAL NİYAZİ ESEROL: 20... Tam 20 yaşındaydı.

 

SORU: Ne iş yapardı?

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Liseyi bitirdi, Türkiye’ye okula gideceydi. Yani liseyi yeni bitirdiydi. 19 Mayıs Lisesi’ni bitirdiydi Leymosun’da. Oradan mezundur. İşlemezdi... 63 olayları çıkınca, mücahit oldu hepsi da. Bütün gençler mücahit olduydu...

Öğleden sonra köyün otobüsü geldiğinde köye, hepsi geldi, abim yok... Nihat dayıya sorduk, dedi, “Gitti Tuzla’ya, ablasını görsün...”

Bu defa bir irtibat kurduk, Birleşmiş Milletler da söyledi bize ama yolda “kayıp” olduğunu. Ondan işte, öğrendik.

Ablam gördü yani Reşat beyin evden gelip aldığını kendini... Ama bir kişi daha vardı yanlarında... Yani üç kişiydiler arabada. Yani şöför Reşat Bey, abim ve bir kişi daha...

 

ŞENER ELCİL: Radyo tamircisiymiş o... Parça almaya Larnaka’ya gidecekmiş...

 

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Ablam onu bilir yani, kesin. Eşref Salih imiş adı. Tuzlalı’ymıştı Eşref Salih... Radyo tamir edermişti, radyo tamircisiymişti. Durum böyle oldu, bildiğimiz bu. Ben daha sonra araştırdım. Bunları Aradip’te öldürmüşler ve kuyuya attılar. Ben öyle bilirim, Aradip’te öldürdüklerini bilirim... 74’ten önce ben araştırdım abimi ve bir Rum arkadaş varıdı, o dedi, “Vallahi Kemal, pek uğraşma, bunu öldürdüler” dedi. Ve ondan bilirim Aradip bölgesinde bir yerde olduğunu. Ama bana söyleyen yeri bilmezdi, o da sağdan soldan duyduydu... Durum bu...

 

SORU: Ondan sonra babanız gidip Kıbrıslırum polisine başvurdu muydu?

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Çok, çok, çook... Polise, Birleşmiş Milletler’e, özel kişilere para verme bilgi almak için, çok, çok, çoook... Senelerce... Senelerce... Kimisi dedi “Amiyando’da getirdiler, işlediller”, kimisi dedi “Yunanistan’a getirdiler...” Bir hayle şey... Çok uğraştı...

 

SORU: Anneniz beklerdi herhalde dönsün...

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Tabii, tabii... Ölene kadar... Çok zordur ama. Allah kimseye vermesin, insan yaşarkana ölür... Biz gerçi çocuğuduk, ben 12 yaşındaydım. Ama o anneminan babamın çektiğini hiç unudamam...

Size 1974’te başımızdan geçen bir olayı da anlatmak isterim... 14 Ağustos 1974’te birinci harekatın ilk günü bizi aldılar, kamyona koydular, Limasol’a esir kampına götürdüler. Bizi götürükana, kamyon büktü Pareklişa’ya... Ve önde giden bir Rum polisi varıdı, iki kişi... Döndü geri, dedi “Ben nereye gidersam, oraya gideceksiniz” da tekrar onun arkasına getirdi bizi yoksa...

 

SORU: Sizin gömü yerinizi arayacaktık yoksa Pareklişa’da...

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Evet... Ve gittik, ilk önce bizi polise indirdiler. Poliste dizdiler bizi. 91 kişiydik.

 

SORU: Leymosun’da...

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Leymosun’da... 91 kişiydik.

 

SORU: Size Birleşmiş Milletler Barış Gücü eşlik ederdi, yoksa etmezdi?

KEMAL NİYAZİ ESEROL: BM Barış Gücü, arkadaydı – önde da iki kişi varıdı, artık polis idiler? Neydiler bilmem, sivil ama... Sivil iki kişi... Rum, sivil arabada...

 

SORU: Onlar sizi gelip kurtardı aslında...

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Tabii... Onlar önde, bizim kamyon arkada, bir kamyon da gene başka, arkada... İki kamyon... Onun arkasında da BM Barış Gücü. Ben ilk arabadaydım, bizim araba işaret verdi Pareklişa’ya büksün... O iki polis geri döndü eski Leymosun yolundan – kimisa tabii – “Ben nere gidersam, ora geleceksiniz” dedi. Hatta silah da dutardı, elinde böyle silah da dutardı... Tekrar düzeldi... Gittik Limasol’daki polise...

 

SORU: Çünkü Pareklişa’ya gitseydiniz, arayacaktık sizi nere gömdüler... Dohni’den alınan ikinci otobüsteki Kıbrıslıtürkler’in gömü yerini Pareklişa’da buldular çünkü... Bir maden ocağının içinde gömülüydüler bir toplu mezarda, ikinci otobüste bulunan Kıbrıslıtürkler...

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Herhalde... Ondan sonra polisten naklettiler bizi esir kampına Leymosun’da. Esir kampında iki odaya verdiler bizi, 45 kişi bir odada, 46 kişi bir odada...

 

SORU: Süleyman Dayı’yı da söyleyecektiniz... O da Tatlısu’dan “kayıp”tır hala...

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Süleyman Dayı’yı biz kaçtıktan sonra, bu yannı geldikten sonra bana annem anlattı. Köye geldi araba, aldılar Süleyman Dayı’nın gelini olan hanımı, Ali’ye götürecekler demişler. Kocasına yani...

 

SORU: Gelen araba Rum...

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Aynen öyle... Süleyman Dayı razı olmadı, “Ben da gidecem” dedi. Ve girdi arabaya o da... Yolda onu endirttiler. Yani temizlediler... Yani öldürüp “kayıp” ettiler. Ondan sonra geri getirdiler Ali beyin hanımını...

 

SORU: Ali Bey neredeydi?

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Ali’yi görmedik hiç... Ali bey, zamanında köyde Taşkent’te öğretmen iken, yolu keserdi, bazı huzursuzluklar olduydu köyde... Ve onun intikamını almak için bunu yaptılar.

 

SORU: Çünkü Ali Bey’i ararlardı aslında...

KEMAL NİYAZİ ESEROL: Ali Bey Tatlısulu’ydu, hanımı Dohnili’ydi.”

jjj-014.jpg

Bu yazı toplam 2150 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar