Futbolda Dünyaya Açılacak Kapı Tekrar Kapanmadan…
Okan Dağlı: KTFF ve Kıbrıs Türk Futbolu’nun dünyaya açılması konusunda tek yol -mevcut koşullar devam ettiği sürece- KOP ile işbirliği yapmaktan geçmektedir.
Okan Dağlı
[email protected]
KTFF ve Kıbrıs Türk Futbolu’nun dünyaya açılması konusunda tek yol -mevcut koşullar devam ettiği sürece- KOP ile işbirliği yapmaktan geçmektedir. Futbol konusundaki iki futbol federasyonu arasında geliştirilen işbirliği, iki toplumun on yıllar sonra adamız için uluslararası platforumda yaptığı en önemli çalışma olabilme şansını yakalamıştır. Bu şansı kullanabilirsek futbolda içe kapanıp kendi mahallemizde 58 yıldır oynadığımız topu artık uluslararası arenada oynayabilme şansı yakalayacağız…
1955 yılına kadar ortak kurduğumuz Kıbrıs Futbol Federasyonu KOP’ta hem ligde hem de ulusal takımda beraber forma giymişiz. 30 Ekim 1955 yılında yapılan KOP Genel Kuruluna Kıbrıslı Türk temsilcilerin topyekün katılmaması sonucunda KOP’u Kıbrıslı Rumlara hediye etmişiz. Yıllarca “KOP’tan bizi attılar” şeklinde yapılan propagandanın gerçek olmadığı 30 Ekim’in ertesi günü 31 Ekim’de Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu’nun planlı bir şekilde kurulmasıydı. Ayrıca o günlerde KOP ve Kıbrıs Türk Futbolu üzerinde en etkili 2 isimden biri olan Ahmet Sami Topcan’ın da görüşleri de bu konuda çok değerlidir (diğer önemli kişi Faik Müftüzade idi). Ölümünden yıllar önce bir toplantıda yaptığı konuşmayı Halkın Sesi Gazetesi’nde yayınlamıştır.
KTFF (Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu) Başkanlığı da yapmış, o günleri bizzat yaşamış, Kıbrıs Türk Futbol tarihinde adından oldukça söz ettiren rahmetli Ahmet Sami Topcan, Halkın Sesi gazetesinde 6,7,8 ve 9 Temmuz 1989 tarihlerinde spor sayfasında yazı dizisi yayınlanmıştır. KKTC MOK (Milli Olimpiyat Komitesi) Başkanı olarak 1989 yılında KTSYD (Kıbrıs Türk Spor Yazarları Derneği) ile Rum Spor Yazarları Birliği’nin Ledra Palas’ta düzenlediği “Dünden Bugüne Kıbrıs Sporunun Gelişmesi” konulu konferansta sunduğu 11 sayfalık İngilizce yazılı belgeden yapılan alıntıya göre Kıbrıslı Türklerin ve futbol takımlarımızın (Çetinkaya, DTB, Larnaka Demirspor, MTG, GG) KOP’tan ayrılması üzerine yazdıkları aşağıdaki gibidir.
“...Maalesef, Nisan 1955’te EOKA’nın harekete geçmesiyle beraber, bütün sportif gelişmeler aniden sona erdirilmişti. 3 Nisan Pazar günü, Lefkoşa’da Gassipi stadyumunda oynanması beklenen Çetinkaya-Pezoporikos (POL) 1.Küme lig maçı, POL futbolcularından bazılarının güvenlik kuvvetlerince, EOKA faaliyetleri nedeniyel tutuklanmaları ve şampiyonluk yarışında AEL ile birlikte POL’un da bulunması nedeniyle, POL’un puanları kaybetmesini önlemek amacı ile daha önceden hiç bir duyuru yapılmadan, Rum kontrolunde bulunan ve kiliseye ait olan GSP Stadyumu, Çetinkaya maçına kapatılmış ve dolayısıyle de KOP bu maçı tehir etmek zorunda kalmıştı; ve de Ada’nın dört köşesinden gelen Türk seyircileri de geri bölgelerine geri dönmek mecburiyetinde bırakılmışlardı.
Bu ayni maçın 14 Nisan 1955 tarihinde oynatılmasıyle ilgili KOP kararı da ikinci defa daha GSP Stadyumu’nun kilise kontrolünde heyetçe yeniden kapatılması üzerine Çetinkaya-Pezoporikos lig maçı ancak ligin son haftası olan 9 Haziran 1955 tarihinde oynatılabilmişti. Tabii o tarihe kadar da AEL şampiyonluğu garantilemiş ve Pezoporikos’un da korunmasına gerek kalmamıştı!”*
Yani Ahmet Sami Topcan’ın bu sunumundan anlaşılacağı üzerine herkesin bizlere bugüne kadar konu ile ilgili olarak anlattıkları gerçek değildir. “Çetinkaya’ya Gassipi’nin kapıları kapandı ve KOP’tan atıldı” tekerlemesi o günleri bizzat yaşamış ve 30 yıl KTFF Başkanlığı yapmış Ahmet Sami’nin görüşlerine göre gerçeği yansıtmamaktadır. Gassipi’nin kapılarının 3 Nisan 1955’te kapatılmasından sonra Çetinkaya ligde 5 maç daha oynamıştır. Kaldı ki o gün oynayamadığı maçı da ligin son haftası oynamıştır. 3 Nisan günü Gassipi’nin kapılarının kapanması tam tersine Rumların kendi aralarında bir hesaplaşmanın sonucunda gerçekleştirilmiştir. Pezoporikos-AEL çekişmesi ve Pezoporikos’un futbolcularının EOKA’nın 1 Nisan’da kurulması faaliyetlerine başlamasından ötürü İngilizlerce tutuklanması neticesinde Gassipi 3 Nisanda kapıları aslında Çetinkaya için değil Pezoporikos için kapatmıştı! 1955 yılında ligi AEL 1., Pezoporikos 2. bitirirken, Çetinkaya ise 4. olmuş ve Omonia ile Anorthosisis’in önünde 1954-55 sezonunu tamamlamıştır. Yani sezon içinde Çetinkaya’ya stadlara girememe gibi bir yasak getirilmemiştir.
İşte 58 yıl sonra bu anomaliyi ortadan kaldırma şansı yakalamışken Kıbrıs Sorununu çözmemek için hayatını adamış kişiler müzakere masasından söz etmeye başladılar. Milli Kıbrıs Politikamızdan ve Milli Spor Politikamızdan bahsederek süreci bozmaya çalışmaktadırlar.
Milli Kıbrıs Politikamız, 2004 yılında halkımızın onayladığı Annan Çözüm Planı ile somutlaşmıştır. Bu politika Denktaş-Makarios Doruk Anlaşmalarından beridir değişmemiştir ve Birleşik Federal bir Kıbrıs’ı işaret etmektedir. Şu anda KTFF Başkanı Hasan Sertoğlu’nun yürüttüğü görüşmeler de bu doğrultudadır bu politikaya aykırı değildir.
Milli Spor Politikasına gelince bunun anlamı dünyadan izole edilmek ve kendi başımıza spor yapmak mıdır? Bunu da ilk kez Cumhurbaşkanı Özel Temsilcisi ve Basın Sözcüsü sayın Osman Ertuğ’dan dinliyorum. Bir ülkenin gençliğini yıllardır dünya gençliğinden koparmak ne zaman milli politikamız olmuştur? Bu politika nerde hazırlamış, nerede onaylanmıştır? Bilen duyan varsa bize de izah etsin lütfen.
Akabinde Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu basına beyanat vermiş ve KOP’tan Kıbrıs Rum Futbol Federasyonundan bahsetmiştir. Halbuki KOP, Kıbrıslı Türk, Rum ve Ermeni toplumları tarafından 1934 yılında kurulmuştur. Şu anda Kıbrıs Futbol Federasyonu olan KOP’un sadece Kıbrıslı Rumlar tarafından sahiplenilmesi ve temsil edilmesindeki günahların çoğu da maalesef Kıbrıslı Türklere aittir. Çünkü bugün de devam eden ayrılıkçı politikalar ilk kez 1955 yılında ortak kurduğumuz Kıbrıs Futbol Federasyonu’ndan ayrılmakla başlamış ve bugünlere kadar gelinmiştir. Ayrıca “Dünya bu gerçekleri görürse, KKTC gençliği KOP ile görüşmeden Avrupa’da oynayabilir” şeklinde yaptığı açıklama da tam bir işbilmezlik ve hayal dünyasında yaşamakla eşdeğerdedir. Dünyaya’nın bildiği gerçekler BM Güvenlik Konseyi karalarında uluslararası hukukun bir parçası olmuşken, Lefkoşa’dan basına demeç vermekle bu gerçeklerin değişmeyeceğini, 1970’lerin sonundan itibaren aktif politikanın içinde 30 yıldan fazla Bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak görev yapıp hayatını ayrılıkçı politikalara adayan bizatihi sayın Derviş Eroğlu’nun kendisi bilmesi gerekirdi.
Kıbrıs Türk Futbolunun dünyaya açılmasının başka bir yolu yoktur. Tek yol KOP ile temas ve işbirliğinden geçmektedir. Varsa bugüne kadar niye açılamamıştır? Dünyaya açılmak şöyle dursun Kıbrıslı Türk gençler ve futbol oynadıkları takımlar, Türkiye amatör küme takımları ile hazırlık maçı dahi yapamamaktadır. Buna mahkum oluşumuz da 1955’te KOP Genel Kurulu’na katılmamakla yaptığımız hatadan sonra 1974 sonrası değil 1983 yılında gerçekleşmiştir. 1983 yılına kadar Türkiye’nin en üst düzeyde lig ve milli takımları ile maçlar yaparken, uluslararası Akdeniz ve İslam Oyunları organizasyonlarına katılırken KKTC’nin kurulmasıyle beraber uluslararsı hukukun bir parçası hale gelen 540 ve 551 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararları bizi sporda da dünyadan izole etmiştir.
İşte bu kararlar ve gerçekler dururken KKTC ve KTFF’nin tanınması mümkün değildir. Tanınmayan bir federasyonun uluslararası maçlara dahil olması da mümkün değildir. Dostluk maçları bile yapmanın olasılığı yoktur. Bunu 2008’te Moskova’dan Şampiyonlar Ligi Finalinde karşılaştığım UEFA Asbaşkanı Şenez Erzik’ten de teyit ettim. Uzun uzun yaptığımız sohbette bana “dünya futboluna dahil edilmeniz, Kıbrıs’ta bu şartlar devam ettiği sürece KOP ile ilişkilerinizin gelişmesi ve işbirliğinden geçmektedir” demiştir.
Hep bu gerçekler ışığında bir zamanlar başabaş futbol oynadığımız Kıbrıs Rum Futbol takımlarından ve Türkiye Ligi takımlarından fersah fersah uzak kalmışız. Uluslararası arenadan tamamen kopmuşuz. Yine bu gerçekler dururken hala daha Kıbrıs Türk gençliğini dünyadan izole etmek ve adanın kuzeyini her türlü uluslararası platforumdan koparmak isteyenlerin ortaya çıkıp hortlamasını anlamak zor olmasa gerek.
Hedef dünya ile kimliğimiz koruyarak, kişiliğimizi geliştirerek tekrar spor yapmanın ve futbol oynamanın yolunu açmaktır. Siyasete de belki de önderlik yapıp yol göstermektir. Yarım asırdır önümüzü tıkayan ve dünyayı Sarayönü sananların Kıbrıslı Türklere vereceği her hangi bir şey kalmamıştır. Ne sporda, ne de siyasette!
Futbolda Türk-Rum. Yücel Hatay 2005.