1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Futbol Sadece Futbol Değil
Futbol Sadece Futbol Değil

Futbol Sadece Futbol Değil

Futbol Sadece Futbol Değil

A+A-


Niyazi Kızılyürek
[email protected]

Nereden bakarsak bakalım, 1955 yılında adada yaşanan gelişmeler yakın Kıbrıs tarihinde her açıdan bir dönüm noktası oluşturuyor. 1955 yılında hayatın bütün alanlarında olduğu gibi, ülkenin futbol yaşamında da önemli değişiklikler oldu. O tarihe kadar aynı futbol federasyonu çatısı altında futbol oynayan Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum takımları 1955 yılında ayrı düştüler ve o gün bugün, iki ayrı federasyonda top koşturuyorlar.

Ülkenin kurumlar düzeyinde bölünmeye başlaması, karmaşık süreçler sonucunda ortaya çıktı. Bu süreçlerin kaynağında karşıt milliyetçiliklerin negatif diyalektiği vardır. Kıbrıslı Rumların Enosis talebi ve Kıbrıslı Türklerin bu talebe şiddetle karşı çıkarak adanın bölünmesini savunmaları, iki toplumun karşı karşıya gelmesine ve ters yönlere doğru yol almasına yol açtı.

1955 yılının neden “milat” oluşturduğunu tahmin etmek zor değil. EOKA o yıl İngiliz sömürgeciliğine karşı silahlı Enosis mücadelesini başlattı. Buna bir tepki olarak Kıbrıs Türk tarafı VOLKAN adlı gizli bir örgüt kurdu. Ayrıca, Kıbrıslı Türkler 1955 yılında liderliğin de teşviki ile yardımcı polis ve özel komando olarak sömürgeci güvenlik güçlerinin saflarına katıldı. Yine aynı dönemde Rauf Denktaş gibi İngiliz yargı sistemi içinde yer alan Kıbrıslı Türk hukukçular, Kıbrıslı Türk yardımcı polislerin tanıklığıyla EOKA üyelerini idam sehpasına gönderdi. İlk idam edilen EOKA üyesi Mihalakis Karaoli üç yardımcı polisin tanıklığı ve itham makamında yer alan Denktaş’ın suçlamalarıyla idam edildi.

Öte yandan, 1955 yılında Türkiye Lozan Antlaşması’ndan sonra ilk defa Kıbrıs Sorununa taraf oldu. İngiltere’nin düzenlediği ve 1955 yılının Ağustos ayı sonunda başlayıp Eylül ayının başına kadar devam eden Londra Konferansına Yunanistan ile birlikte katılan Türkiye, Kıbrıs Sorununa çok sert bir giriş yaptı. 6-7 Eylül (1955) Olayları olarak anılan ve Türkiye’de yaşayan Rumlara karşı örgütlenen linç ve yağmalama kampanyası bu dönemde gerçekleşti.

Yukarıda saydığımız bu gelişmeler Kıbrıs’ta hayatın bütün alanlarını derinden etkiledi ve iki toplumun geleneksel ilişkilerini sarstı. O tarihe kadar sorunsuz devam eden ortak futbol yaşamı ilk defa bu dönemde ciddi bir krizle karşı karşıya geldi.

Aşağıda, bu sürece daha yakından bakalım.

EOKA’nın silahlı eyleme başladığı 1 Nisan 1955 tarihinden tam iki gün sonra, 3 Nisan’da, Kıbrıslı Rumlardan oluşan Kıbrıs Stadyumlar İdaresi, Gasipi futbol sahasını Çetinkaya-Pezoporikos maçına kapattı ve maç ertelenmek zorunda kaldı. İlginçtir, Kıbrıs Futbol Federasyonu ile sömürge yönetimi arasında bu konudaki yazışmaları sömürge yönetimi adına Ahmet Sami imzalıyordu. Adada oluşan gergin ortam ileri sürülerek ertelenen maç, iki kez daha ertelendikten sonra, 9 Haziran günü oynandı.  (Sodos Ktoris, Podosferikes Shesis stin Apikiaki Periodos, s. 8) Fakat bu olumsuz gelişme, iki toplumun takımlarını birlikte futbol oynamaktan alıkoymadı ve takımlar EOKA’nın eyleme başladığı Nisan ayından sonra da aynı federasyonda yer alamaya devam ettiler. Örneğin, Çetinkaya Nisan-Haziran arasında Kıbrıs Rum takımları ile tam beş maç yapmıştı. Sadece Çetinkaya-Omonia maçında küçük bir gerilim yaşanmıştı.

Durumun vahametini artıran, yukarıda da belirttiğimiz gibi,  1955 güzünde yaşanan gelişmeler oldu. 6-7 Eylül Olayları, Kıbrıs Türklerin yardımcı polis yazılmaları ve Karaolis’in idamı havanın birden bire gerginleşmesine yol açtı. 22 Ekim 1955 tarihinde Stadyumlar İdaresi, oluşan gergin havayı ileri sürerek Kıbrıs Tük takımlarına Kıbrıs Rum stadyumlarını kapattığını açıkladı. Bu karar, 30 Ekim 1955 tarihinde toplanan Kıbrıs Futbol Federasyonu (KFF) tarafından onaylandı. KFF, oluşan gerilimli havayı ileri sürerek, Kıbrıs Türk takımlarını resmi ve gayrı resmi bütün maçlardan men ettiğini açıkladı. KFF, bu kararını açıklarken siyasi veya etnik motivasyonlarla davranmadığını, kamu düzeni kaygısıyla hareket ettiğini ve Kıbrıs Türk takımlarının üyeliğinin devam ettiğini ileri sürüyordu. (Sodos Ktoris, Podosferikes Shesis stin Apikiaki Periodos, s.9) Kuşkusuz, bu açıklama Kıbrıslı Türkleri tatmin etmekten çok uzaktı. KFF’nin toplantısında hazır bulunmayan Kıbrıs Türk yetkililer ayrı futbol federasyonu kurmak için yoğun bir hazırlık içindeydiler. Nitekim, stadyumların Kıbrıslı Türklere kapatılacağının açıklandığı 22 Ekim gününden tam üç gün sonra, 25 Ekim’de, ayrı Kıbrıs Türk futbol federasyonunun kuruluş toplantısının 30 Ekim günü, yani KFF’nün toplanacağı gün, yapılacağı açıklandı. Gerçekten de 30 Ekim günü Çetinkaya spor kulübünde toplanan Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu’nu (KTFF) kurdular ve Ahmet Sami’yi federasyonun başkanı seçtiler. Yaşanan gelişmelerden kaygılanan KFF, bir yıl sonra, yani 1956 yılında yapılan KFF kurultayında kendince “jest” yapma ihtiyacını hissetti ve kurultayda yer almadığı halde Çetinkaya’nın temsilcisini KFF’nin başkan yardımcılığına seçti. Kuşkusuz, bu “jestin” hiç bir anlamı yoktu. KFF başkanı Nikos Stilianakis, yaptığı açıklamada, Kıbrıs Türk takımlarının stadyumlardan dışlanmasını ve KFF çatısı altında Kıbrıs Rum takımlarıyla maç yapmasının engellenmesini savunuyor, bunun “doğru bir karar” olduğunu ileri sürüyordu. Stilianakis’e göre, bu kararla iki toplum arasında gerilim yaşanması engellenmiş ve “dostluk” korunmuştu. (Sodos Ktoris, Podosferikes Shesis stin Apikiaki Periodos, s.10) Kuşkusuz, bu iddianın hiçbir dayanağı yoktu. Stadyumları Kıbrıslı Türklere kapatmak, o tarihte futbol sahası olmayan Kıbrıslı Türkleri sadece KFF’den uzaklaştırmak değil, aslında futboldan da uzaklaştırmak anlamına geliyordu. Bunun da dostlukla bağdaşmadığı apaçıktı. Nitekim AKEL’in yayın organı Neo Demokrati, gerek Kıbrıs Türk takımlarına stadyumların kapatılmasına, gerekse KFF’nin Kıbrıs Türk takımlarını dışlamasına karşı çıkarak bu kararların Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumlar arasındaki ilişkilere büyük zarar vereceğini, Kıbrıs futbolunu böleceğini vurguluyor ve bu kararların iptal edilmesini savunuyordu. (Sodos Ktoris, Podosferikes Shesis stin Apikiaki Periodos, s.9) Gerçekten de Neo Demokrati’nin öngördüğü gibi oldu ve Kıbrıs’ta futbol temelli olarak bölündü. Kısa bir süre sonra, 1956 yılında, Lefkoşa ilk defa tel örgülerle tanıştı. İki toplum arasındaki ilişkiler giderek daha çok gerildi ve Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumlar 1958 yazında iç savaşa sürüklendiler. Bu dönemde hastanelerden, başlayarak belediyelere kadar, kurumsal bölünme hayatın bütün alanlarına yayıldı.

Bugün Kıbrıs futbolunun kısmen de olsa birleşme imkânı ile karşı karşıyayız. Aradan geçen on yıllar, çok şeyi değiştirdi. Kıbrıslı Rumlar Enosis tutkularını çoktan maziye gömdü. Ayrıca, Kıbrıslı Türkleri dışlamanın ülkeyi bölmek anlamına geldiği iyice anlaşıldı.  Kıbrıs Türkler ise tek başlarına ayrı kurumlarda örgütlenerek dünyaya açılamayacağını yaşayarak gördüler. Ayrılıkçı politikalarda ısrar etmenin Kıbrıslı Türklerin varoluşunu tehlikeye attığı gerçeği her gün biraz daha netlik kazanıyor. İşte böyle bir konjonktürde ortaya çıkan KFF ile KTFF’nin işbirliği, aslında futbolu aşan derin siyasi anlamlar taşıyor. Futbolla başlayan “ayrı ve çatışmalı” kurumsallaşma yine futbolla yerini “hem ayrı hem birlikte” anlayışına bırakabilir. Bu ise, liderlerin kendilerini bağlı hissettiklerini açıkladıkları federal devlet perspektifinin özünü oluşturuyor. Federal Kıbrıs devletini kurmak için görüşme masasına oturduğunu iddia eden hiçbir siyasi aktör, KFF ile KTFF işbirliğine karşı çıkmamalıdır. Bu eşyanın tabiatına aykırıdır. Kuşkusuz, Kuzeydeki ve Güneydeki federal çözüm karşıtları her türlü işbirliğine karşı çıktıkları gibi, futbolda da işbirliğine karşı çıkacaklardır. Fakat toplumlar, siyasi kariyerlerini ayrılıkçılık ve dominasyon üzerine kuran siyasi aktörleri iyi tanıyor. Bu aktörlerin politikalarının sonuçlarını da...

 

Bu haber toplam 2056 defa okunmuştur
Gaile 313. Sayısı

Gaile 313. Sayısı